GÜNDEM

200 eski vekilden tarihi bildiri: Bu girişim TBMM’nin tarihine kara leke olur!

Farklı siyasi görüşlerden 200’den fazla eski bakan ve milletvekili, yeni anayasa tartışmalarına tepki göstererek bir bildiri yayımladı. Bildiride, anayasa değişikliğinin “katillerle ortaklaşarak” yapılmasının kabul edilemeyeceği vurgulandı.

Abone Ol

Farklı dönemlerde görev yapmış 200’ü aşkın eski bakan ve milletvekili, Milli Egemenlik Platformu ile birlikte yeni anayasa çalışmalarına yönelik ortak bir bildiri yayımladı. Bildiride, mevcut anayasanın değiştirilme gerekçeleri sorgulanarak, “Türk milleti ve devletinin kadim tarihi ve geleceğine aykırı olarak; yargının Türk milleti adına mahkum ettiği katillerle ortaklaşarak, onların taleplerini karşılamak amacıyla yeni anayasa ya da anayasamızda değişiklikler yapma girişimleri TBMM’nin tarihine düşürülecek kara bir leke olacaktır” denildi.

"Gençlerimizin ihtiyacı yeni anayasa değil"

Bildiride, anayasa değişikliğinin Türk milletinin birliği, devletin bağımsızlığı ve hukuk devleti ilkelerine aykırı olamayacağı vurgulanırken, “Ekonomik olarak dar boğaza düşürülen insanımızın, açlıkla mücadele eden emeklinin, enflasyona ezdirilen ücretlinin, üretemeyen çiftçinin, işini sürdüremeyen sanayicinin, beslenemeyen çocuklarımızın ve en önemlisi de yabancı elçiliklerin önünde gelecek arayan gençlerimizin ihtiyacı yeni anayasa değil hukuk devleti ve adil yönetimdir” ifadelerine yer verildi.

"TBMM’nin tarihine düşürülecek kara bir leke olacak"

Yeni anayasa önerilerinin içeriğinin kamuoyundan gizlendiği savunulan bildiride şu ifadeler öne çıktı:

"İktidarın ‘yeni bir anayasa’ yapma girişimleri ve kamuoyuna yansıyan değişikliklerinin içerikleri hakkındaki endişelerimizi milletimizle paylaşmayı görev bildik. ‘Yeni anayasa ya da anayasa değişikliği’ veya anayasanın maddelerinde değişiklik yapmayı teklif ve arzu edenlere, bizler gibi bu yemini etmiş olduklarını hatırlatıyoruz.

Bugünkü TBMM üyeleri, kurucu meclis üyeleri değildir. ‘Yeni bir anayasa’ yapmak üzere de seçilmemişlerdir. Şayet anayasa maddelerinde değişiklik yapacaklarsa; mevcut anayasanın usullerine göre yapmaları yasal zorunluluk, and içtikleri yemine bağlı kalarak yapmaları ise vicdani zorunluluktur. Türk milletinin çıkarlarına aykırı olarak; bölücülüğe ve teröre tavizler verilerek, yargının Türk milleti adına mahkum ettiği katillerle ortaklaşarak, onların taleplerini karşılamak amacıyla yeni anayasa ya da anayasamızda değişiklikler yapma girişimleri TBMM’nin tarihine düşürülecek kara bir leke olacaktır.

"Bu kabul edilemez”

Mevcut anayasaya ve yasalara uymayanların ‘yeni anayasa’dan murat ve amaçlarının ne olduğu milletimize açıkça anlatılmalıdır. 1982 yılından itibaren birçok maddesi sayısız kez değiştirilen anayasada hangi maddelerin, hangi gerekçelerle değiştirilmek istendiği ve değişiklik içerikleri derhal açıklanmalıdır. Son mahalli seçimlerde ortaya çıkan tablo ve kamuoyu araştırmalarının sonuçları TBMM’deki iktidar blokunun sayısal çoğunluğuyla uyumlu değildir. Bu yüzden TBMM’de oy çokluğu hatta şaibeli milletvekili transferleriyle ulaşılacak çoğunluk oylarıyla yapılacak anayasadaki değişiklikler toplumda karşılık bulmayacak, millet iradesini yansıtmayacaktır. Bu kabul edilemez.

Edilen yemin

Şimdi milletvekili yemininde vücut bulan iradeyi, aklı ve kavramları bir kez daha hatırlatalım:

-Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu değerlerine ve devletin temel niteliklerine aykırı olacak değişiklikler asla kabul edilemez.

-Devletimizin varlığını ve bağımsızlığını, Türk milletinin birliğini tehlikeye düşürecek hiçbir değişiklik teklif dahi edilemez.

-Vatan Türkiye’dir. Türk milleti de anayasamızda ve Büyük Atatürk’ün tarifinde yer alan Türk milletidir. Vatan ve millet bölünmez bir bütündür.

-Egemenlik kayıtsız ve şartsız milletindir. Türk milleti egemenliğini anayasanın koyduğu yetkili organları eliyle kullanır. Etnik ve dini gruplar, sınıflar ve zümreler ortak edilemez.

-Türk vatandaşlığını kabul eden ve özümseyen herkes Türk’tür, bireydir ve kanun önünde eşittir.

-Türkiye Cumhuriyeti, demokratik, laik ve sosyal hukuk devletidir. Bu niteliklerden vazgeçilemez.

-Hukukun üstünlüğü ve yargı bağımsızlığı tehdit altındadır. Adalete olan güven kaybının en önemli sebebi tek adam rejiminin kuvvetler ayrılığını fiilen ortadan kaldırmasıdır. Bunun sonucunda devlet ve yürütme organları ayrımı ortadan kaldırılmış, devletin bekası iktidarın sürdürülmesine bağlanmıştır.

-Eğitim ve öğretim Atatürk ilkeleri ve inkılapları doğrultusunda, çağdaş bilim ve eğitim esaslarına göre, devletin gözetim ve denetimi altında yapılır. Bu esaslara aykırı eğitim ve öğretim yerleri açılamaz.

-Partili Cumhurbaşkanlığı Hükümet sistemi yönetimde keyfiliğe dönüşmüş, devlet mekanizmasındaki denge ve denetim yok edilmiş, vatanın ve milletin kaderi tek kişinin iradesine terk edilmiştir.

-Bu sistemi tahkim edecek değişiklikler ülkemizi dönüşü olmayan mecralara sürükleyecektir.

-Halkımızın, siyasi, etnik ve inanç üzerinden ayrıştırılma çabaları, adalet duygusunu derinden zedelemiştir.

-Yargının siyasi ve toplumsal muhalefete karşı sopa olarak kullanılmasının ancak otoriter rejimlere özgü bir uygulama olduğu gerçektir. Maalesef bugün toplumda şiddetle ve yaygın olarak kullanıldığı kanaati büyüyerek yerleşmektedir.

-Bu şartlarda herkesin insan haklarından temel hürriyetlerden eşit şekilde faydalanma imkanı ve ülküsünden bahsetmek mümkün değildir.

-Devlet yetkisini, devletin kurum ve organlarını kullananlar anayasa ve yasaları zorlayarak, toplumu kontrollü olarak germekten ve macera aramaktan vazgeçmelidir.

-Ekonomik olarak dar boğaza düşürülen insanımızın, açlıkla mücadele eden emeklinin, enflasyona ezdirilen ücretlinin, üretemeyen çiftçinin, işini sürdüremeyen sanayicinin, beslenemeyen çocuklarımızın ve en önemlisi de yabancı elçiliklerin önünde gelecek arayan gençlerimizin ihtiyacı yeni anayasa değil hukuk devleti ve adil yönetimdir. Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir."