GİZEM TABAN/İZ GAZETE- Kültür ve Turizm Bakanlığı’nca yayımlanan Lüks Çadır Tesisleri Yönetmeliği, tartışmalara neden oldu. Yönetmelik kapsamında, tesislerin doğa ve çevre ile uyumlu olduğu ileri sürülürken çevreye olumsuz etkileri de gündeme geldi. Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) Çevre Mühendisleri Odası İzmir Şube Başkanı Serhat Tanyeri, Lüks Çadır Tesisleri Yönetmeliği hakkında İz Gazete’ye değerlendirmelerde bulundu.

‘KESİM YASAKLANMIYOR’

Lüks Çadır Yönetmeliği’nde yer alan normlar ve çevresel etkilerine dair açıklamalarda bulunan ÇMO İzmir Şube Başkanı Serhat Tanyeri, “Bakanlık tarafından söz konusu tesislerin yapım tekniği, temel kazısı yapılmayışı, betonarme yapı bulunmayışı gibi gerekçelerle orman dahil bir çok doğal alanda kurulmasının doğal yapıya zarar vermeyeceği, mevcut kullanım işlevlerini değiştirmeyeceği öngörülmüş olmalı ki orman vasıflı olanlar dâhil Hazine taşınmazları ile tescili mümkün olan Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerde, imar planı gerekmeksizin, alan koordinatları belirtilmek suretiyle, yirmi yılı geçmemek üzere kiralamaya izin verilmekte… Tesislerin maksimum kapasitesi ve kaplayacağı alana ilişkin herhangi bir değerlendirme yapılmadığı anlaşılmaktadır. Tesislerin ormanlık alanlarda kurulması halinde ağaç röleve planları istenmekte ve ‘ağaç kesilmemesinin’ esas olduğu belirtilmektedir. Ancak belirtilen ifadeler ağaç kesimini yasaklamamaktadır. Diğer taraftan ağaç kesilmese dahi alandaki konaklama faaliyeti, insan hareketliliği, yardımcı hizmetler bitki örtüsü ve doğal dokuyu doğrudan etkileyecek faaliyetlerdir. Alandaki yürüyüş yollarının doğa ile uyumu vurgulanmakla birlikte, tesislere ulaşım için kullanılacak yolların yapımı ve kullanımı safhasındaki çevresel etkileri kaçınılmazdır” diye konuştu.

‘ZARARLAR BÜYÜYOR’

Gerekli alan ihtiyacı, nüfus, oluşacak atık sular, atık yönetim süreçleri, trafik etkisi ve gürültü gibi çevresel riskler ile söz konusu tesislerin; ormanlık alanlar, sit alanları, milli parklar ve tabiat parkları içerisinde de kurulabileceği birlikte değerlendirildiğinde doğaya uyumlu ve sürdürülebilir olduğu iddia edilen tesislerin çevreye olası zararlarının büyüklüğünün görüldüğünü vurgulayan Tanyeri, “Asıl görevi kültürel ve doğal varlıklarımızı korumak olması gereken Bakanlığın korunması gereken alanları turizm alanlarına dönüştürdüğü, turizm adı altında yapılan diğer rant projelerinde olduğu gibi ekolojiyi ekonomiye kurban etme politikasının devam ettiği görülmektedir. Orman alanlarında verilen izinler, turizm tesisleri ve faaliyetlerine yönelik muafiyetler, bu alanların ekolojik yapısına zarar vermekte, alan bütünlüğü ile birlikte kullanım amacı değiştirilmektedir. Yaşanan uygulama, tahribat ve örneklere baktığımızda plansız, kontrolsüz verilen izinlere denetim eksiklikleri de eklendiğinde tahribatın çok daha büyük olduğu görülmektedir. İnsan faaliyetlerinin ormanlık alanlar ile iç içe olması yangın riskini de arttırmaktadır” açıklamalarında bulundu.

Editör: Haber Merkezi