ASYA YAŞARİKİZ / İZ GAZETE - İklim krizinin uzak bir gelecek olduğunu düşünenler yanıldı. İklim krizi yangınlarla, hızla eriyen buzullarla, sellerle kapımıza yüklendi. Toplumu iklim krizi ile tanıştırmak ve bilinçlendirmek isteyen iklim aktivistleri İzmir’de de Sıfır Gelecek çatısı altında toplandı.

İklim krizi ile İzmir yerelinde mücadele etmek için çalışmalar yapan Sıfır Gelecek aktivistleri Bengü Aydın Dikmen ve Ersin Damarsardı ile konuştuk.

3 Nisan’da düzenlenecek Küresel İklim Grevi’nin İzmir ayağı için neler planlıyorsunuz? İzmirlilere bir çağrınız var mı?

BENGÜ - 3 Nisan’da Kıbrıs Şehitleri Caddesi’nden Kültürpark’a uzanan güzergâhta bir yürüyüş ve arkasından çeşitli müzik gruplarının sahne alacağı bir konser düşünüyoruz. En az 20 Eylül’deki gibi renkli, katılımcı ve kalabalık geçeceğini umuyoruz. İzmirlilerin zaten duyarlı olduğu bir konu bu. Bilindiği gibi İzmir Türkiye’de iklim krizinden en çok etkilenecek iki sahil kentinden biri. Yaşama dair duyarlılığı olan tüm İzmirlilerin dünyayla aynı anda yükselecek bu çağrıya destek olmalarını bekliyoruz.

Dünyada yükselen iklim hareketine bakarak Türkiye ve İzmir’deki iklim hareketi bir ivme kazandı mı?

ERSİN - Dünyada son aylarda yaşanan felaketler hareketin daha da yükselmesine sebep oldu. Avustralya’da aylar süren, neredeyse bütün kıtanın yandığı, milyonlarca hayvanın, onlarca insanın öldüğü, binlercesinin evlerini terk etmek zorunda kaldığı yangınların ardından şiddetli fırtınaların çıkması, sellerin yaşanmasını tüm dünya gördü. Venedik Parlamentosu iklim değişikliği eylem planını reddettikten saatler sonra yaşanan selde sular altında kaldı. Önce İspanya’yı, ardından Kuzey Avrupa’yı vuran çok şiddetli fırtınalarda insan kayıpları oldu, maddi hasarlar ortaya çıktı. Türkiye’nin en fazla yağış alan bölgesi olan Doğu Karadeniz haftalarca yağış alamayınca her yıl yapılan anız yakma faaliyetleri büyük orman yangınlarına sebep oldu. Olumsuz hava koşulları ve bu koşullara uygun adımların atılmaması uçak kazaları da dâhil olmak üzere tehlikeli sonuçlar doğuruyor. Tabii ki tüm bu yaşananlar adım atmayan yönetimlere karşı öfkenin kabarmasına sebep oluyor. Bu da sokağa yansıyor. Nisan’da çok daha büyük eylemlilikler olacağını tahmin ediyoruz. Türkiye’de şimdilik bu hareketliliğin işaretleri çok belirgin olmasa da insanlar iklim değişiminin farkında. Burada gündemin bitmek bilmeyen başka maddelerine rağmen insanların iklim hareketine öncekine göre daha yoğun katılım göstereceklerini düşünüyorum.

BENGÜ - Tabii. Aslında 2005’ten beri Türkiye’de bir iklim hareketi var ama Greta Thunberg’le birlikte hareketin yepyeni bir ivme ve dinamizm kazandığı bir gerçek.

Küresel kamuoyunda da kentlerin önemi ön plana çıktı. İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin çevreci yatırımlarını nasıl yorumluyorsunuz?

BENGÜ - Büyükşehir’in tam elektrikli otobüsler, güneş panelleri, biyoatık arıtma tesisi alanlarındaki yatırımları oldukça olumlu. Ayrıca iklim değişikliğine uyum başlığı altında yapmak istediği yeni girişimler de umut verici. Yazın gerçekleşen orman yangınlarıyla ilgili yaptıkları çalışma da epey katılımcıydı. Bununla birlikte, yeni kurulan İklim Değişikliği Daire Başkanlığı’nın ne yapmakta olduğunu şeffaf bir şekilde kamuoyuyla paylaşması gerekiyor. İki ay önce 24 belediyenin kabul ettiği iklim deklarasyonuna İzmir’den Büyükşehir, Bornova, Çiğli ve Karşıyaka belediyeleri imza attı. Bu iyi bir gelişmeydi, ancak ortada gerçek bir işbirliği var mı, iklim krizine dair anlamlı somut işler yapılacak mı, bu deklarasyonun içi doldurulacak mı, hala bilmiyoruz. Belediyelerin iyi bir niyeti var gibi duruyor ama sivil topluma da açıklamaları hatta işbirliği yapmaları gerekiyor. Bir de iklim krizini çözmek için gerekli olan emisyon azaltım taahhütlerinin yerine getirilmesi için ciddi politika değişiklikleri lazım; bunun için hiçbir belediyenin yeterli çabayı gösterdiğini düşünmesem de umutsuz değilim.

ERSİN - İzmir Büyükşehir Belediyesi ve tüm Türkiye’den 24 belediye bir iklim eylem planı açıkladı. Bu kapsamda bazı adımlar atılmaya başlandı. Elbette olumlu adımlar bunlar ama yeterli gelmeyeceği açık. Elektrikli otobüslerin sayıları arttırılıyor, bunların elektrikleri için güneş enerjisi santralleri kuruluyor, tramvay ve metro haftada 2 gün sabaha kadar çalışıyor ve bir dizi başka adım da var ancak İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer, “2020 yılına kadar seragazı emisyonunu yüzde 20 oranında azaltma taahhüdümüzü, İklim ve Enerji İçin Başkanlar Sözleşmesi ile 2030 yılına kadar yüzde 40 oranında azaltacak şekilde yeniledik" şeklinde yaptığı açıklamayla meselenin yeterince kavranmadığını ortaya koymuş oldu. Çünkü iklim değişikliğinin geri dönülemez eşiği geçmesini engelleyebilmek için karbon salımını 2030’da sıfır seviyelerine çekmemiz gerekiyor. Yani belediyelerin daha radikal adımlar atmaları bir zorunluluk. Ancak iklim değişikliği ile mücadele esas olarak belediyelerin değil hükümetlerin adım atmasını gerektiriyor. Türkiye küresel ısınmayı 1,5 derecenin altında tutmayı hedefleyen Paris Anlaşmasını imzalamış olmakla beraber Meclis’te onaylamadı. Hâlâ kömür, petrol, doğalgaz gibi yakıtların kullanımını nasıl sonlandıracağına dair bir eylem planı açıklamadı. Ve görünürde böyle bir çalışma da yok.

Alsancak’ta gerçekleştirdiğiniz Sessiz Eyleminiz devam edecek mi, bu eylemle neyi amaçlıyorsunuz?

BENGÜ - Sessiz Eylemlerimizle sokakta görünür olmayı hedefliyoruz. Bu otoriterleşmiş ortamda sokakta olmak çoğu sivil toplum örgütünün artık tercih etmediği ya da etkisini sorguladığı bir eylem türü. Ama biz iklim krizinin yıkıcılığı karşısında bunu sokakta da ifade etmenin bir vicdani sorumluluk olduğunu düşünüyoruz. Sokakta siyaset yapmanın farklı insanlarla etkileşime girebilmek anlamında sahici bir yanı var. Bizim amacımız derdimizi olabildiğince farklı kesimlere, ideolojilere iletebilmek. O yüzden de Alsancak’ta başladığımız eylemlere başka semtlerde de devam edebiliriz. Yeter ki insanlara ulaşalım.

ERSİN - Biz Sıfır Gelecek İzmir olarak önümüzdeki dönemde sokakta daha fazla görünür olmayı hedefliyoruz. Bu amaçla Alsancak’ta yapmış olduğumuz dövizlerimizle sessiz duruş etkinliklerine devam etmeyi planlıyoruz. Şehrin farklı bölgelerinde de bu etkinliği gerçekleştireceğiz. İklim değişikliğini daha fazla insanla konuşmak için toplantılara da devam ediyoruz. Ulaşabildiğimiz herkese kendi hayatları için harekete geçmeleri gerektiğini, iklim krizine karşı hükümetlerin, belediyelerin adım atmasını ancak birlikte hareket edersek başarabileceğimizi anlatıyor ve 3 Nisan etkinliğine davet ediyoruz.

Editör: Haber Merkezi