+Ne kadar sık fikir değiştiriyorsun, Manolo!

-Hayır, Pepe, öyle bir şey yok.
+Öyle Manolo. Önce monarşi yanlısıydın. Sonra falanjist oldun. Ardından demokrat oldun. Kısa bir süre öncesine kadar sosyalistlerleydin ve şimdi de sağcısın. Hala hiç fikir değiştirmediğini mi söylüyorsun?
-Evet, Pepe. Ben hep aynı şeyi düşündüm: Bu kasabanın belediye başkanı olmayı.

Bu alıntı Eduardo Galeano’nun, “Tepetaklak-Tersine Dünya Okulu” kitabı, “Düşünce Tarihi Kürsüsü İçin” bölümünde yer alıyor. Okuyucunun gözünde bazı kişiler canlanmıştır, yerel seçimlere giderken sermaye partileri içerisinde ani fikir değişimlerini, partiler arası gidiş gelişleri gördük, görüyoruz. Sadece sermaye partileri de değil, sosyalist-işçi partisi olma iddiası taşıyanlar için de ciddi makas değişikliklerine şahitlik ediyoruz. Örneğin “CHP beni aday göstermezse sizden aday olurum” deniliyor, “genişleme-büyüme” sevdalısı sosyalistler ise CHP aday göstermesin diye dua ediyor!

Yerel seçim süreçlerinde “partiler üstü”, “ideoloji değil kapsayıcılık”, “kişi-aday önemli” gibi tartışmalar hâkim olunca, böylesi geçişkenlikler olağan görülebiliyor. İktidarın İzmir adayı, parti logosunu afişlere koymadığı için kapsayıcı olabileceğini iddia ediyor. Müteahhit adayı, meclis üyeliğine uygun gören işçi partisi, “Yerel seçimlerde isim önemli, yoksa nasıl genişleriz” diyebiliyor. İlke, ideoloji, politika, dünya görüşü, program hak getire…

Kapitalist düzen giderek çürüyor, çürütüyor. Büyüme sevdası ile “küçük” kurnazlıklara imza atılıyor. Popüler olmaya, feda edilemeyecek adak bulunmuyor! Sağcıyla sağcı, solcuyla solcu, dinciyle dinci, liberalle liberal olunmasına “kapsayıcılık” deniliyor. “Değiştiremiyoruz” denilerek, dönüşüm geçirmeye bahane aranıyor.

Bu geçişkenlik ve popülizm dönemi, politika ve dünya görüşünün özünü bulanıklaştırırken toplumun, halkın gerçek ihtiyaçlarını öteliyor. Değişkenlik ve pragmatizm yalnızca yerel seçimlere özgü de değil. Siyasi figürlerin ideolojik kaymaları ve partiler arasındaki taktiksel oyunlar, zamanla güveni sarstığı gibi “toplumsal değerleri” de sorgulatıyor. Kapitalist düzenin çürüyüşü ve çürümesine tanık olurken, siyaset sahnesindeki bu dönüşümler, halkın karar verme süreçlerini zorlayarak, siyasi manzarayı belirsiz ve karmaşık bir hale getiriyor.

Gerçek bir değişim-dönüşüm mü aranıyor, yoksa sadece popülerlik ve güç mü hedefleniyor? Gelecek, bu dinamik arasında şekillenecek gibi görünüyor.