GÜNDEM

Eğitim-Sen: Bireysel trajedi değil, kamusal suç!

Eğitim-Sen Genel Merkezi, 2024 yılının Eylül ayında Van’da kaybolan ve 15 Ekim 2024’te cansız bedenine ulaşılan üniversite öğrencisi Rojin Kabaiş’in şüpheli ölümüyle ilgili bir basın açıklaması yayınladı. Açıklamada, “Rojin’in bedeninden alınan örneklerde iki farklı erkeğe ait DNA bulunduğunun ortaya çıkması, olayın başından beri “intihar” olarak sunulmasının ne kadar bilinçli bir yönlendirme olduğunu açıkça göstermektedir" denildi.

Abone Ol

Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi öğrencisi Rojin Kabaiş’in, kaybolduktan 18 gün sonra Van Gölü sahilinde cansız bedeninin bulunmasıyla başlayan soruşturmada, Adli Tıp Kurumu’ndan (ATK) gelen son rapor kamuoyunun gündemine oturdu. İlk aşamadan itibaren ailesinin intihar iddialarını reddettiği dosyada, ATK’nın kesin ölüm nedenini, “suda boğulma” olarak açıklamasının yanı sıra, genç kadının vücudunda iki farklı erkeğe ait DNA tespit edilmesi olayın seyrini değiştirdi. Olayın başından itibaren soruşturmanın etkin yürütülmediği ve “intihar” senaryosuna odaklanıldığı yönündeki iddialar, Kabaiş ailesi ve kadın örgütleri tarafından sürekli dile getirilmişti.

İki farklı erkeğe ait DNA bulundu

Eğitim-Sen Merkez Kadın Sekreterliği’nin, “Rojin Kabaiş için adalet” başlıklı açıklamasında şu ifadeler kullanıldı:

“Bir yıl önce şüpheli biçimde yaşamını yitiren üniversite öğrencisi Rojin Kabaiş’in ölümüne ilişkin yeni adli tıp raporu, bu ülkede adaletin nasıl sistematik biçimde ertelendiğini bir kez daha gözler önüne sermiştir. Rojin’in bedeninden alınan örneklerde iki farklı erkeğe ait DNA bulunduğunun ortaya çıkması, olayın başından beri “intihar” olarak sunulmasının ne kadar bilinçli bir yönlendirme olduğunu açıkça göstermektedir. Ancak bu bulguların tam bir yıl boyunca gizlenmiş olması, devletin tüm kurumlarıyla cezasızlığı koruyan bir politika yürüttüğünü de kanıtlamaktadır.

“Kurumsal sorumluluk zinciri”

Adli Tıp Kurumu’nun “bilimsel tarafsızlık” iddiası, siyasi iktidarın gölgesinde kalmıştır. Delillerin saklanması, raporların eksik düzenlenmesi ve kolluk güçlerinin olay yerini özenle incelememesi Rojin Kabaiş’in ölümünde yalnızca bireysel değil, kurumsal bir sorumluluk zinciri bulunduğunu ortaya koymaktadır. Cezasızlık, artık bir ihmal değil, iktidarın bilinçli tercihi, erkek egemen düzenin kurumsal pratiği haline gelmiştir. Bu ülkede kadınların ölümüne neden olan şey yalnızca erkek şiddeti değil, erkek-devlet şiddetidir.

"Adalet istiyoruz"

Rojin’in ardından söylenen her söz, kaybettirilen her delil, susturulan her tanık; iktidarın kadın bedenini denetim altında tutmaya çalışan politikalarının bir sonucudur. İktidarın “aile” merkezli politikaları, kadınların yaşamını kutsal bir değer olarak değil, denetlenecek bir alan olarak gördükçe; Rojin’in, Şule’nin, İpek’in ve yüzlercesinin hikâyesi aynı sessizliğe gömülüyor.

Bizler, Eğitim Sen olarak; Kadınların yaşam hakkını savunmayı sendikal bir görev, toplumsal bir sorumluluk olarak görüyoruz. Rojin Kabaiş’in ölümü “bireysel bir trajedi” değil, kamusal bir suçtur. Bu suçun faili yalnızca o gece orada olanlar değil, adaletin üzerini örten, kadınların yaşam hakkını görmezden gelen bu iktidar düzenidir. Adalet istiyoruz! Rojin Kabaiş için, tüm “şüpheli” ölümler için, kadınların özgür ve eşit yaşayacağı bir ülke için mücadele etmeye devam edeceğiz. Yaşasın kadın dayanışması! Yaşasın örgütlü mücadelemiz!”