Gizem TABAN/İZ GAZETE- İzmir Büyükşehir Belediyesi eylül ayı olağan üçüncü oturumu İzmir Büyükşehir Belediye Başkan Vekili Cumhuriyet Halk Partili (CHP) Mustafa Özuslu idaresinde gerçekleşti. Ahmed Adnan Saygun Sanat Merkezi’nde gerçekleşen meclis toplantısında TÜLOV protokolü ve Levent Marina hakkında tartışmalar yaşandı.

TÜLOV TARTIŞMASI

İzmir Büyükşehir Belediyesi ile Türkiye Tanıtım Araştırma Demokrasi ve Laik Oluşum Vakfı (TÜLOV) arasında imzalanmak üzere hazırlanan protokolün imzalanması için Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer'e yetki verilmesine ilişkin önerge hakkında tartışma yaşandı. AKP Grubu, söz konusu vakıfta çoğunluk olarak CHP mensuplarının yer aldığını belirterek protokol imzalanmasına karşı çıktı. AKP’lilerin eleştirilerine CHP’li meclis üyeleri tek tek yanıt verdi. Söz konusu önerge oy çokluğu ile kabul edildi.

‘MANİPÜLE EDİLMEMELİ’

AKP’li Meclis Üyesi Fikret Mısırlı’nın TÜLOV ile ile ilgili eleştirilerinin ardından söz alan CHP’li Meclis Üyesi Gamze Gül Çamur, “Biz İBB olarak elimizden geldiğince vakıflara ve derneklere destek oluyoruz. Bizim için önemli olan vakfın kimler tarafından kurulduğundan ziyade vakfın amaçları. Bu amaçlardan birkaç tanesi; yurtdışında bilimsel ve kültürel araştırmalara dayalı olarak Türkiye’yi tanıtmak. Türkiye aleyhine lobi faaliyetlerini etkisiz kılmak için ilgili kişi ve kuruluşlara bilimsel ve kültürel araştırmalara dayalı bilgi üretip sunmak, Türkiye lobisi yapmak. Türkiye’nin ulusal birliği ve bölünmez bütünlüğü ilke ve hedefleri doğrultusunda; bilimsel, kültürel, sanatsal, ekonomik alanlarda ülke ve dünya halklarının bilgilendirilmesi, ülkemizin doğal, tarihsel ve kültürel zenginliklerinin tanıtılmasına ve korunmasına katkıda bulunmak. Burada bir sıkıntı var mı? Türkiye için amaç edindiği şiar belli.  Vakfın amaçlarına bakıldığında cemaatlerle ilişkilendirilemez bile. Bu amaçlar tabi ki bir protokol imzalamak için yetmiyor. Bu amaçları nasıl gerçekleştirdiğini de önemsiyoruz. Bu yüzden de derneğin resmi kayıtları ve geçerliliği var mı diye bakıyoruz. Onlara da zaten baktık. Vakıf, 2002 yılında vergi muafiyeti almış. Vergi muafiyeti almış olması çok önemli, çünkü bunu her vakfa vermiyorlar. Vergi muafiyeti alan bir vakıf, kamu yararına çalışan bir nitelikte sayılıyor. Bunu da gördükten sonra bizim içimize sindi. Bizim vakıflarla, derneklerle işbirliği yaparken baktığımız; bu kişilerin hangi siyasi görüşe mensup olduğundan ziyade ayni/nakdi yardımlarımızı kötü niyetli kullanıp kullanmayacaklarıdır. Bu işbirliğinin, manipüle edilmesini doğru bulmuyoruz” diye konuştu.

TÜGVA VE KADEM ÖRNEĞİ

CHP Meclis Üyesi Özkan Yıldız ise konuya ilişkin şunları söyledi: “Türkiye’de sivil toplum sahasında faaliyet gösteren vakıflar, dernekler ne kadar sivil ne kadar ideoloji dışı? Çok çarpıcı bir örnek vereyim. 15 Temmuz Hain Darbesi’ni hep birlikte yaşadık. Nereden geldi, hangi vakıfları güçlendirerek geldi? Türkiye Yazarlar ve Düşünürler Birliği vardı, bu tamamen FETÖ tarafından kurulan Türkiye’de belli odaklar tarafından desteklenen bir oluşum. Sayın Cumhurbaşkanımızın kızının içerisinde olduğu KADEM, oğlunun içerisinde olduğu TÜGVA gibi vakıflar yerel yönetimlerle, devletin çeşitli bakanlıklarıyla protokol yapmıyorlar mı? Ona keza ENSAR Vakfı. Maarif Vakfı’na destek verilmesi. Bunların ideolojik bir arka planı yok mu? Yani bu açıdan baktığımızda vakıflar ve dernekler meselesi; eskiden beri Türkiye’de derin kültürel ayrışmaların sivil toplum alanında devam etmesinin göstergesi… Laiklik diyoruz, laikliği de çeşitli kültürel gruplar ‘laiksizm’ diye vurgularken daha modern, çağdaş kesimler laikliği Türkiye’de seküler yaşamın bir güvencesi olarak algılıyor. Bu anlamda baktığımızda; Türkiye’de laikliğin geliştirilmesi, Türkiye’nin dışarıda, yerli ve milli kavramlar çerçevesinde korunması ve güçlendirilmesi son derece doğal.”

‘GÜVENMEMEMİZ İÇİN BİR NEDEN YOK’

Söz konusu vakfa güven duyulmaması için hiçbir neden olmadığını belirten CHP Grup Sözcüsü Nilay Kökkılınç, ise “Vakıflara kamu yararı kararı Bakanlar Kurulu’nun kararıyla veriliyor. Dolayısıyla, Bakanlar Kurulu’nun güven duymuş olduğu bir vakfa bir yerel yönetimin güvenmemesi için nasıl bir sebep var? Somut olarak herhangi bir sebep söyleyemediler. Belediye Kanunu’nun 75. Maddesi şunu söyler; Bakanlar Kurulu’ndan kamu yararı kararı veya vergi muafiyeti kararı var ise Valilik kararına ihtiyaç duyulmaksızın yerel yönetimler bu sivil toplum örgütleri ile doğrudan protokol yapabilir. Dolayısıyla burada vakfa güvenmememiz için herhangi bir nedenimiz yok. Bir vakfın faaliyet göstermesi için illa web sitesi olması gerekiyor mu? Belki yenileniyordur. Bu gerekçeler de doğru değil. Vakfın yöneticilerine ve kurucularına baktım. İçlerinde geçmiş dönemde her partiden milletvekilliği, bakanlık yapmış isimler var. Dokuz Eylül Üniversitesi Rektörü Nükhet Hotar, onur üyesi. Rahmetli Işılay Saygın da onur üyesi. Böyle bir vakıftan bahsediyoruz. Bu vakfı takdir edeceğimize çok farklı yaklaşımlar sergiliyoruz. Vakıf, Ege’nin iki yakasında dostluk konserleri sağlamışlar, sorunlu çocukların rehabilitasyonu yönünde çalışmaları olmuş, okuma yazma kursları gibi projeler yapmışlar. Dolayısıyla, eğer siz bir vakıf ile protokol imzalıyorsanız, bir çalıştay düzenliyorsanız, o zaman belediye olarak bazı yükümlülükleriniz var. Biz bugüne kadar diğer vakıf ve derneklere ne yaptıysak aynı bu vakfa da aynı şekilde yaklaşıyoruz” açıklamalarında bulundu.

LEVENT MARİNA GERGİNLİĞİ

AKP Grup Başkan Vekili Özgür Hızal, Levent Marina’nın İBB tarafından gemiler için çekek yeri ve onarım yapılması için kiralanmasına rağmen belirtildiğine uygun şekilde kullanılmadığını öne sürdü. AKP’li Hızal’ın eleştiri ve iddiaları mecliste gerginliğe neden oldu. Hızal’a yanıt veren CHP Grup Sözcüsü Kökkılınç, “O yerin tamamını gezseler çekek yeri olduğunu görecekler. İBB ve İZDENİZ’in kullanımında olan gemiler için Ulaştırma Bakanlığı bir yer gösteremediği için belediyemiz çok büyük sıkıntı yaşandı. Bu henüz yeni bir proje” dedi.

‘SON DERECE YAKIŞIKSIZ ‘

AKP Grup Başkan Vekili Özgür Hızal’ın konuya ilişkin bir haber ajansındaki haberi okuyarak İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer’e yönelik ‘yalancı’ ithamında bulunmasına tepki gösteren CHP Meclis Üyesi Cenap Börühan, “Belediye başkanımız burada olmamasına rağmen, bir ajansın verdiği haberden kaynaklı, kendisine ‘yalancı’ dedi. Konu şu; orada bir çekek yeri yapılması ile alakalı bir proje yürütülüyor, bir fikir var, olur mu olmaz mı bilemiyorum. Olursa gerçekten düşünülen, istenen şeyler kısmen çözüme kavuşabilir. Bu noktada, birincisi; burada olmayan bir insana, üzerinde çalışılan bir konuda, medyanın servis ettiği bilgi tamamen başkanın ağzından çıktığı gibi olsa bile ‘yalancı’ denmesi son derece yakışıksız olmuştur. Bunun, ‘yalan’ olması için; böyle bir konunun hiç olmaması, yapılabilmesinin mümkün olması veya ‘ben bunu söyleyeyim de gerçekle hiç alakası olmasa bile kimse farkına varmaz’ niyetiyle söylenmiş olması lazım. Bir Büyükşehir Belediye Başkanı bunu söyleyebilir mi? O, sadece bir haber. Orada çekek yerinin hazırlanacağını, eğer projelendirilebiliyorsa ve o gemiler oraya sığabilecek ise orada barındırılması hakkında da en az 4-5 tane de farklı haber çıktı. Bu üslubun değişmesinin çok doğru olacağını belirtmek istiyorum” ifadelerini kullandı.

‘İDDİALAR DOĞRU DEĞİL’

Levent Marina’nın kiralanması için İBB’nin talimat aldığını iddia eden AKP Meclis Üyesi Hüsnü Boztepe’ye yanıt veren CHP’li Kökkılınç, “Çok soyut bir konu, dedikodu. En küçük bilgi ve belgeye dayanmayan iddialar. Bu tür iddialar bazen o kadar ileriye gidiyor ki, İZSU Genel Müdürümüzün yargıya yansıttığı bir durum oldu. Bu iddiaların doğru değil” diye konuştu.

‘BÖYLE BİR MECLİS DAHA VAR MI?’

AKP Grup Sözcüsü Hakan Yıldız, Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer’in meclis toplantılarına yeterince katılmadığı yönündeki eleştirisine Başkan Vekili CHP’li Özuslu tepki gösterdi. Eleştirileri yanıtlayan Özuslu, şunları söyledi: “Bunu söylemekten dilimde tüy bitti; söz hakkının bu kadar açık, bu kadar çok olduğu, bütün süreçlerde gündem maddelerinde ve gündem dışı konuşmalarda her türlü meselesinin açık ve net tartışıldığı Türkiye’de bir tane daha meclis gösterirseniz, o zaman diyeceğim ki bizim eksiğimiz, yanlışımız var. Bu başta, Büyükşehir Belediye Başkanımız Sayın Tunç Soyer’in iradesidir. Çünkü Sayın Soyer, demokrat bir insandır ve demokrasinin doğru bir şekilde işlemesi için samimiyetle bu iradeyi ortaya koyan bir insandır. Aynı şekilde bende Başkan Vekili olarak yürüttüğüm tüm oturumlarda aynı hakka ve hukuka, anlayışa sadakat göstermeye dikkat ediyorum. Mevzuatı herkes biliyor. Başkanımızın her mecliste burada olma gibi bir zorunluluğu yok. Başkan Vekili zaten burada. Sizin paşa gönlünüz başkanı burada istiyor diye, böyle bir keyfiyet yok. Geçmişe baktığımızda dediğiniz gibi olmadığını görüyoruz.”

AMBULANS POLEMİĞİ

AKP Meclis Üyesi Hüsnü Boztepe’nin, “Karşıyaka Belediyesi’nin ambulans olarak kullandığı bir yat vardı. Geçenlerde duydum o yatı Tunç Bey’e tahsis etmiş” iddiaları üzerine açıklamalarda bulunan Başkan Vekili Özuslu, “Sayın Boztepe’ye ne diyeceğimi bilemiyorum! Ambulans, ne zaman alınmış Karşıyaka Belediyesi’ne? Bir tane hasta taşımış mı? Su alıyor, batıyordu. Karşıyaka meclis üyesi olarak ben önerdim. Yalan söylüyorsunuz. Çünkü kafanızdan tahayyül ediyorsunuz. Söylüyorum; ben önerdim başkana, burada çürüyor yıllardan beri, hiç olmazsa kamu yararına bir iş yapsın diye. Herhangi bir şekilde ihtiyaç olduğunda başkanı da taşısın, başka insanları da taşısın, hizmet yapsın. Az da olsa kullanılıyor ve kullanılmaya devam edecek” dedi.

‘ELİNİZİ VİCDANINIZA KOYUN’

Levent Marina ile ilgili iddialara da değinen Özuslu, “Ne talimatı Allah aşkına! Neymiş, talimat gelmiş, ihaleye girilmiş! Marina ile ilgili iddiaları önümüzdeki günlerde konuşacağız. Ben denizci değilim, marinayı ancak hayatımda oraya gidip çay içerken gördüm. Ama elinizi Allah aşkına vicdanınıza koyacaksınız. İzmir halkının yüzde 58 oyuyla seçilmiş belediye başkanından bahsediyoruz. Velev ki hatalı bilgilendirdi. Siyasi nezaketten bahsediyoruz, biz Cumhurbaşkanımız ya da bir bakanımızla ilgili bir konu olduğunda hatalı bilgilendirme olmuştur diyoruz. 1 milyon oy almak Büyükşehir Belediye Başkanı’na o kelimeyi söylememize gerekçe olamaz, olmamalı! Her hatip söz sanatını kullanır, mübalağa sanatı siyasette çok kullanılır ama elinizi vicdanınıza koyun; ülke yeterince gergin, siyasetin dilini belli bir yerde tutmak mecburiyetindeyiz. Ses yükselebilir ama birtakım ithamlar olmamalı. Gerçekten yakıştıramıyorum! Bu meclisi yöneten bir insan olarak bu dilin, bu üslubun doğru olmadığını söylemek mecburiyetindeyim. Bunları hep beraber düzeltmek mecburiyetindeyiz” açıklamalarında bulundu.