GÜNDEM

Buğra Gökce cezaevinde içini döktü: En çaresiz kalıp ağladığım an...

Silivri’de 12 metrekarelik hücresinde aylardır İPA Başkanı Buğra Gökce, hem depremle ilgili çalışmalarını hem de 4 aylık evliliğinin görüntüsüne bile ulaşamamasını anlattı.

Abone Ol

İstanbul Planlama Ajansı Başkanı (İPA) Buğra Gökce, 19 Mart’tan bu yana süren İBB operasyonlarının tutuklularından biri olarak 23 Mart’tan beri Silivri Cezaevi’nde bir hücrede hapis hayatı sürüyor. Gökce, dört ay önce evlendi. Süreçle ilgili düşüncelerini HALK TV’den Hilal Yağız’a anlattı.

Hilal Yağız’ın Gökçe ile yaptığı söyleşi şu şekilde:

- Merhabalar. En son yaptığınız açıklamada geçim sıkıntısı çektiğinizi söylediniz. Neden bu açıklamayı yapma ihtiyacı hissettiniz? İçeride yaşadığınız geçim sıkıntısı ne boyutta?

- Geçim sıkıntısı mevzusu biraz kastını aştı. Açıklamam içinden alındı ve büyütüldü epeyce. Burada muradım şuydu: Birçok kamu görevlisini yolsuzlukla suçluyorsunuz ama burada ne hikayeler var… İnsanlar evladını okulundan alıyor, okul değiştiriyor, ev değiştiriyor. Maaş alamayınca gördüğünden geri kalıp yaşam standardını düşürüyor. Yolsuzluk, hırsızlık yapanın parası olur. Nerede bu para?

- İstanbul Planlama ajansının verilerinin iktidarı neden rahatsız ettiğini düşünüyorsunuz? Özellikle hangi verilerden bahsediyorsunuz?

- Bunu ben değil bir aparat söyledi. “Öyle devletin resmi verileri dışında veri açıklarsanız paketlenirsiniz minvalinde!” ben şöyle bakıyorum bana 190 gün önce sorulan 7 sorunun 6’sında İBB’de değil İzmir’deyim. Tek soruda da açık ihale yapılmış isnat edilen bir husus da yok. 6 aydır çağırıp ilave ifade ihtiyacı konu da bulunamadı. O halde neden hala buradayım?

- Sizin en son paylaşımınıza dikkat ettim. Uluslararası şeffaflık enstitüsünün yolsuzluk verileri. Ve 2024’te Türkiye “yolsuzluk algısı” endeksinde 180 ülke arasında 104. sıradaydı… Sizce kamudaki yolsuzluk algısında Türkiye 2025’te kaçıncı sıraya çıkar?

- Yolsuzluk algımız ne yazık ki düzelmiyor düzelmez. Bunun sebebi ise “yolsuzluk” gerekçesiyle tutukladıkları bizler değiliz. Başta KOI projeleri olmak üzere devasa kamu ihalelerine, kamu alım ve harcamalarına bir bakmalı. KKM ile faiz giderleri ile harcanan paralara bakalım. Bütçe açığının da bunu kapatmak için yapılmayanlara da bir bakalım. 3.köprüye (Yavuz Sultan Selim), Çanakkale Köprüsüne, Osmangazi Köprüsüne, Şehir hastanelerindeki hasta/MR garantilerine bakarsanız Zafer Havalimanı başta verilen garantileri tutmayan projeleri, dev ihaleleri dikkate aldığınızda sırada olumlu bir beklenti kurmamıza engel çok…

- Örneğin hala İPA’nın özel okul verisini kullanıyoruz. İPA’da siz her 5 okuldan birinin özel okul olduğunu açıkladınız geçen sene bu tarihlerde. Aradan 1 yıl geçti. Şimdi nasıl bakıyorsunuz cezaevinden eğitimdeki tabloya?

- Eğitim mevzusu bu iktidar döneminde hem yap-boza döndü hem de kontrolsüz özelleştirme/özel okul politikaları sayesinde “Paranla başarısızlık satın alma” sistemine döndü. Nitekim ne eğitimde ne istihdamda 5,5 milyon genç te üreten bu sistem. Üstelik sınavlarına güvenilmeyen LGS öğrencisini de üniversite adayını da girdiği sınavdan şüphe doğuran, sahte diploma üreten çeteler üreten, ehliyet dahil her belgenin sahtecilikle üretilip satılabildiği, meşru diplomaların siyasi sebeplerle iptal edilebildiği, belge güvenliği dahi olmayan bir yapıda gençlerin ülke eğitim sistemi sonuçlarına güvenip bu ülkede kalması için istek ve sebepler de azalıyor bu durumda. Ülkede birçok kurumsal yapıdaki çöküş ve erozyonun en net işlenebildiği alan sanırım ve üzülerek söylüyorum ki başta eğitim sonra sağlık olabilir…

"Evliliğimiz bir direniş ve yaşama tutunmaydı"

- Cezaevindeyken evlendiniz. Bu, tutukluluk sürecine bir başkaldırı mıydı? Bu süreci bekletmek de bir seçenekti ama siz bunu beklemediniz? Nasıl buna karar verdiniz, bu fikir ilk olarak kimden çıktı?

- Evliliğimiz açık bir direniş ve yaşama tutunma çağrısıydı. Bizim elimizden yaşamı çalamazsınız duruşuydu. Bence kıymetli Doğan Tılıç 31 Mayıs tarihli yazısında bizim duruşumuzu, dünyaya mesajımızı öyle iyi analiz etmişti ki…

Tam da öyle dedim. Beklememeye ve yaşama tutunmaya karar verdik. Birlikte verdik kararı Filiz Hanımla ama teklifi bir “kapalı görüş” sırasında “camın arkasından” telefonla yaparak ben başlattım. O da sevinçle “evet” diyerek hepimizi ağlattı. Bence ikonik bir sahneydi.

"Eşimle cezaevinden tek kare fotoğrafımız yok"

- Nikahın ardından hücreye dönerken ilk kimdi sizi kutlayan? Döndükten sonra nasıl bir atmosfer vardı sizin için?

- Hücreye döndüm. İnfaz memurları hayırlı olsun dedi. Dönünce hiçbir şey değişmedi. Koğuşlar tek kişilik. Kimseyi görmedim. TV’lerden duyarak seslenenler oldu 1-2 gün. Bir de 1-2 ay avukat görüşlerinde rastlaştıklarımız ve gelen milletvekilleri kutladı. 4 aydır fotoğraflarımızı 6-7 kere buna özel dilekçeyle talep etmeme rağmen vermediler! Mayıs başından bu yana İBB ekibine fotoğrafları verilmiyor. Eşimle cezaevinden tek kare fotoğrafımız yok. Odamda nikah fotoğrafımızın bulunmasından, bunun kamuoyuna duyurulmasından nasıl bir rahatsızlık duyduklarını anlamıyorum. Bu da bir nevi mobing ya da duygusal işkence yöntemi olabilir mi? Uzmanlar değerlendirmeli bence.

- Bekar bir insan olarak girdiniz, çıktığınızda evli bir insan olarak hayatınıza devam edeceksiniz. Bu size nasıl hissettiriyor?

- 4 aydır evliyim ama yapayalnızım. Elbet çıkacağım. Elbet eşimle kavuşacağız. Elbet eşimle el ele tutuşup, sevgimizi, duygularımızı, hayatımızı yaşayacağız. Bu beni heyecanlandırıyor. Yaşama dair umutlar ve heyecanları da tutsak edip elimizden, yüreğimizden çalamazlar ya…

- Deprem. Türkiye’nin en büyük yarası. En çarpıcı gerçeği ancak öncelik hiçbir zaman depremde olmadı. Siz İstanbul’da deprem önlemleri için uzun süre çalışmalar yaptınız? Bugün tüm bunların geriye gitmesi politik gündemin her şeyi domine etmesiyle mi alakalı sizce?

- Deprem ve afet gerçeğinin de temel beka sorunumuz olduğu halde unutulması elbette yaşanan ağır siyasi gündemde yakından ilgili. Üstelik İBB’nin bu konuda çalışan en önemli isimleri, şehir plancıları tutsak. Bu plancılar ki, kaynakların “Kanal İstanbul’a” değil, depreme, afete harcayalım diyen kamucu, toplumcu plancılar. Hepsini sevgi ile kucaklıyorum.

- 2023’te olası bir depremde 207 bin binanın depremden etkileneceğini hesapladınız. 2 yıl sonra bu veriler hala geçerli midir?

Evet hala geçerli maalesef. İBB Deprem dairesinden de teyit edilebilir.

- Buna benzer kent politikalarına dair içerde neler yapılabileceğine dair biraz daha derinlikli çalışıp düşünebiliyor musunuz?

-İçeride kentleşme politikalarına, çevre, iklim, su politikalarına ulaşım-altyapı, iletişim politikalarına yerel yönetim ve kamu yönetimi reformuna ve afet politikalarına/dirençli yerleşimlere dair görüşler üretiyor, yazıyor, katkılarımı ilgili yerlere ulaştırıyorum. Hiç şüpheniz olmasın hazırlanıyoruz ve kentlerimizi bu saydığım tüm boyutları ile geleceğe hazırlayacak politikaları üretmeye tam gaz devam ediyoruz.

"Var olsun şaban amcam"

- Şaban amcayı paylaşmıştınız en son hatırlarsanız. “Dedemiz üye oldu” demiştiniz. O da “Ekrem’in cumhurbaşkanı olduğunu görmeden bu dünyadan göçmeye niyetim yok” dedi. Ön seçimde oy kullandı. Hiç haber alabiliyor musunuz Şaban amcadan?

- İzmir’deki Şaban Amca’yı unutmamanıza çok sevindim. Kendisi İzmir’de önceki dönem Tarkem Genel Müdürlüğü yapan kıymetli meslektaşım da Halk Ekmek genel müdürümüzün de dedesi. Tabi 7-8 aydır kimseden sağlıklı haber alamıyorum. Sizin vesilenizle ellerinden öpüyor, uzun ve sağlıklı bir ömür diliyorum. Çıkınca kısmetse elini öpmeye de gideceğim. Var olsun Şaban Amcam…

" En çaresiz kalıp ağladığım an..."

- İçeride en fazla size dokunan, şimdiye kadar en çok üzüldüğünüz olay ya da haber neydi?

- Burada her şey ama her şey insana dokunuyor. En ufacık bir şeyden sivil hayatta olmadığı kadar etkileniyor, duygusallaşabiliyorsunuz. Bazen bir şarkı, bazen bir şiir, bazen bir ses, bazen bir başarı bazen de milli basketbol ya da voleybolcularımızın başarısı beni ağlatıyor. Ancak buradaki en acı ve en çaresiz kalıp ağladığım ve kendimi hiç tutamadığım an Ferdi Zeyrek Başkanın kaybıydı. Koğuşumda cenaze namazını gıyaben kılmaya çalıştım. Ferdi başkan için öyle çok ağladım ki… Kendimi de tutamadım. Büyük bir boşalmaydı. Hele cenazede Genel Başkanımızı mezara inmiş halde gördüğümde anlatılmaz duygularla hıçkıra hıçkıra ağladım. Son olarak Nehir mimarlık kazandı diye haberler geçtiğinde aşırı duygusallaşmıştım bu anlamda. Ferdi başkan hepimizin yüreğini yaktı. Allah rahmet eylesin. Yattığı yer incitmesin. Bir de çok kıymetli Sırrı Süreyya Önder’in vefatında ve kıymetli kızının törende yaptığı konuşma da yüreğimi dağladı, ağladım içli içli… Eş, Aile özlemi, yakınların uzak olması da üzüyor ama mesele değil. Ölüm, sağlık sorunu olmasın gerisinin üstesinden geliyoruz.