Burjuvazinin ve işçi sınıfının birer sınıf olarak karşı karşıya geldikleri en çıplak günlerden birisidir 1 Mayıs. Bin türlü propagandayla bilinci bulanan, sınıf kardeşine düşman edilen işçinin zihninin en berraklaştığı ve dostu düşmandan ayırdığı günlerden… Bu yüzdendir sermayenin 1 Mayıs düşmanlığı.

1 Mayıs… İşçinin emekçinin bayramı… Dünyanın bütün ülkelerinde aynı anda kutlanan tek bayram. İşçi sınıfının enternasyonel karakterinin en özgün ifadesi.

Dinlerinden, milliyetlerden dolayı birbirine düşman edilen, her yıl bu yüzden binlercesinin öldürüldüğü, görünür/görünmez yüzlerce yapay sınırla bölünmüş işçi sınıfını birleştiren en büyük bayram…

1 Mayıs 1886 yılında Chicago işçileri -bugün de hâlâ güncelliğini koruyan- 8 saatlik iş günü talebiyle alana çıktılar. 8 saat çalışma, 8 saat uyku, 8 saat de canımız ne isterse diyerek…

Ancak burjuvazinin bu talebe cevabı sert oldu. Onlarca işçi öldürüldü, tutuklandı. İşçi önderleri idam edildi. Bunun üzerine 1889 yılında 2. Enternasyonal tarafından bugünün işçi sınıfının uluslararası birlik, mücadele ve dayanışma günü olarak kutlanmasına karar verildi.

1909 yılından itibaren Selanik, İstanbul gibi Osmanlı’nın büyük şehirlerinde de 1 Mayıs kutlanmaya başlandı. Henüz tartışmalı olsa da Türkiye’deki ilk 1 Mayıs’ın 1906 yılında İzmir Basmane meydanında kutlandığını savunan tarihçiler de mevcut. Sonuç olarak 100 yılı aşkın bir süredir bu topraklarda da kutlanan bir bayram 1 Mayıs. 1925 yılına kadar özgürce kutlanan 1 Mayıs bu tarihte çıkarılan Takrir-i Sukün yasası nedeniyle uzun yıllar meydanlarda kutlanamıyor. Hatta “1 Mayıs Bahar Bayramı” gibi çarpıtmalarla içi boşaltılmaya çalışılıyor. Ancak işçi sınıfının kollektif hafızası sayesinde 1976 yılından itibaren DİSK öncülüğünde yeniden meydanlarda kutlanmaya başlıyor. 1 Mayıs 1977 günü Taksim Meydanı’nda gerçekleşen ve 37 işçinin öldürüldüğü kutlamalar sonrasında ise 1 Mayıs ve Taksim Meydanı Türkiye işçi sınıfı açısından ayrı bir önem taşımaya başlıyor.

İşçi sınıfının birleşik gücünden ürken devletin ve sermayenin her fırsatta yasaklamaya çalıştığı 1 Mayıs bayramları ülkemizde sınıf kavgasının en sert geçtiği günler olarak tarihimize yazılmıştır. Özellikle 1977, 1989 ve 1996 yılındaki 1 Mayıslarda alanlar işçi sınıfının kanlarıyla kırmızıya boyanırken her türlü baskı ve şiddete rağmen işçiler bayramlarını kutlamaya devam etmişlerdir.

Burjuvazinin ve işçi sınıfının birer sınıf olarak karşı karşıya geldikleri en çıplak günlerden birisidir 1 Mayıs. Bin türlü propagandayla bilinci bulanan, sınıf kardeşine düşman edilen işçinin zihninin en berraklaştığı ve dostu düşmandan ayırdığı günlerden… Bu yüzdendir sermayenin 1 Mayıs düşmanlığı. Sürekli yasaklamaları. Uzun yıllar tatil etmemek için direnmeleri.

Sovyetler Birliği yıkıldıktan sonra öldüğü iddia edilen işçi sınıfının “nanik” yaptığı bir gündür 1 Mayıs. Çünkü işçi sınıfı bilmektedir ki 8 saatlik iş gününü, hafta sonu tatilini, yıllık ücretli izinleri, sigorta hakkını, kıdem tazminatını, iş yerinde insanca muameleyi, insana yakışır sağlıklı güvenli evlerde oturmayı, çocukların okula aç gitmemesini savunmaktır 1 Mayıs…

O yüzden Chicago Haymarket işçileriyle, bugün direnişte olan Lezita ya da Agrobay işçilerinin konuştukları diller belki farklıydı ama hayalleri ve istekleri aradan yüzlerce yıl geçse de aynı. Ve düşmanları da…
“Taşı kırmakta ve dostu düşmandan ayırmakta ustalaşmanın” günüdür 1 Mayıs. İşçi ve emekçilere kutlu olsun…