İZ GAZETE- Eğitim İş'in merkezi yönetim kurulu, 2021-2022 eğitim öğretim yılı için yarıyıl değerlendirmesi yaptı. 

'DERHAL GİDERİLMELİ'

Açıklamada, "6 Eylül 2021'de yüz yüze ve tam zamanlı olarak başlatılan 2021-2022 eğitim öğretim yılı eğitimi geleceğe taşımak bir yana dursun, yıllarca geriye götüren uygulamalara sahne olmuştur.- Pandemiye ilişkin neredeyse hiçbir tedbir almadan yüz yüze eğitime geçen MEB, okullarımızı virüsün kuluçka alanı haline getirmiştir. Okulları "Maske-mesafe-hijyen" tabelalarıyla donatıp, okullarda maske dağıtmaktan, mesafeleri kalabalığa engel olacak şekilde ayarlamaktan, hijyen malzemeleri temin etmekten aciz bir yönetim, eksiklikleri yine okul yöneticilerinin, öğretmenlerin ve velilerin sırtına yüklemiştir. Sınıflar seyreltilmemiş, derslik başına düşen öğrenci sayısı pandemiye uygun hale getirilmemiştir. Bilim Kurulu'nun tavsiyeleri dersliklerde 4 metrekareye 1 öğrenci düşmesi gerektiği yönündeyken, birçok okulda sınıf mevcutları 40-50 öğrenciye çıkmıştır. Yine virüsün bulaş riskini azaltmak için derslerin ülke genelinde 30 dakikaya düşürülmesi gerekmekteyken 40 dakikalık ders süresinde ısrar edilmiş, okul öncesi için 50 dakika düzenlemesi devam etmiştir. Pandemiden önce açıkladığı raporlarla öğretmen açığı bulunduğunu itiraf eden MEB, bu koşullara rağmen yeterli öğretmen ataması yapmamıştır. 2020-2021 eğitim öğretim yılı sonunda 38.000 öğretmenimiz emekli olmuştur. Milli Eğitim Bakanlığı önce 20 bin ardından 15 bin ek atamayla emekli öğretmenlerimizin yerini bile dolduramamıştır. Geçtiğimiz yıl 87.000 ücretli öğretmenimiz görev yapmıştır. Bunun en az 80 bini açık kadrodur. En az 140 bin atama yapması gereken Milli Eğitim Bakanlığı ataması gereken 140 bin öğretmenin yerine ücretli öğretmen çalıştırmaktadır. Bu durum hükümetin işletmeci zihniyetinin yansımasıdır. Siyasi iktidar aynı zihniyetle yardımcı personel, hizmetli ve memur ataması yapmayıp okullarımızı bu alanlarda hizmetlerden eksik bırakmıştır. Taşeron işçilerle, İŞKUR üzerinden sağlanan geçici çalışanlarla bu hizmetler sağlanamamaktadır. İŞKUR’un gerekli personeli geç sağlanması nedeniyle okullar hijyen koşulları sağlanmadan açılmıştır. AKP iktidarı kendi rant alanları için bütçe ve ödenekleri fazlasıyla harcarken yine düşük ücret vererek eğitim öğretim faaliyetlerini “karşılamış” gibi yapmıştır. Ders dağılımları, kitaplar ve ders içeriklerindeki tutarsızlıklar bu dönem de devam etmiştir. İçerisinde eğitimcilerin bulunduğu bir komisyonla bu sorunlar derhal giderilmelidir" denildi.

EĞİTİMİ DİNSELLEŞTİRME FAALİYETLERİ DEVAM ETMİŞTİR

"Eğitimi dinselleştirme faaliyetlerini afet/salgın demeden sürdüren, bunun için her krizi fırsata çeviren AKP ve Milli Eğitim Bakanlığı, tarikat ve cemaatleri milli eğitim sistemimize dahil etmeye devam etmiştir" ifadeleri yer alan açıklamada, "ENSAR, TÜGVA ve İlim Yayma Vakfı gibi vakıflarla yakın ilişki içinde olduğu bilinen Din Öğretimi Genel Müdürü Nazif Yılmaz'ın Milli Eğitim Bakan Yardımcısı yapılması, Milli Eğitim politikalarının cemaat ve tarikatlara teslim edildiğinin göstergesi olmuştur. AKP’nin, eğitim politikalarının oluşturulması ve uygulanması sürecinde önemli görevler verdiği tarikat ve cemaatlerin eğitim sistemine ve ülkeye ne kadar zarar verdiği ise ortadadır. Bu kurumlar, açıkça çocuklarımızın ve ailelerinin dini yönden istismar edilmesine, Cumhuriyet değerlerine aykırı nesiller yetiştirilmesine aracılık etmektedirler. 20 yıldır ülkeyi yöneten AKP, yeterli sayıda devlet yurdu açmayıp, bir yandan da tarikatlara dernek adı altında yurt açma kolaylığı tanıdığı için çaresiz kalan öğrenciler buralara mecbur bırakılmaktadır. İktidar eliyle eğitimi kendilerine arka bahçe yapan tarikat ve cemaatlerin, gençlerimizin yaşam sevincini nasıl tükettiği ise acı bir olayla daha somutlaşmıştır.
Elazığ Fırat Üniversitesi Tıp Fakültesi öğrencisi Enes Kara’nın, ailesinin baskısıyla kalmaya mecbur bırakıldığı cemaat yurdunda yaşadığı baskılardan ve gelecek kaygısından intihar etmesi, bu yapıların gençlerimizin yaşamları, ülkemizin geleceği için ne kadar büyük bir tehdit olduğunu ortaya koymuştur. 
Öte yandan Din Öğretimi Genel Müdürlüğü’nün, il ve ilçe milli eğitim müdürlüklerine gönderdiği talimat ile öğrencilerin dini içerikli dersleri seçmeleri konusunda okul müdürlerini yönlendirdiği ortaya çıkmıştır. Müzik, sanat, bilim, yabancı dil, spor gibi bir çok dalda tercih yapma hakkı olan öğrenciler “öğretmen yok” gibi gerekçelerle din eğitimine yönlendirilmekte, din derslerini seçen öğrenciler arasında ödüllü bilgi yarışmaları düzenlenmektedir. Seçmeli dersleri belirleme süreci, velinin bilgisi dahilinde, öğrenci tarafından yapılır. Buradaki asıl amaç, öğrencinin kendini keşfetmesi, kendi ilgili olduğu alanda donanımlı hale gelmesidir. Ülkenin geleceğini direkt olarak ilgilendiren bu konu, iki tane partizan müdürün koltuğunu sağlamlaştırmak için yapacağı hamlelere kurban edilemez. Cumhurbaşkanı’nın talimatıyla alelacele hazırlanan Öğretmen Meslek Kanunu’nda öğretmen mülakatlarını MEB’in yapacağı ibaresinin çıkarılması da, eğitimde gericileşmenin sadece müfredat ve protokollerle sınırlı kalmayacağını, dernek maskesi takmış tarikatların artık mülakatlara da tesir edebileceğini gösterdi" denildi.

EĞİTİMDE NİTELİK SORUNU BÜYÜYOR

Açıklamada, "MEB’in kendi eliyle okulları Nitelikli ve Niteliksiz olarak ayırması bir yana, eğitim bir bütün halinde niteliksizliğe mahkum ediliyor. Eğitimin niteliğinin artması, öğretmen yetiştirme politikasından eğitime ayrılan bütçeye kadar bütüncül ve birbirini besleyen zincirleme bir strateji geliştirmeye bağlıdır. Buradaki en önemli ölçütlerden biri öğretmen ve öğrenci arasındaki etkileşimin artmasıdır: Derslik başına düşen öğrenci mevcutlarının azalması yeni okulların açılması, derslik sayılarının artması, ataması yapılmamış öğretmenlerin de göreve başlaması gerekmektedir. Eğitimin niteliği, haftalık ders saatlerindeki sanat ve beden eğitimi derslerinin de artırılmasıyla desteklenebilir. Ortaokullarda haftada görsel sanatlar ve müzik için birer, beden eğitimi için de iki ders saati olması beden ve ruhen sağlıklı nesiller yetiştirmek için uygun değildir. Ayrıca ilkokullara görsel sanatlar, müzik ve beden eğitimi öğretmeleri için kadro tanımlamak ve branş öğretmenlerinin ataması yapılması gerekmektedir. Bu ve benzeri tedbirlerle eğitimin gerçek amacı olan “çocuğun potansiyelini ortaya çıkarma” hedefine ulaşılabilir, bedenen ve ruhen kendini gerçekleştirebilecek nesillerin yetişmesine katkı sağlanabilir.
Eğitimin niteliğinin geliştirilmesi ders saatlerinin ve ödevlerin artırılması, sınavların zorlaştırılması ile değil çocuğun mutluluğu, okul sevgisi ve yeteneklerini özgürce geliştirebileceği alanlara kavuşmasıyla mümkündür. Ancak siyasal iktidarın eğitime bakış açısındaki temel amaç nitelikli eğitim değil kendisine seçmen devşirmektir" ifadeleri kullanıldı. 

OKUL GİRİŞ-ÇIKIŞ SAATLERİ

"Yaz saati-Kış saati uygulamaları nedeniyle gündemdeki yerini koruyan okul giriş-çıkış saatleri sorunu giderek büyümekte ve bir güvenlik zafiyeti oluşturmaktadır" denilen açıklamada, "Siyasal iktidarın saat ayarı uygulamasındaki akıl almaz tutumu başka yapısal çarpıklıklarla da beslenmektedir. Giriş-çıkış saatleriyle ilgili yapısal sorunun başında “ikili eğitim” gelmektedir. Ancak MEB ikili eğitimi sonlandırmak için de hiçbir adım atmamaktadır. Öte yandan 2012 yılında 4+4+4 değişikliğiyle birlikte örneğin ortaokulların günlük ders saatleri 6’dan 7’ye, ikili eğitim yapan bir okulda da günlük ders saati 14’e çıkartılmıştır. Buradaki asıl amaç seçmeli dersler adı altında belli bir inancın kodlanmasını sağlayan derslerin dayatılmasıdır. Bu dayatma ikili eğitim yapan bir okulda gün ağarmadan derslerin başlamasına ve gece karanlığında da derslerin son bulmasına neden olmaktadır" ifadeleri yer aldı.

"ÖĞRETMEN BELGE DEĞİL ÇÖZÜM ODAKLI KANUN İSTİYOR"

Açıklamada, Milli Eğitim Bakanı Mahmut Özer'in, “Bakanlık olarak tüm öğretmenlerimiz ve idari personelimize okullarımızın yüz yüze eğitime devam etmesindeki kararlı duruşları, sorumlulukları paylaşmaları ve emekleri nedeniyle teşekkür etmek için başarı belgesi düzenleyerek ilettik” sözleri ile tüm öğretmenlere başarı belgesi verildiğini açıklamasına değinilerek, Öncelikle belirtmek gerekir ki Bakan beyin lütfu ile verilen belge mevzuatın lafzına aykırıdır. Sayın Bakan’a, öğretmen ve yöneticilere ödül verirken aynı öğretmenler odasını paylaştığımız ücretli öğretmenlere ya da eğitim öğretim süreci için birlikte mücadele ettiğimiz diğer çalışanlara (memur, hizmetli…) neden ödül vermiyorsunuz? diye de sormak istiyoruz. Sayın Bakan bir adım atacaksa, öğretmenlere içi boş şekilde ödül vermek yerine, öğretmenlik mesleğini onurlandıracak, hak ettiği yere gelmesini sağlayacak, ekonomik ve özlük hakları noktasında güçlü kılacak adımlar atmalıdır. Eğitimin tüm aşamalarında laik, bilimsel, demokratik yaklaşım öncü olmalı, parasız ve kamusal eğitim sağlanmalıdır. Öğretmenlik mesleğini yakından ilgilendiren allanarak pullanarak kamuoyuna müjde olarak sunulan ve içi tamamen boş Öğretmenlik Meslek Kanunu’nun amaca uygun çıkarılmasını sağlamalıdır" ifadeleri yer aldı. 

'KULAK VERMELİSİNİZ'

Açıklamanın sonunda, " Eğitimde yaşanan yapısal sorunlar karşısında MEB’in somut ve çözüme dayalı politikalar geliştirmek gibi bir amacının olmadığı, eğitimde yaşanan ticarileşme, özelleştirme ve dinselleştirme uygulamalarının hız kesmeden devam edeceği görülmüştür. Daha önce defalarca söylediğimiz gibi eğitim sisteminde yıllardır yaşanan sorunların aşılmasının, çocukların nitelikli bir eğitime ulaşabilmesini sağlamak için bugüne kadar izlenen bilimsel olmayan eğitim politikalarını tamamen değiştirmekten geçmektedir. Yaşanan karanlık tablodan çıkışın tek yolu ise eğitimin eşit, parasız, bilimsel, laik ve kamusal niteliğinin arttırılmasıdır. Eğitim-İş olarak MEB'e çağrımızdır: Eğitimin paydaşlarından göstermelik olarak görüş almak yerine, fikirlerimize ve önerilerimize gerçek anlamda kulak vermelisiniz. Durum ağırlaşmakta, enkaz toparlanamaz hale gelmektedir. Ancak tüm bu karanlık tabloya rağmen, Başöğretmen Mustafa Kemal Atatürk'ün gelecek nesilleri emanet etmeye layık bulduğu öğretmenler olarak parasız, bilimsel, laik, çağdaş bir eğitim sistemi için işimiz, ekmeğimiz ve çocuklarımızın geleceği için mücadele etmekten onur duyuyoruz" ifadeleri yer aldı. 

Editör: Haber Merkezi