Sanıldığının aksine, İzmir körfezi denize girilen, insanların eğlendiği bir yer olmamış pek! Yaklaşık üç bin yıl önce İzmir’e yerleşen Efesliler, kanalizasyonlarını yerleşir yerleşmez denize boşaltmaya başlamışlar. Haliyle kanalizasyonların boşaltıldığı bir yerde denize girmek, serinlemek pek sıhhatli olmamış, en basitinden gözde arpacık ve dudakta uçuk ile sonuçlanmıştır bu heves. Bu nedenle insanlar şehirden çok uzak yerlere, mesela Güzelyalı’ya, mesela Bayraklıya denize girmek için günübirlik yolculuklar yapmak zorunda kalmışlar.

1800’lerin sonunda Abdülhamit’in Aydın Valiliğine gönderdiklerinden biri olan Mütesellim Tahir Paşa İstanbul’dan gördüğü bir işi İzmir’e de uyarlamak ister: Deniz hamamları. Bu hamamlar, sahilden 20-30 metre öteye giden bir iskelenin sonuna kurulan, dört bir yanı tahta duvarlarla çevrili, ortası boş hamamlardır. İnsanlar buralarda belli bir ücret karşılığında denizlere girerler ve boğulma tehlikesi olmadan sıhhat bulurlar. İş öyle çok tutar ki, 1919’a kadar Güzelyalı’dan Bostanlı’ya yüzden fazla deniz hamamı kurulduğu söylenir.

Savaş felaketi başımıza gelince İzmir’in tadı tuzu pek kalmaz. Yıkıntılar arasında, kendilerine yeni bir hayat kurmaya çalışan göçmenler denize gidip hamamlara verecek parayı pek bulamazlar. O yüzden sadece bir kaç hamam kalır geriye 1940’larda.

50’lerle birlikte İzmir göç almaya başlar ve on sene içinde nüfusu 120 binden 360 bine kadar çıkar. Şehir bunca insana hazır değildir, ne alt yapısı, ne denizi bu göçü kaldıramaz. Binlerce yıldır denize bırakılan atık suları deniz yavaştan kaldıramaz hale gelir. İzmir körfezi, eski tanıdık körfez olmaktan çıkmaya başlar. Deniz hamamları kaybolmuştur, ailecek gidilen deniz gezmeleri bitmiştir ama 70’lere kadar çocuklar Kordon’dan denize girerler. Bu sırada, Ragıp Paşa dalyanı yapılır. Körfezin suyunun akışı kesilir iyice.

80’lerden sonra İzmir’in nüfusu milyonları bulur. Sanayisi kuvvetlenir ama alt yapıyı yine kimse önemsemez. Binlerce yıldır yapılan şey tekrar edilerek bunca atık denize boşaltılır. 90’larda körfez sevimsiz bir yere dönüşür, özellikle yazları kirlilikten kokmaya başlar. Bir şeylerin düzelmesi gerektiğinin anlaşılması ancak 2000’leri bulacaktır.

Ahmet Priştina, Büyük Kanal Projesi’ni başlatır. İzmir’in tüm kanalizasyonunun arıtma tesislerine gönderilmesini, temizlenen suyun da orta körfeze boşaltılmasını hedefleyen bu proje, körfeze aniden hayat verir. Koku gider, çipuralar, mır mırlar ve levrekler körfeze geri döner. Ragıp Paşa dalyanı yıkılır, körfezin suyu hareketlenmeye başlar.

Tunç Soyer geçen hafta sonu, İzmir körfezinde üç sene sonunda yeniden denize girilebileceğini beyan ettiğinde tüm bu çabaların, tüm bu emeğin sonuna gelmişiz gibi hissettim. Bir İzmirli olarak, o kokuları hatırlayan birisi olarak, yine de körfeze dördüncü senede gireceğimi beyan etmekle birlikte, böyle bir şeyin hayalini bu ömürde kurabilmek bile büyüleyici. Umarım tüm işlerimiz rast gider ve çocukların Kordon’da olmasa bile Bayraklı’da, Bostanlı’da nasıl yüzdüklerini görür Yamanlar ve Çatalkaya.