AFİFE NUR YILDIZ/İZ GAZETE- Dünya da giderek artan ekolojik yıkımın etkilerine vurgu yapan Kınay, suyun önemine dikkat çekerek; Nüfus artışı, kentleşme, sanayileşme, ormansızlaşma ile birlikte ortaya çıkan iklim değişikliği süreçlerinin su kıtlılığına ve kaynakların tükenmesine yol açtığını belirtti. 
 


 
İZMİR KİRLİLİK RİSKİ İLE BAŞ BAŞA BIRAKILDI

Başkan Kınay, İzmir’in  yeterli suya sahip olmadığı için  Gördes Barajından su temini sağlamak üzerine bir planlamanın yapıldığını belirtti. Kınay,” Bir taraftan kilometrelerce öteden yüksek maliyet ve işgücü harcanarak su temin eden İzmir; gelecekteki su kaynağı olan Çamlı Baraj Havzasında altın madenciliğinin getirdiği kirlilik riski ile karşı karşıyadır. Kentte su yönetiminden sorumlu kuruluşlar olan İZSU ve DSİ Gelecekteki su kaynakları için farklı yaklaşımlar sergilemektedir. İzmir Büyükşehir Belediyesi ve İZSU Çamlı Barajını zorunluluk olarak görürken, DSİ Baraj yapımını öngörmemektedir. Kentin  Su Yönetiminden sorumlu iki kuruluş politikaları İzmirliyi sağlıklı suya ulaşma konusunda tehlikede bırakmaktadır. Bununla birlikte maden işletmesinin mevcut hali ile yarattığı kirlilik mahkeme kararları ve bilirkişi raporları ile ortaya konulmuş ve ÇED Kapasite Artışına ilişkin ÇED Olumlu Kararı İptal edilmişken; Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından tüm bu aşamalar göz ardı edilerek ÇED Kapasite Artışına ilişkin ÇED süreci yeniden yürütülmüş ve ÇED Olumlu Kararı yenilenmiştir. Efemçukuru İzmir Kenti Yerel Yönetimi tarafından Kentin Su kaynağı olarak tanımlanmaya devam ederken, tüm itirazlara rağmen Merkezi İdareler tarafından kirlilik riski ile baş başa bırakılmıştır. “ diye konuştu. 

 

‘İZMİR AVRUPA STANDARLARINDA EN  FAZLA  ATIKSU ARTIMININ GERÇEKLEŞTİĞİ KENTTİR’

 İzmir’de içme suyunun  arıtma tesisi ile hizmet verilen nüfusün % 75 olduğunu belirten Kınay , “Atıksu arıtma tesisi le hizmet verilen nüfus % 99 olarak görülmektedir. İzmir Büyükşehir Belediyesi sınırları içinde gerekli içme ve kullanma suyu su, barajlar ve yeraltı suyu kuyularından sağlanmaktadır. İZSU verilerine göre, 2020 yılında temin edilen suyun yaklaşık % 43,8 ü yeraltı, yaklaşık %53,2 si yüzeysel su kaynaklarından sağlanmıştır” şeklinde konuştu. Kınay, Yüzeysel ve yeraltı su kaynaklarının bulunduğu bölgelerde alan kullanımına yönelik baskılar ve kirlilik tehdidinin yanında iklim değişikliğinin getireceği süreçlere de kentin hazır olması gerektiğini vurguladı. Kınay sözlerine şöyle devam etti “2018 yılı nüfus verilerine göre nüfusu yaklaşık 4.320.000`ye ulaşan İzmir`de, İZSU Genel Müdürlüğü tarafından 23`ü Avrupa standartlarında arıtım yapan ileri biyolojik, 40`ı biyolojik ve 6 tanesi doğal arıtma olmak üzere toplam 69 arıtma tesisi ile atıksu arıtma hizmeti verilmektedir.Atıksu arıtma tesislerinde  arıtılan atıksuyun  yüzde 97`si ise Avrupa standartlarında arıtım yapan ileri biyolojik atıksu arıtma tesislerinde arıtılmış, kalan yüzde 3’ü biyolojik ve doğal arıtma tesislerinde arıtılmıştır. İzmir halen, 23 ileri biyolojik atıksu arıtma tesisi ile ülkemizde Avrupa standartlarında arıtım yapan en fazla tesise sahip olan kent olduğu gibi, ülkemizde kişi başına Avrupa standartlarında en fazla atıksu arıtımının gerçekleştirildiği kenttir.”

‘SUYUN YÖNETİLMESİ YAŞAMSAL BİR  ZORUNLULUKTUR’

Dünya Su Günü’nün bir kutlama günü olmadığını söyleyen başkan Kınay, “Suya karşı yürütülen ekolojik yıkımının ve tahribatın daha çok ortaya çıkarılmasının ve çözümler üretilmesinin farkına varılması için ortaya konulmuş bir gündür” ifadelerini kullandı. 2021 yılı temasının “Suyun Değeri “ olarak belirlendiğini ifade eden Kınay, özellikle salgın dönemiyle suyun, hijyenin daha fazla önem kazandığını ifade etti.  Suyun, geline noktada hala yeterince korunmadığını söyleyen başkan Kınay, “Kentlerimizde, sağlıklı ve temiz su ihtiyacının sağlanması, su kaynaklarını  korunması, kullanılmış suların arıtılması, yeniden kullanımı tarım ve sanayi kullanıma yönelik planlamaların, iklim değişikliği, meteorolojik ve hidrolojik faktörler, afet ve taşkın yönetim süreci ile birlikte bütünsel, entegre yönetimi sürecin değerlendirilmesi ve yönetilmesi yaşamsal zorunluluktur” dedi.

‘SU YAŞAMSAL BİR HAKTIR’

Suyun yaşamsal bir hak olduğunu ve ticari bir meta haline getirilmeden, kamu yararı dışında farklı ranta yönelik amaçlara yönelmeden politikaların hayata geçirilmesi gerektiğini ifade eden Kınay, “Herkesin sağlıklı, içilebilir suya erişimini sağlayan, eşitsizlikleri ortadan kaldıran, doğayla barışık yatırım politikalarının ortaya konması gerekiyor” şeklinde konuştu. Söylemlerin eyleme dönmesi gerektiğini ifade eden Başkan Kınay,” Çevre, doğaya uyumlu yaşam, kentleşme gibi söylemler tüm yöneticilerin dilinde ancak sözün eyleme döndüğü ve ne yapılması gerektiğinin bilincinde olduğumuz dönemde olmalıyız” dedi

 KENTLEŞME SÜRECİ BİLİM VE MÜHENDİSLİK IŞIĞINDA YAPILMALI

Yaşamak için suyun değerini ifade eden Helil İnay Kınay, ”Geçmişten bugüne baktığımızda sıcaklık, kuraklık ve yağış miktar ve şiddetindeki değişikliklerin artarak devam ettiğini görülmektedir. Kentleşme politikalarımız, plansız yapılaşma, yeşil alanların kaybı, betonlaşma, altyapı eksiklikleri gibi süreçler yağışların sel ve afete dönüşmesine neden olmakta ve bu etki kentlerin altyapı ve planlama sürecindeki gelişiminden çok daha hızlı ilerlemektedir. Bu süreci daha keskin yaşayacağımız gerçeği ile, kentlerimizde dirençli kent kavramı üzerinden acil olarak gerekli çalışmaları yürütülmesi ve kentleşme sürecinin bilim ve mühendislik ışığında planlanması gerekmektedir” dedi. Kentlerdeki mevcut eksikliklerin  ve altyapı sorunlarının çözülmesi gerektiğini belirten Kınay,“ Şehirlerin “dirençli şehir” olabilmeleri için çevresel risklerini belirleyerek, doğru ve etkin bir çevresel altyapı ve çevre yönetimini gerçekleştirmesi önemlidir” şeklinde konuştu

Editör: Haber Merkezi