Pınar Teke’nin sunduğu Gün Doğdu programının konuğu olan İzmir Tabip Odası Yönetim Kurulu Üyesi Süleyman Kaynak, pandemideki vaka artışına yönelik tedbirleri değerlendirdi.

Depremden dolayı İzmir’de vaka artışı yaşandığını belirten Kaynak, “Depremde kurtarma sürecinde ve sonrasında birçok vatandaş çadır kentlerde yaşamak durumunda kaldı. Bu kurtarma sürecinde birtakım eksiklikler oldu. İzmir bölgesinde pandemi açısından pozitifleşmeye neden olmuştur. İzmir’de PCR testlerinde pozitiflik oranı yüzde 30-40’larda seyretmekte. Bu son derece yüksek bir rakam. Pandeminin ilk çıktığı zamanlara baktığımızda yani Haziran öncesindeki rakamlar yüzde 6-7’lerde seyrediyordu. O dönemde bunun çok ciddi bir rakam olması nedeniyle ciddi önlemler alınmıştı. Şimdikine göre çok daha ciddi teması azaltıcı önlemler alınmıştı. 1 Haziran’dan sonra pozitiflik 6-7 kat artmasına rağmen kısıtlamalar çok daha göstermelik gibi duruyor. Her türlü sınırlandırma teması azaltıcı katkı sağlayacaktır. Ama bunun ne kadar etkili olacağını öngörmemiz çok kolay değil” diye konuştu.

‘AĞIR HASARA UĞRUYORLAR’

Getirilen yasaklara da değinen Kaynak, “20 yaş altı için getirilen yasaklarda öncelikle eğitim programlarının daha sıralı, farklı zamanlarda olacak şekilde düzenlenmesi gerekirdi. 20 yaş altına şimdi 2-3 saat çıkabileceksin sonra çıkamayacaksın demek çok göstermelik bir tedbir. Bunun arka planı yok. Aynı şekilde 65 yaş üstün gelecek olursak; en başından beri haksızlık yapıldı. Bu popülasyon ülkenin sosyal sermayesinin bir kısmıdır. Deneyim buradadır. Biz bu insanları eve kapattık. Yaşa bağlı hastalık dediğimiz hastalıklar vardır. 60 yaş üstünde çok görülür. Kronik hastalıklardır ve periyodik olarak sağlık hizmeti almalıdır. Bu insanlar evde kaldıkları için normal sağlık hizmetine ulaşamaz haline getirdiler. Evde kaldıkları süre içerisinde Kovid dışında olağan kronik hastalıklarının kontrolden çıkması nedeniyle ağır hasara uğruyorlar” dedi.

‘TOPLUMUN 28 GÜN KAPATILMASI GEREKİYOR’

Mücadele yöntemleri hakkında konuşan Kaynak tam bir kapanma süreci gerektiğini belirterek, “Bu insanların gidebileceği Kovid’den temiz hastanelerin olması gerekiyor. Bunu yapamadığımız için, tüm hastalar Kovid hastası aldıkları için, Kovid dışı hastalıklar nedeniyle insanlar hastaneye gitmekten çekinmektedir. Ne yapılmasını gerektiğini herkes başından beri biliyor. Karantina ve izolasyon tam anlamıyla başarılamadı. Bunu öngörmek için bilimsel araştırma yapmaya gerek yok. Türkiye’de 12 milyon civarında emekli var. Bunlardan yarıya yakın asgari ücret ve altı gelirle hayatını sürdürüyor. 24 milyon civarında çalışan var. Yarısından fazlası asgari ücretle çalışıyor. Yani 16 milyondan fazla insan asgari ücret ve daha altı bir gelirle hayatını sürdürüyor. Bunu anlamı; bir evde çok kalabalık insan nüfusunun yaşama mecburiyeti vardır. Bu insanlar evde kendilerini izole edemezler. Çünkü çalışmak durumdadır. Dışarıya çıktığında toplu taşımayı kullanmaktadır. Kalabalık bölgelere girmek zorundadır. Bunu bu şekilde kontrol etme imkânı yoktur. Filyasyon olarak bilinen temas taraması dediğimiz süreç de vardır. Pozitif şahsın temas olasılığı olan insanların araştırılmasıdır. Bu da çok başarılı yapılamadı. Çünkü çok hızlı bir artış oldu. Aile ekibimiz aşırı bir iş yüküyle karşılaştıralar. Karantina, izolasyon ve filyasyon dediğimiz işlerin hakkıyla yapılması, sonuç elde edebilmemiz için en az 14 gün ama mümkünse 28 gün toplumun kapatılması gerekiyor. Bunu Türk Tabipler Birliği en başından beri söylüyor. Bunu yapmadığımız takdirde teması azaltamayız” şeklinde konuştu.

Salgın hastalıkla mücadele ederken bilimsel kurallara uymak mecburiyetinde olduğumuzu söyleyen Kaynak, “Siz bu kuralları bir kenara atayım da birtakım politik amaçlarla salgını siyasal bir düzlemde götüreyim derseniz iki şey yapıyorsunuz; birincisi rakamları gizleyip küçültüyorsunuz, ikincisi de mali gücünüz yoksa göstermelik tedbirler alınıyor” dedi.

‘MESLEK HASTALIĞI OLMASI İÇİN ÇOK ÇABA SARF ETTİK’

170’ e yakın sağlık çalışanının hayatını kaybettiğini ve Kovid-19’un meslek hastalığı olması gerektiğini vurgulayan Kaynak, “Kesinlikle olmalı. Kovid yokken de sağlık sistemi zaten çok yoğun çalışmaktaydı. Kovid ile yükleri 2-3 kat arttı. Bu tür hastalıklar sahada kazanılır. Hastanede kazanılmaz. Gerekli organizasyon yapılmadığı için salgını tüm yükü hastanelere yansımış durumda. Elimizdeki yatak sayısının ne kadar çok olduğunun bir önemi yok. Bunlar bir günde dolar. Şu anda İzmir’de yoğun bakım yatağı bulmanız neredeyse mucizeye tekabül ediyor. Böyle bir sağlık hizmeti olabilir mi? TTB ve İzmir Tabip Odası meslek hastalığı olması için çok çaba sarf ettik. Çünkü sağlık personeli diğer çalışanlara göre en az 10-12 kat daha fazla risk altında. Öncelikle sağlık çalışanlarının bütün ihtiyaçları karşılanmak zorunda. Kişisel korunma ihtiyaçları hala yeterince karşılanmıyor. Ayrıca çalışma şartları da kolaylaştırılmalıdır” diye konuştu.

‘TÜRKİYE’NİN EN AZ 50-60 MİLYON DOZA İHTİYACI VAR’

Aşı çalışmaları hakkında konuşan Kaynak iki temek sorun olduğunu belirterek, “Aşı çalışması magazine dönüştü. Şu anda dünyada 200’ e yakın aşı çalışması var. Bunlardan 2 tanesi faz 3’e geçti. Ancak aşı konusunda 2 tane temel sorun var. Birincisi biyolojik özellikleriyle ilgili ikincisiyse lojistik özellikleyle ilgili. Biyolojik özellik dediğimiz şey aşılar etkinlik ve güvenliğiyle ilgili. Bunlar çok kısa vadede çözümlenebilecek bir şey değil. Ancak çaresizlikten bunlar çok hızlandırılıyor. Ancak lojistik açıdan ciddi bir sorun var. Üretilmeyi planlanan yaklaşık 500 milyon doz şu anda satılmış durumda. Türkiye bu aşıyı ne zaman alabilecek. Aşının yeteri miktarda ve hızla üretilmesi ne kadar kolaydır bu bir soru işareti. Türkiye bu üretimden ne kadar pay alacak bilmiyoruz. Grip aşısında bile fiyasko yaşandı. Artıca -70 derecede muhafaza edilmeli. Bu da zor ve maliyetli bir şeydir. Bir de fiyat konusu var. Şu anda 20 Dolara yakın. Bir kişi için 2 doz dediğimizde 40 Dolar yapar. Türkiye’de sadece 65 yaş üstünü risk grubu saysak bile 20 milyon doz aşı gerekli. Bunun dışında bir sürü sorunları olan risk grubunda yer alan insan var. Dolayısıyla Türkiye’nin doz itibariyle en az 50-60 milyon doza ihtiyacı var. Bunu 20 Dolarla çarpınca ortaya büyük rakamlar çıkıyor” dedi.

‘RADİKAL TEDBİRLERİN ALINMALI’

Sağlık çalışanlarına uygulanan şiddetin dramatik boyutlarda olduğunu dile getiren Kaynak, “Şiddet, hasta ile hekimi sağlık konusunda karşı karşıya bırakıp aradan çekilmektir. Özellikle Kovid dönemi nedeniyle daha da yoğunlaşacaktır. Türkiye’de sadece sağlık alanında şiddet yok ama sağlıktaki şiddet çok dramatik. Sağlık personeline yapılan şiddete kamu yöneticilerinden tepki gelmesi bırakın hedef gösteriliyor. Bu konuda çok daha radikal tedbirlerin alınması gerekiyor. Tek başına yasa ile bunu çözmek de mümkün değildir” diye konuştu.

Editör: Haber Merkezi