CHP lideri Özgür Özel, Kısa Dalga Yayın Yönetmeni Kemal Göktaş ve Yazı İşleri Müdürü Çağrı Sarı’ya konuştu.

Yerel seçimlerle ilgili açıklama yapan Özel, İzmir için özel çalıştıklarını söyledi.

İzmir'de anketlerin yapıldığını belirten Özel, kente 46 milletvekili yolladıklarını da ifade etti.

Ekrem İmamoğlu'nun adayları belirlemekteki etkisi nedir? sorusuna da yanıt veren Özel, "Ekrem Bey İstanbul’a yoğun çalışıyor. Ekrem Bey’in içinde İzmir geçen bir cümle kurduğunu duymadım. O İstanbul’a konsantre olmuş durumda. Mansur Bey Ankara'ya yoğun çalışıyor. Ben İzmir’e yoğun çalışıyorum. İzmir benim memleketim. 10 yaşından 24 yaşına kadar orada büyüdüm. MYK üyeleri, il başkanımız oturup konuşuyoruz. İzmir'e özel gayret gösteriyorum. Özel çalışıyorum çünkü. Amiral gemisidir, sancak taşıyor. Deniz kuvvetlerinde en zor tayin amiral gemisine yapılan tayindir." ifadelerini kullandı.

Tunç Soyer'in adının adaylar arasında olup olmadığı sorusuna yanıt veren Özel şunları söyledi: Var var, yani şu ana kadar aday gösterilmemiş olması aday gösterilmeyecek anlamına gelmiyor, gösterilecek anlamına da gelmiyor. Anketler yeni yapıldı. 46 milletvekili raporlarını yazıyorlar. İzmir dosyasını yeni açıyoruz.

Yapılan röportajın bazı kısımları şöyle:

İYİ Parti ile ilgili, savrulma gözlemleniyor. Hatta istifa edenlerin Cumhur İttifakı’na geçeceği söylentileri var. En son Meral Akşener'in bir kapalı toplantıda “istifa edenleri AK Parti almayacak” gibi bir söz söylediği iddia edildi. Bu söylentiler için ne diyorsunuz? Size dair de sert eleştirileri oldu…

Ben muhalefet partilerinin durumlarını, pozisyonlarını, iç işlerini tartışmam. Sekiz yıl boyunca, bana muhalefet partilerinden partime laf edenler oldu. Söz aldığımda herkes nefeslerini tuttu. Ben hep şunu dedim. Benim muhalefete muhalefet etme gibi bir şeyim yok. Muhalefete muhalefet iktidarı sevindirir. Benim işim iktidara muhalefet etmek. İYİ Parti'nin seçmenleriyle, bizim seçmenlerimiz sokakta birbiriyle çok iyi anlaşan insanlar. Ben yakasında güneş olan birisi ile karşılaştığımda, boynuma sarılıyor. “İyi bir insanla karşılaştık” diyorum. Hoşlarına gidiyor. Çünkü onlar da Cumhuriyetçi, onlar da Atatürkçü. Onlar, Cumhuriyet Halk Partisine çok benzer yargıları taşıyan, talepleri olan birileri. O insanların temel motivasyonu Saray’a karşı olmak. MHP’nin Saray’a verdiği destekten ayrılarak İYİ Parti'ye gittiler. Yani Saray’ın ve MHP’nin tutumu İYİ Parti'nin seçmeninin benimseyebileceği bir tutum değil. O yüzden ben öyle bir şey görmüyorum. Ayrıca, “AK Parti almaz” demişler ya, bu kişiler “CHP ile neden ittifak yapmadık” diye istifa ediyorlar. AK Parti onları almaz, onlar da gitmez zaten. Adamlar “CHP ile ittifak yapalım, niye yapmıyoruz” diye istifa ediyorlar.


'DEM Parti’nin kent uzlaşısı perspektifi ile bizim aday arayışımız uyuşuyor'

DEM Parti’nin İstanbul, Mersin, Adana gibi büyükşehirlerde ciddi bir oy potansiyelleri var. Seçim sonucunu da belirleyebilir nitelikte. Orada işbirliği görüşmesi sürüyor mu?

Biz bir nezaket ziyaretinde bulunduk. Orada her şeyi konuştuk. “Heyetler oluşturalım, birlikte iş birliği görüşmeleri yapalım” yerine, bir başka perspektif dedik. O perspektifin sonucunda DEM Parti Meclis bildirisinde “Kent uzlaşısı” tanımlaması var. Yani, kente karşı suç işlemeyecek, doğayı koruyacak, talana karşı çıkacak, yolsuzluğa bırakmayacak ve meseleye bizim baktığımız yerden bakan yöneticilere destek verecekler. Biz de kent uzlaşılarını sağlayabilecek adayların veya üzerinde kentin uzlaşabileceği adayların arayışı içindeyiz. Bu iki perspektif birbiriyle uyuşuyor. O anlamda ben İstanbul'dan, Mersin'den, Adana'dan Kürt seçmenin oy kullanacağı yerlerde, sonuca etki edebileceği yerlerde ümitsiz değilim.


'Muhalefetin sabrını taşırıyorlar'

Meclis’te bir eylem yaptınız, peki sizin sokak eylemlerine bakış açınız nedir? Kemal Bey Adalet yürüyüşü ile büyük bir eylem yapmıştı. Kitleleri sokağa taşıdı ama süreç devam etmedi. Aksine sokağa çıkmama çağrısı yaptı. Sizin sokak ile kurduğunuz bağ nedir?

Benim sokaktan herhangi bir çekincem yok. Partiyi sokaktan çekmek gibi bir niyetimiz yok. Geçen dönemde sayın genel başkan aslında Adalet Yürüyüşü ile önemli bir tepki gösterdi ancak seçim atmosferinde ve bir istismar siyaseti varken partinin biraz bu konuda çekingen davrandığı doğru. Bir siyasi parti sokakla, sokaktakilerle, sokağa kendileriyle birlikte çıkabilecek olan sendikalarla, örgütlerle derneklerle, sivil toplumla buluşamazsa yalnızlaşır güçsüzleşir. Sokağın kendini sahipsiz hissettiği bir noktada veya yalnız hissettiği bir noktada muhalefetin de gücünün direncinin kırıldığına inanıyorum. Bu noktada sokağa çıkmaktan tereddüt etmeyiz ama ne zaman sokağa çıkacağımıza ve ne kadar kalacağımıza bugünden bir şey söylemek doğru değil. Ama muhalefetin sabrını taşırıyorlar. Yani buna mı uğraşıyorlar bilmiyorum ama muhalefetin sabrını taşırıyorlar bu yaptıkları işlerle.

Can Atalay kararına tepki: Sivil darbe girişimi

Yargıtay’ın ikinci kez Anayasa Mahkemesi’nin Can Atalay kararını tanımaması ile ilgili söyleyeceğiniz bir şey var mı?

Bir hukuk düzeni, bir anayasal düzen olduğu iddia ediliyor. Birileri Anayasa’nın Anayasa Mahkemesi ile ilgili sayfasını yırttı, arttı, bu yok diyor. Yarın meclisle ilgili sayfasını atacak meclis yok, öbür gün cumhurbaşkanlığı ile ilgilisini de başkası yırtıp atacak. Bindikleri dalı kesiyorlar. Verilecek en ağır tepkiyi vermemiz lazım buna ve bu Türkiye'de anayasal düzenin ortadan kaldırılmaya çalışıldığı sivil bir darbe girişimi. Bunu vatandaşa doğru anlatmazsak ve bunun bedelini bunları ödetmezsek Türkiye'yi fiilen anayasasızlaştıracaklar. Durum bence bu kadar ciddi.

'Herkes trenin saatini merak eder, kimse vagonu beklemez'

Yeni bir muhalefet anlayışı sergileyeceğinizi söylemiştiniz. Bunu “teröre karşı ortak bildiri” ve Can Atalay olayında bir ölçüde gösterdiniz. Yeni muhalefet anlayışının temel parametresi nedir?

Tabii… Çok simgesel bir şey söylemek gerekirse. AK Parti bir sürü hata yapıyor. Bu hatalar felaketlerle sonuçlanıyor. Bu bazen işte Gare operasyonundaki gibidir veya işte süresi, hedefleri kamuoyu tarafından bilinmeyen ne zaman biteceği bilinmeyen ve sorgulamaya kapalı tutulan Pençe Kilit operasyonundaki gibidir. Sonuçta ana muhalefet partisinin görevi halk adına sorular sormaktır en başta. Bu şehitler verildi ama bu şehitler verirken bir yanlış, bir hata, bir kusur var mı yok mu? Ben bu soruların cevaplarını duymak istiyorum. Diyorlar ki ‘biz size cevap vermeyiz ama siz gelin bizle birlikte bildiri imzalayın..’ O bildiri AK Parti’nin sorumluluğunu ortadan kaldırmıyor ama göz önünden kaldırıyor, meşrulaştırıyor ve sorgulanamaz bir hale geliyor. ‘Madem sorgulayacaksın, niye imza attın’ noktasına geliyor? Ben AK Parti'nin peşine takınılan iş ne olursa olsun, hani onların deyimiyle milli mesele de olsa benim açımdan en riskli mesele de olsa ben AK Parti’nin peşine partiyi takmayı doğru bulmuyorum.

Simgesel bir şey söyleyeyim: Bir şehre herkes trenin kaçta geldiğini merak eder. Kimse vagon beklemez. Vagonun bir şehre girişinin çıkışının önemi yoktur. Vagonu kimse beklemez. Herkes treni bekler. Treni tren yapan da lokomotiftir. Vagonlar tek başına bir yere gidemezler. Cumhuriyet Halk Partisi siyasette ayrı bir lokomotif olursa ve mümkünse ayrı bir raydan giderse o zaman herkesin beklediği ve ikna olduğunda bineceği ve bir yolculuğa çıkacağı bir noktaya gelebilir. O yüzden ben partimi, kimsenin vagonu haline getirmem.

Editör: Özlem Çimen Durmaz