İZ GAZETE - Aslında Seferihisar, ben 44 yaşındayım ve 44 senelik hikâyesinde bir 30 senelik durağan kendi çapında bir Seferihisar ama yaklaşık 10 senesinde de bir ivme var, değişim var. Bu hem sosyal hem kültürel. Pek çok şeye mal edilebilir. Çünkü ben üniversiteye gidene kadar belli bir kitleye cevap veren daha içe dönüktü. Doğma büyüme buralıyım dedem eski belediye başkanı, dayım eski belediye başkanı. Siyaseten de alt yapımız var, tarihimiz var. Biraz da doğma büyüme kitlesiyle kalmış, özdeşleşmiş işte insanların okuduktan sonra hemen koşa koşa Seferihisar’a gelmesi, dışarıya hiç göç vermeyen pekte dışarıdan göçe sempatik bakmayan bir yapısı vardı.

Dışarıdan geleni kabullenmiyordu o zaman.

Yani ona ihtimal vermiyordu. Tunç Soyer, belediye başkanı olduktan sonra direkt cittaslow ile olumlu tarzda travma oldu. Biran da insanlarda aydınlanma oldu. Bu herkes de Seferihisar’ın içinde yaşayanından tutun köylüsüne kadar. Herkes bunu sorgulamaya başladı. Biz yavaş şehiriz. Biz neden yavaş şehiriz? Tunç Soyer'in de o konuda katkısı her şeye cevap verdi. Çünkü herkes önyargı ile yaklaşabilirdi buna. O önyargıyı kırmak için çok büyük mücadele verdi. Büyümeyecek miyiz, bizi çok kısıtlayacak mı, diye sorular vardı. Çünkü cittaslow’un bir manifestosu var. O manifestonun kriterlerinin oluşumunda çok şey var. Bir tık daha ileriye gittik, Türkiye’nin başkenti olduk. O ayrı bir sorumluluk. Bunlar ekonomik yönden bir bütçe istiyor, bir devamlılık sürdürülebilirlik istiyor. Hepsi üst üste geldi ve bir anda ilk başlayan enerji kaybolmaması için özellikle Tunç başkan ve o zaman ki belediye ortamımız inanılmaz mücadele verdi ve başardı bu işi. E bundan sonra ne oldu? E güzel şeyler olurken güzele talip çok, inanılmaz bir göç dalgası geldi. Her konuda göç dalgası. İnsanlar gelip Seferihisar’a yerleşmek istiyorlar, iş yapmak istiyorlar, insanlar gelip tatilini yapmak istiyorlar gibi. Kısmen bizim karşılaştığımız sıkıntı, alt yapı olarak biraz sendeledik. Onda da bu 10 yıla bakarsak çok ciddi yol kat ettik.

Peki, 10 yıldaki nüfus artışını nasıl değerlendiriyorsunuz?

%100’e yaklaştık biz. 25 binlerden 46 bine yaklaştık son 10 yılda. Seferihisar 50 bini geçtiğinde metropol olayına giriyor. Cittaslow da tabi ki önemli.

İŞ ARAYIŞINDAN GÖÇ ARTIYOR- ÇARESİZLİKTEN GÖÇ ARTIYOR

Nüfus artıyor ama nasıl bir bileşim geliyor?

Göç kriterinde şu var tabi, şehirlere olan göçlerle kıyaslarsak ne olur? İnsanlar iş arayışından, çaresizlikten göç etme pozisyonuna giriyor. Burada daha bir kültürel göç var sosyolojik olarak baktığımızda. Çünkü neden? Artı slowfood, sağlıklı beslenme. Bu tür gelişen kültürde ki duyarlılıklara cevap verecek bir ilçe oldu. Katkısız, sağlıklı besine ulaşabileceği bir kapı oldu Seferihisar. İzmir’e, İstanbul’a, Ankara’ya, Bursa’ya. Bu insanları cezbetmeye başladı. Şimdi şöyle bir şey var, tatil adına size cevap veren kumsallarıyla, temiz deniziyle, kültürel alt yapısı olan bir yer düşünün. Kültürel anlamda baktığınızda, konserleriyle, etkinlikleriyle cevap bulacağınız bir Seferihisar oluştu 10 senede. E bakıyorsunuz sosyal belediyeciliğin hikâyesi Seferihisar da yazılmaya başlandı. Bu başlığı oturtan kişi Tunç Soyer’in belediyeciliğidir. Kadını ön plana çıkardı. Bizim kadınımız çarşıya giremezdi. Çarşıya ara sokaklardan ulaşmaya çalışırdı. Ne kadar İzmir de desek muhafazakâr bir yönümüz var bizim. Ama artık ne oldu? Pazarda tezgâha oturdu, üretmeye başladı, kendi özgüvenini verdik. Verdik derken Tunç Soyer belediyeciliği olarak söylüyorum. Bugün nüfusa baktığımız zaman çocuk meclisleri kuruldu. Çocuklar seçme ve seçilme farkındalığını oluşturmaya başladı, etkinlikler düzenlemeye başladılar. Bir organizasyon nasıl yapılır, eksikleri nelerdir, sosyal olarak birlikte hareket etme kültürü nedir onları oluşturmaya başladılar, Tunç belediye başkanımız var bizim. Gençlik keza öyle. Bunlar aslında yolumu yapıyor, kaldırımımı yapıyor, çöpümü topluyordan öteye götürüyor. 10 senenin hikâyesi bu. Aslında bir 10 seneye daha ihtiyacımız var bizim.

Doğma büyüme Seferihisarlılar kapalı bir kutu. Dışarıdan gelenlere de çok cevap vermeme arzusu içindeler. Şimdi durum nedir ya da ne olmalı?

Şimdi şöyle bir şey var aidiyet kültürünün özünde bir şey var. Bizim sosyal çevremizi kısıtlayan yapımız var. Bunu kıramadığımız pozisyon var mesela dersiniz ki Seferihisar’ın yerlisiyim ben. Aslen nerelisin sorusuna bozuluruz biz. Yerlisiyim ben doğma büyüme 7 göbek buralıyız deriz. Şimdi bir gerçekçilik oldu. O da aslında basmakalıbın kırıldığı an Tunç başkandadır. Hepimiz Seferihisarlıya geldi olay. Tokat günleri oldu. Göç eden belli şeyler var burada. Tokatlılar var, Yozgatlılar var, doğulular var. Onları belli festival organizasyonlarında Seferihisarlı yaptık. Onlar da sahiplenildiğini hissettiler. Bugün Karadenizliler yöresel yemeklerini sundular, folklor ekipleri geldi. Ne yapıyorlar bu sefer? Daha sıcak yaklaşıyorlar Seferihisar’a. Bizde artık kültür ben 7 göbek Seferihisarlıyım değil, ben Seferihisarlıyım. Zaten bugün bizim envanterimize batığımızda nüfusa doğum yeri Seferihisar yazan yaklaşık %25’tir, %75’i de Seferihisarlıdır. Bunlara kapılar açıldı yönetimsel olarak. Yönetimsel olaraktan kastım şu; parti organizasyonlarında görevler verildi, farklı mezheplere imkânlar sağlandı etkinlikleri için. Zaten bizim ön yargılarımızı kıracak olan şey oydu. Seferihisar’ın en büyük avantajı bu şuanda. Burası artık 46 bin, 47 binlik Seferihisar. Biz paylaşmayı öğrendik. O paydaşlık artık bizde var. Biz artık bu alevi bu Sünni diye bakmıyoruz artık. Bizim nüfusumuzda önce insan yazıyor sonra Seferihisar yazıyor. Biz bunu öğrendik. Bugün baktığımız zaman babamların döneminden bahsedeyim, Seferihisar belediye meclisi ben misal veriyorum hepsi yerlidir. Çınarlardan 1 kişi olsun, şunlardan 2 kişi olsun vs. ha dışarıdakiler gelsinler kendi penceresinde kime oy verecekler ise versinler. Artık öyle değil. Daha sonra Seferihisar’a yerleşmiş kişiler de siyasette yer alıyor. Kadınlarda dâhil oluyor. Çünkü bizim son jenerasyonumuzun genç jenerasyonumuz seçme seçilmeyi öğrenerek geliyor çocuk meclisinde. Temsil sistematiği nedir, demokrasi nedir? Orada görüyorlar. Azınlıklar hakları nelerdir? Bunların bir prototip oluşmuş deneysel şeyi vardır.

Seferihisar için bir gurur kaynağı değil mi bu. 40 bin nüfuslu yerden büyükşehire başkan çıkarmak. Bu hikâye İzmir geneline yayılır mı?

Şimdi ona İzmir üzerinden de bakmak lazım. Ben İzmir’in siyasi kültüründe liyakata esas hakkını veren en iyi il olarak görüyorum. Tunç Soyer bir şeyleri ispat etti ve bunu ödül olarak değil bunun sorumluluğuyla belediye başkanı olarak seçildi. Bunu diğer bütün Türkiye de diğer partililer, diğer şehirler, diğer metropoller bu sisteme oturtabilirler mi? ama oturtmaları gerekiyor ve orada bazı soru işaretlerim var. Kendi şahsi kararım tabi.

BİZDE BELEDİYE BİNAYDI

Tunç Soyer’in belediyeciliği uzun solukludur. Çünkü proje uzun vadeye yayılır. Yani bir ihaleye çıkma sürecinden bahsetmiyoruz. Yine anı şeye denk geliyor. İhaleye çıktım metroyu yaptım. Onları yapar zaten. Onları bugün Tunç Soyer, Ahmet, Mehmet fark etmiyor. Onlar zaten bir hizmet görevinde. Takviminde ilerleyen konular. İhtiyaçlar bellidir, o ihtiyaçlara verilecek karşılıklar bellidir, bütçeselleşmiştir, paranız vardır yoktur. Fakat bunun üzerine bir tık daha koymak önemli bence. Zaten insanların belediye binasından yanındaki belediye anlayışına iten konu Seferihisar da buydu. Belediye bir binaydı bizde. İşiniz vardı işte emlak ödeyeceksiniz. Senede 2 ya da 3 kez gittiğiniz bir binaydı. Kapalı bir kutu. Ama bizde farklı oldu. Belediye her yerdeydi. Belediyeye gitmenize gerek yoktu. Belediye sizi çağırıyordu. Etkinliklerle, eğitimle dâhil oluyordu. Soruyor size, Tunç Soyer soruyor size, ‘şurayı ben yapmak istiyorum’ sormadan da yapabilirdi. Zaten sivil toplum örgütlerinin, kent konseylerinin dâhil olduğu bir yönetim anlayışından bahsediyoruz. Bu da uzun soluk istiyor. Tartışılması lazım. Yani bunu sindirmesi lazım. Sosyal belediyecilik anlayışı Tunç Soyer’in sindirmesi lazım. Sindirmeden olursa havada kalıyor. Hep ‘ne yaptı ki’ ye geliyor olay. Bir örnek vereyim, Ankara’da okudum üniversiteyi. İzmir de nerelisin? Çünkü herkes burayı tatil yeri biliyor. Herkesin bir gidip gelmişliği vardır. Çeşmesi, Urla’sı. Seferihisarlıyım deyince tanımazlardı. Gümüldür’ün mü Seferihisar’ı derlerdi mesela. Yani Gümüldür’ün Seferihisar’ı olmuştuk biz. Şimdi artık Seferihisar var. Bugün Almanya’ya gidin Seferihisar var, Türkiye’yi saymıyorum bile. Bu önemli bir kıstas benim için.

Editör: Haber Merkezi