En büyük kâbusunuz ne bu hayatta? Hani böyle çocukluğunuzdan beri uykularınızı bölen....

Karşılaşmaktan en korktuğunuz durum...
Ya gerçekleşirse diye ödünüzün koptuğu...
İşte benim o kâbusum gerçekleşti.
Gerçekleşti deyince sanki olumlu bir anlam gibi oluyor.
Rüyanın gerçekleşmesi gibi.
Ama benim ççocukluğumdan beri kadrolu kâbusum geldi ve beni buldu.
"Gregor Samsa bir sabah bunaltıcı düşlerden uyandığında, kendini yatağında dev bir böceğe dönüşmüş olarak buldu" ya hani...
Ben de bir sabah uyandığımda evimin dev bir böcek mezarlığına döndüğünü gördüm.
Anlatıyorum.
***  
Bornova'da müstakil bir evde doğdum ben.
18 yaşıma kadar da orada yaşadım.
Evimizin bulunduğu sokak bizimki gibi müstakil evlerin sıra sıra dizildiği bir yerdi.
Sokağımızın bitişik komşusu, küçük bir çocukken baktığımda bitmek bilmez zannettiiğim bahçesiyle şahane bir Levanten eviydi.
Evlerin bahçelerinde çam ağaçları, dut, erik, çağla çeşit çeşit meyve ağaçları...
Asmalar...
Yazın bamyalara eşlik eden koruk ekşileri komşularımızın asmalarından organik olarak çıkartılırdı.
Pirinç havanda döverdi annem o korukları...
Bu kadar yeşillik olunca börtü böcek de eksik olmazdı tabii.
İşte benim kâbusum.
Böcekler.
Ama her türü.
Mesela kelebek de benim için böcek, uğur böceği de.
Mahallede arkadaşlarım dut yapraklarıyla ipek böceği beslerdi.
Bakamazdım bile.
Öyle bir fobi.
Ama o fobimin bir korku imparatoru vardı ki, Kara Fatma.
Siz hamamböceği deyin ya da kakalak.
O biz çocuk iken Kara Fatma idi.
Onu gördüğüm zaman bir böcek değil de kötücül bir varlık gibi algılıyordum.
Ki hala öyle.
 ***
Çocukluğumda avaz avaz bağrırarak uyanırdım.
Rüyamda daha doğrusu kabusumda yer gök o ismi lazım değil böcekle dolu...
Sonra o evden taşındık. Ben büyüdüm. Evlendim boşandım ve yalnız yaşamaya başladım.
İzmir'de birçok evde yaşadım. Kısa bir dönem Karşıyaka sonra uzun bir dönem Alsancak.
O ismi lazım değillerden hiç kurtulamadım.
Ama hani böyle tek tük.
Evde karşılaştığımda gecenin bir yarısı apartman görevlisini ya da hiç tanımadığım komşularımın kapısını sefil bir çocuk gibi ağlaya zırlaya çaldığım çok olmuştur.
"Evimde böcek var lütfen gelir misiniz?"
***
Ne zaman rahatladım biliyor musunuz?
14 yıl önce Çeşme'deki evimizde yaz kış yaşamaya karar verdiğimde.
Yaşasın bahçe, sokak kedi köpek doluydu!
Ve anladım ki onlar varsa o ismi lazım değil yoktu.
Başka böcekler vardı tabii. Danaburnu, dozdoz... Hepsiyle bir şekilde baş ettim.
Ta ki geçen haftaya kadar. Çünkü artık yazlıkçıların rahatsız olduğu kediler köpekler yavaş yavaş bizi terk ettiler. Hayır! Yok edildiler.
***
Yatmadan önce bulaşık makinesini boşaltayım dedim.
Tencere dolabına bir açtım, gözümün önünden bir şey geçti!
Ben öldürmeyi de beceremem.
Ama bu evde çağıracak ne apartman görevlisi var ne de komşu.
Aldım elime bir ilaç sıktım dolaba.... Salya sümük ama...
Ne oldu bilin bakalım.
İşte o çocukluk kabusum gerçek oldu.
Bir anda mutfak dolabının altından ayaklarıma bir filo saldırdı.
Bak! Aklımı yitirdim. Şuurumu kaybettim. Ben böyle bir şey ne duydum ne gördüm.
Kendimi odama kapattım.
Sabah korka korka aşağıya indim ve o en korktuklarım nalları dikmiş mutfakta salonda yatıyordu. Saydım, 6 tane!
Neyse işte ev ilaçlandı ben köpeklerimi kedimi alıp 2 gün  Lucie ve Marc'ın evine sığındım falan.
***
Peki şimdi ne oldu biliyor musunuz?
Kaç yıllık insanım bunu da yaşamam, bunu asla yapmam dedğim her şeyi yaşattı bu hayat bana.
Hepsinin travmasını tövbesini kanaya kanaya yaşadım.
Bir bu kalmıştı. Bu da oldu. Bence bu bir semboldü.
Franz Kafka'ya saygımla.
Ben artık 'Dönüşüm'ü tamamladım.
Bunu bir işaret olarak aldım.
Kabul ettim.
Seni duydum Evren.
Sınavım bitti.
Kötücül varlıklarla.