"Toprağımızı Vermiyoruz" mitingi öncesinde konuşan CHP İzmir Milletvekili Seda Kaya Ösen, "Bence bugün buradaki bu kalabalık çok kıymetli. Çünkü sadece burada aslında Muğlalılar değil; doğa hassasiyeti olan, çevre hassasiyeti olan birçok bölgeden insan buraya gelmiş durumda. Ben, İzmir milletvekili olarak buradayım" diye konuştu.
Zeytincilik ve zeytinyağı şu anda kömürden daha kıymetli
Zeytinliklerin madencilik faaliyetlerine açılmasını da öngören 7554 sayılı torba yasanın, TBMM'de tarım, çevre komisyonuna gelmeden çıkarıldığını söyleyen Ösen, şöyle konuştu:
"Direkt bir torba yapılıp sanayi komisyonuna getirildi. O da bilinçli olarak bir an önce geçsin diye. Geldiğimiz noktada, ne yazık ki iktidarın milletvekillerinin oylarıyla yaklaşık 50-60 bin zeytin ağacının 'taşınması' adı altında aslında sökülmesi ve yok edilmesi diye bir yasa geçti. Tabii çok acı... Çünkü 50-60 bin tane ağacın taşınamayacağını, taşınsa bile meyve veremeyeceğini, yaşayamayacağını aslında hepimiz biliyoruz. Biz, bunu iktidar vekillerine de sorduk, '50-60 bin ağacı nasıl taşıyacaksınız?' Bakıyorlar suratımıza... Çünkü bir ağacın bile taşınmasının ne kadar zor olduğunu biliyoruz. Bu aslında tamamen doğayı değil; kömürü tercih etmek. Ben, buradaki bir şeyin altını çizmek istiyorum. Aslında Türkiye, çok zengin bir ülke. Maden kaynaklarımız da var ve biz, 'Madenler çıkarılmasın veya bu bundan hiç faydalanmayalım, ekonomiye bunu döndürmeyelim' gibi bir beyanda da değiliz. Fakat kömür dediğiniz şeyin bir kere ömrü var. Yani o maden yataklarının bir ömrü var. Kömürün bir değeri var. Öbür tarafta zeytincilik ve zeytinyağı şu anda kömürden daha kıymetli bir şey. Biz, neden her seçileceği zaman yani doğayı korumak yerine öbürünü tercih ediyoruz. Hep bunu sorgulayan insanlarız. Tabii ki o ağaçların oradan gitmesi sadece o ağaçların ölmesi demek değil. Orada koskoca bir fauna bitecek. Yani oradaki hayvanlar, arılar ki biliyorsunuz aracılıkta da Muğla, çok geriye düşmüş durumda hem bu sebepten hem de yangınlardan.
Bu insanlar, köylerine sahip çıkıyor
Bu insanlar, köylerine sahip çıkıyor. Aslında yaşam biçimlerine sahip çıkıyorlar. Çünkü onların hayvanları gidecek, zeytinleri gidecek ve bir nevi sürgün edilecekler. Yani bakın, savaş alanındaki gibi bu insanlar, köylerinden mezarlıkları orada, çocuklarını orada doğurmuşlar, sürgün edilecekler ve hayvanlarıyla beraber göç edecekler. Bu, aslında bu yüzyılda olacak bir şey de değil. Yani o kadar çevrenin artık iklim değişikliğini gördüğümüz, bu çevrenin etkilerini hissettiğimiz bir dönemde burada bu açıkçası bir katliam. Bu kadar insanın da burada buna sahip çıkıyor olması çok kıymetli. İnşallah birilerinin gözü ve vicdanı burayı görüyordur."