Özel sektördeki en büyük toplu iş sözleşmesi olma özelliği taşıyan ve 145 bin 33 bin metal işçisini ilgilendiren MESS görüşmeleri öncesi, Cumhuriyet’ten İklim Öngel’in TÜRK-İŞ Genel Sekreteri ve Türk Metal Sendikası Genel Başkanı Pevrul Kavlak ile bir röportaj yaptı ve röportaj geçtiğimiz hafta sonu yayımlandı.

Bu röportaj ile ilgili birkaç noktaya dikkat çekeceğim, çünkü bu toplu sözleşme sadece metal işçisini değil, Türkiye’de yaşamak için emeğini satmak zorunda kalan milyonlarca emekçiyi ilgilendiriyor. Bu kritik noktalara gelmeden önce, bilmeyenler için ‘MESS nedir ve neden bu kadar önemli?’ açıklamaya çalışayım.

MESS, Türkiye’nin en büyük 100 sanayi kuruluşu içinde yer alan 16 firma ile ilk 50 kuruluş arasında yer alan 13 firmayı kapsayan bir toplu iş sözleşmesi. Sözleşme, Koç’lar, Sabancı’lar vb. patronlarının oluşturduğu Türkiye Metal Sanayicileri Sendikası (MESS) ile on binlerce metal işçisinin temsilcisi olan Türk Metal, Birleşik Metal-İş ve Özçelik-İş sendikaları arasında imzalanıyor. 

İki yıllık olarak imzalanan sözleşme, işçilerin maaş zamlarından sosyal haklarına çalışma koşullarından kıdem tazminatlarına kadar birçok şeyi belirliyor. Ayrıca başka iş kollarında işçileri de kapsayacak ilerici taleplerin gündeme gelmesi için zemin hazırlıyor. (Vergi düzenlemesi ve kıdem tazminatı payı vb.)

Hal böyle olunca sözleşme görüşmelerinden birkaç gün önce metal işkolunda en fazla üyeye sahip sendika olan Türk Metal Genel Başkanı Pevrul Kavlak ile yapılan röportajın önemi de ortaya çıkıyor.

***

Gelelim röportajın önemli noktalarına... Kavlak, yeni sözleşme dönemine ilişkin sürecin nasıl işlediğini anlatarak, 10 bin işçi ile yüz yüze görüştüklerini yüzbinlerce işçiye ise anketle taleplerini sorduklarını, bu anket ve görüşmeler sonucu taslak hazırladıklarını söylüyor. Ancak işçilerin istedikleri oranda zam, asgari ücret koruması, vergi düzenlemesi ve özel sağlık sigortasının genişletilmesi gibi talepleri sözleşme taslağında yer almıyor.

Öte yandan taslağın taleplerini karşılamaktan çok uzak olduğu söyleyen işçiler ise günlerdir, fabrikalarda ses çıkarma eylemi yapıp sosyal medya aracılığıyla sendikaya tepki gösteriyor.

‘Krizsavar değiliz’

  • Kavlak röportajda, ekonomik krizin bedelinin işçilere ödetildiğini, vergi adaletsizliği olduğunu söyleyerek, “Krizin bedelini uygulanan vergi politikalarıyla ödüyoruz, hayat pahalılığıyla ödüyoruz, ödüyoruz da ödüyoruz… Yani sonuçta fatura yine bize kesiliyor” diyor. Ama faturayı kimin kestiğini söylemiyor

  • Grev yasaklarının ellerini kollarını bağladığını söylüyor ama yasakların kim tarafından kimleri korumak için koyulduğunu söylemiyor. Hükümsüzlüğü yargı önünde defalarca kanıtlanan grev yasaklarına neden fiili grev ile yanıt vermediklerini de söylemiyor (Bakınız; Bekaert işçileri yasak kararına rağmen greve çıktı ve kazanımla sonuçlandı. Demek ki grev yasağı, yine grevle aşılıyor) 

  • İşçi yoksullaşırken patronların nasıl kar ettiğini, “Sermayenin bu büyümeden aldığı pay 52.4’ten 54.5’e yükselmiş. Çalışanların aldığı pay ise yüzde 31’den yüzde 26.3’e düşmüş” sözleriyle açıklıyor. Ama bu vergi adaletsizliğini kimin yarattığını açıklamıyor.

Kısacası Kavlak, işçileri karşısına almamak için teoride kritik tüm meselelere yüzeysel olarak değinse de röportaj boyunca hiç riske girmiyor, güvenli sularda yüzüyor. Oysa Türkiye’nin en çok üyesi olan işçi sendikasının başkanı taleplerin arkasında durmaz muhataplarını doğrudan karşısına almazsa, bu talepler bu sözleşmede geçmezse hangi sözleşme de geçebilir.

Vergi adaletsizliğinin, grev yasaklarının önüne ancak ve ancak, ülkenin en önemli toplu iş sözleşmelerinden birinin taleplerini belirleyerek, arkasında topyekûn durularak geçilebilir. 

Bir kez daha söylemekte fayda var, MESS ile vergi düzenlemesi talebinin kazanılması, grev yasaklarına karşı, enflasyona karşı tavır alınması sadece metal işçileri için değil, tüm işçiler için bir kazanım.

İşte bu yüzden başta sendikalar işçinin gerçek taleplerini dikkate almalı, o taleplerle patronların ve gerekirse iktidarın karşısında çıkmalı sözleşme masalarında olumlu sonuç çıkmazsa, o zaman sadece metal işçisi değil hep birlikte karşılarına dikilmeliyiz. Yoksa onlar zenginleşirken bir yoksullaşmaya devam edeceğiz.

Bunu şimdi yapmayacaksak ne zaman yapacağız?

***

Bu kadar grevden bahsetmişken kendi işkolumuzda 42 gündür devam eden bir greve selam yollamamak olmaz. 

Sputnik'te 24 gazeteci sendikalı olduğu için işten atıldı. İşten atılan arkadaşlarımızın işe iadesi, sendikal hakların tanınması ve adil ücretli bir toplu iş sözleşmesi için İstanbul ve Ankara’da greve devam ediyor. Siz de yakınlarda iseniz grev alanlarına uğrayabilir ya da sosyal medya aracığı ile arkadaşlarımıza destek olabilirsiniz.