Cihan Başakçıoğlu -Liman kenti olması ve liman olanaklarının bulunmasının yanında verimli tarım arazileri, hammadde kaynakları ile nitelikli işgücü nedeniyle sanayi gelişimine olanak tanıyan İzmir'de, Petrokimya, petrol rafinerisi, demir-çelik, gemi sökümü, çimento, toprak sanayi, seramik, otomotif, boya, madeni eşya gibi sanayi kollarıyla enerji ve madencilik alanındaki yatırımlar gün geçtikçe artıyor. Tüm bu sanayi faaliyetlerinin artımına paralel olarak İzmir'de ortaya çıkan "tehlikeli atık" problemini de kendisi ile birlikte gündeme getirdi.

Radyoaktif özellikteki atıklar başta olmak üzere ortaya çıkan tüm tehlikeli atıkları ayrıştıracak bir alan bulunmaması nedeniyle tehlikeli atıklar, İZAYDAŞ, PETKİM ve TÜPRAŞ'a ait alanlarda yakılıyor. Ancak üç şirketin kapasitelerine bakıldığında Türkiye ve İzmir'de ortaya çıkan ortalama atık oranının çok altında olduğu görülüyor.

BU TEHLİKELİ ATIKLAR NEREYE GİDİYOR?

İzmir'de, demir çelik, altın madenciliği ve gemi sökümünden kaynaklananlar dışında yılda en az 300 bin ton olan tehlikeli atık üretiliyor. İZAYDAŞ, yıllık 30 bin ton kapasitesiyle tüm Türkiye'ye hizmet verirken,  bu kapasite İzmir'in tehlikeli atık miktarının onda biri oranında. PETKİM 17 bin 500 ton atık yakma kapasiteli bir tesise sahipken, TÜPRAŞ ise 7 bin 500 ton atık yakma tesisine sahip. Türkiye'de üretilen tehlikeli atık miktarı TÜİK'e göre, 1 milyon 250 bin ton iken, AB Bazlı verilere göre ise 2 milyon 600 bin ton. Sadece TÜİK verileri baz alındığında dahi açıkta kalan 1 milyon 200 bin tonu aşkın tehlikeli atığın ise nereye gittiği meçhul.

'ATIK MAFYASI BİLE VAR!’

Kimya Mühendisi ve ekolojist Ertuğrul Barka, tehlikeli atıkların başta kanserojen maddelerden oluştuğunu belirterek, insan yaşamını ve doğadaki yaşamı olumsuz etkileyen maddeler olduğunu söyledi. Tehlikeli atıklar konusunda TÜİK'in verilerinin gerçeği yansıtmadığının altını çizen Barka, "10 tonluk topraktan bir yüzük kadar yani 10 gram altın elde ediliyor. Geri kalan miktar ise tehlikeli atık sınıfındadır. Bizim çevre mevzuatında bunlar tehlikeli atık sınıfına alınmaz. Bunun yanı sıra boya sanayiden, petrol sanayiden elde edilen atıklar vardır. TÜPRAŞ'ın, PETKİM'in ve herkesin bildiği Kocaeli'de İZAYDAŞ'ın tehlikeli atık giderme tesisi var. Tehlikeli atıkların nasıl giderildiği de tartışmalı ancak bunların kapasitelerine bakıldığında 2 milyon ton atık nereye gidiyor? Bir yerlere gömülüyor. Mafyası bile var bu işin" dedi.

 

AMAÇ 'TEHLİKELİ ATIK GERİ DÖNÜŞÜM TESİSİ' KURMAK MI?

Türkiye'de Nükleer Enerji Santrali ve Nükleer enerji ile çalışan denizaltı olmamasına rağmen İzmir'in göbeği Gaziemir'de radyoaktif bulaşığı olan tehlikeli atıklar bulunduğunu kaydeden Barka, şunları aktardı: "Nükleer enerji taşıyan radyoaktif atıklar var. Devlet bunu biliyor. 7 yıl boyunca yazışmalar yapılıyor ama örtbas ediliyor. Bu ortaya çıktığı zaman da 'bunu giderelim' diyorlar. 'Tehlikeli Atık Geri Dönüşüm tesisi kuralım. Ne kadar tehlikeli atık varsa getirelim. Burada işleyelim ki bu radyo aktiviteyi arıtmak ekonomik olur' diyorlar. Orada insanları da buna razı ederek şehrin göbeğine bu tesisi kurmak istiyorlar. Böylelikle arıtılacak tüm atıklar oraya getirilecek."

'TÜRKİYE EKOLOJİK YOK OLUŞLA KARŞI KARŞIYA'

İnsanların bir şekilde bu tür olaylara duyarsız kılmayı becerdiklerini söyleyen Barka, çoğalan geri dönüşüm tesisleri ile birlikte gazetelerdeki "Atıklar ormana dökülürken yakalandı" haberlerinin de çoğaldığına dikkat çekti. Türkiye'nin sermayedarların ve emperyalist ülkelerin talan alanı haline geldiğini ifade eden Barka, son olarak şunları söyledi: "Türkiye gibi ülkeler gelişmiş, sömürgeci, emperyalist devletler ve uluslararası şirketler tarafından kendi ülkelerinde yapmadıkları yatırımları gelip yaptıkları bir ülke olmuş. Demode teknolojili veya çok kirlilik nedeni olan yatırımları ülkemize getiriyorlar. Buraların ekolojisini buraların tarım alanlarını yok etmek için uğraşıyorlar. Sadece tehlikeli atıklar değil ekolojik yıkım ve çevresel sorunlara toplu olarak baktığımızda Türkiye böyle bir ekolojik yok oluşla karşı karşıya."

DİHA

Editör: Haber Merkezi