İki ay sonra AKP İktidarının 19 yılı bitiyor. 1980’ler sonrası vahşi kapitalizmin acımasızlığı giderek arttı. 1990’lı yıllar ve sonrasında İngiltere’de başlayan PPP (Public Private Partnership) yani, Kamu Özel Ortaklığı veya iş birliği ile yapılan işler ve verilen hizmetler, geçen süreler sonrasında yararlı bir tercih olmadığı zorla biriktirilen, toplanan kamu kaynağını yuttuğu görülmüştür. Örneğin İngiltere’nin 1992 yılında başlattığı bu yöntem 2010’lu yıllarda kamu bütçesine zarar verdiği görülmüştür. Zaman içerisinde yapılan kamuoyu araştırmalarında da İngiliz halkının % 70’i bu sisteme karşı çıkmıştır. Bu süreç İngiltere sağlık sistemini çökertecek düzeye ulaşmıştır. Akabinde de daha yüksek maliyetlerle bu hizmetlerin yürütülmesine çalışılmıştır. Şu anda Cumhurbaşkanının ballandıra ballandıra övünerek anlattığı şehir hastaneleri projesinin akıbeti de İngiltere sağlık sistemi gibi olacaktır. ABD’de de olduğu gibi, Erdoğan’ın da, hep en büyük, hep itibar, “AYRANI YOK İÇMEYE” gibi…

Şimdi gelelim, Büyük zaferimiz 30 Ağustos Zafer Bayramımızın 99. Yılında, % 99 hesap hatası sonucu ile yapılan Afyon, Uşak, Kütahya illerine hizmet edeceği düşünülen, Kamu-Özel iş birliği ile yapılan yani, Yap-işlet-vatandaşı yandaşa soydur, yıllarca soy ve sonra da devret modeliyle yapılan ve garanti edilen yolcu sayısının % 1'ine bile ulaşamayarak, halkın, tüyü bitmemiş yetimin, asgari ücretliden kesilen vergilerin, kamuoyu ve halk tarafından da dillendirildiği gibi çetelere peşkeş çekildiği Zafer Havalimanı gerçeklerinin neler olduğuna…

Sondan başlayalım, 2021 yılı için 1 milyon 317 bin 733 kişilik yolcu garantisine rağmen havalimanını kullanan yolcu sayısı, Ocak-Haziran dönemi olan ilk 6 ayda 1.164'te kişi. 2021 Haziran ayı sonuna kadar havaalanını, sadece 61 dış hat yolcusu ve 1.103 kişi de iç hat yolcusu kullandı. Şimdi diyeceksiniz pandemi falan filan… Peki o zaman Açıldığı yıl olan 2012 yılından 2020 yılına kadar olanına bakalım. 2012-2020 yılları arası için verilen taahhüt 8 milyon 915 bin 411 yolcu garantisi, bu 8 yıl içerisinde uçmuş mu? bu kadar yolcu, hayır… Peki 8 yıllık sapma, hata payı ortalama yüzdesi % 97, pandemi öncesi 6,5 yılda da uçan olmamış. Buna karşılık yandaş çeteye ödenen devletin, halkın yani senin ödediğin vergilerden oluşan garanti para ödemesi ise 46 milyon Euro.

Aklımızda deli sorular; bu havaalanı ihtiyacı nereden doğmuş? Fizibilite çalışmaları yapılmış mı? Gerçekleştirme görevlileri yaklaşık maliyeti nelere göre, hangi fiyatlamaya göre oluşturmuş? İhalesi hangi koşullarda yapılmış ve ihaleye kaç firma katılmış? Sorular çok…

Cevaplayalım; Kütahya-Afyon-Uşak illerinin kullanacağı düşüncesi ile yapılmasına karar verilen Zafer Havaalanı için fizibilite çalışması yapılmadığı veya yapıldığı ama işi bir yerlere peşkeş çekmek için gerçek verilerin Sümen altı edilerek ve bilerek ihale edildiğinin en belirgin açıklaması şudur. Havaalanına Kütahya 43 Km., Afyon 60 Km. ve Uşak 101 Km. uzaklıktadır. Hizmetin sunulması düşünülen bu üç ilin toplam nüfusu, 1 milyon 670 bin civarındadır. Hemen hemen verilen yıllık yolcu garantisi bu üç ilin nüfusuna yakındır. Yani, bu üç ilde yaşayan çoluk çocuk, çiftçi, köylü, asgari ücretli olan herkesin, taa 2044 yılına kadar her yıl uçacağı değerlendirilmiştir. Sizce gerçek bu mu? Tabi ki hayır… Kütahya’da, Afyon’da ve Uşak’ta sokaktaki çocuklara sorsan bu kadar yüksek bir oranda % 97 hata yapmazdın. Ya da biliyorsunuz kamuoyu araştırma şirketlerini, genelde artı-eksi % 1,5 en fazla % 2,5 hata ile partilerin hangi oranda oy alacağını hesaplayabilmektedirler. Bir araştırma şirketine bu üç ilde araştırma yaptırıp ihale dosyasını öyle hazırlasaydınız hata oranınız % 97 değil de % 3 olurdu, vatandaşı da yandaşa soydurmamış olurdunuz.

Böyle bir maliyet ve soydurma projesine gerek var mıydı? İnceleyelim; bu üç ili…

Afyon’da Havalimanı var mı? Var… Bu havalimanı 1967-1979 arasında 12 yıl sivil uçaklara da hizmet vermiştir. Günümüzde, sadece askerî hava meydanı olarak hizmet veren ve 2019 yerel seçim öncesinde bu havalimanının sivil uçuşlar için de kullanıma açılması söylenmiştir. Zafer havalimanının aksine bir adet daha fazla pisti vardır. Pist uzunluğu (3.000 Mt) peşkeş çekilen Zafer ile aynıdır. Hem de şehrin burnunun dibinde…

Uşak’ta Havalimanı var mı? Var… hem de şehire 4 km uzaklıkta,1998 yılında hizmete açılmış, sivil ve askeri olarak kullanılmaktadır. Uşak Havalimanı 2011 yılından itibaren sivil uçuşa kapatılmıştır. Üç yıl sonra 2014 yılından itibaren İstanbul Sabiha Gökçen-Uşak Havalimanı arası karşılıklı seferler düzenlenmeye başlamıştır.

Kütahya’da havalimanı var mı? Var… Askeri amaçla kullanılıyor ve pist kısa, bu havalimanı tadil edilerek uluslararası standartlara kavuşturularak sivil hizmete açılabilir veya kendisine yakın Eskişehir’de bulunan havalimanlarını kullanabilirlerdi. İstanbul- Kütahya arası araç ile 3,5 saat, yolda biraz oyalandık desek 4 saat. Hadi Zafer Havalimanı üzerinden İstanbul’a gidelim, Kütahya’dan Zafer’e yaklaşık 1 saat, 2 saat önce havalimanında ol, uçağa binene kadar 45 dakika- 1 saat havada yolculuğu hesaba katmayalım, uçak indi, aprona yanaştı, çıkış ve bagaj alımı en az yarım saat, İstanbul Havalimanından gideceğin yere ulaşım en az bir saat… toplam olarak 6 saatlik bir zaman dilimine ihtiyaç var, Zaten karayolu ile en fazla 4, bilemedin 5 saatte İstanbul’a gidiyoruz desek… Peki neden havayolunu kullansın vatandaş?

Erdoğan gerek başbakanlığı gerek ise cumhurbaşkanlığı döneminde, bu ucube projeler için sürekli meydanlarda kendi halkına yalan söyleyerek “Devletin kasasından bir kuruş bile çıkmadan yapılıyor bu projeler” diyerek vatandaşa sesleniyordu. Ama süreç geçtikçe bu yalan ortaya çıktı. Bu yalanın ayrıntılarını yazacağım ama önce Kamu İhale Kanunu’nun 5. Maddesinden bahsetmek istiyorum.

Madde 5- “İdareler, bu Kanuna göre yapılacak ihalelerde; saydamlığı, rekabeti, eşit muameleyi, güvenirliği, gizliliği, kamuoyu denetimini, ihtiyaçların uygun şartlarla ve zamanında karşılanmasını ve kaynakların verimli kullanılmasını sağlamakla sorumludur.” Der. Der ama; AKP 19 yıllık iktidarında bu maddeyi nasıl bertaraf ederim düşüncesi ile taraf ve yandaşlarına çıkar sağlayacak şekilde, 4734 Sayılı kanunun maddelerinde 190’ın üzerinde değişikliğe giderek keyfi neyi gerektiriyorsa ona göre hareket etmiştir. Yüzlerce ihalede, birilerine verilsin diye sürekli değişiklik yapmıştır. Yani bu maddenin gereğini yapmamıştır. Saydamlık yok, rekabeti kimse zaten istemiyor, eşit muamele kenarından bile geçmiyor. Çünkü ihale verilecek kişi ve firmalar belli, gizlilik sonuna kadar delinmiş ve yerini ticari sır almış, kamuoyu denetiminden uzak, bu havaalanı ihtiyaç mı? Yukarıda açıkladım… değil, kaynaklar verimli kullanılmış mı? Hayır… ortalama hata oranı % 97, sorumluluk var mı? Soramıyoruz da…Erdoğan Bayraktar her şeyi itiraf etmesine rağmen ortada ne bir savcı var ne de bir soruşturan…

Şimdi halkın kaynakları nasıl soyulmuş, soydurulmuş ona bakalım.  Bu havalimanı yapımı işi 3 defa ihaleye çıkmış ve katılan olmamış, bu arada da kimse düşünememiş neden kimse teklif vermiyor diye… vermezler çünkü; fizibilite bir yatırım değil, herkes görmüş bunu ama ihale dosyasını hazırlayanlar, bu işin yapılmasına karar verenler görememiş. Sonunda, beşli çete diye adlandırılan, Yavuz Sultan Selim Köprüsü ve Kuzey Çevre Yolu, Akkuyu Nükleer Santralı, havalimanları, limanlar, otoyollar gibi mega kamu projelerinin ihalelerini üstlenen IC İçtaş, davet mi? edilmiş yoksa kendi isteği ile mi? İhaleye girmiş, yoksa birilerinin talimatı ile mi bilmiyoruz. Benzeri BMC ve tank-palet de oldu. Dönemim başbakanına âşık olan Ethem Sancak “Benim Param Yok” dedi. Yine tüpçünün (Yıldırım Demirören) başına doğan medyayı sardıkları kamu bankalarına geri ödenmeyen 750 milyon kredi gibi, yine havuzcu Binali’nin turkuaz medyayı aldırdığı gibi… bu örnekler çok. Neyse, devam edelim, bu çete şirket param yok demiştir herhalde, çünkü Zafer Havalimanı’nın inşası için gerekli olan 50 milyon Euro maliyeti karşılamak için İtalyan UniCredit Bank'tan 18 yıl vadeli 49 milyon Euro kredi sağlandı. Yani tamamı kredi ve kefil devlet, Şirketin cebinden bir kuruş çıkmıyor. Bir de 205 milyon Euro yolcu garanti parası var.

Şu bilgi her şeyi ortaya koyuyor. Devlet, 50 milyon Euroluk yatırım maliyeti olan şirkete, 2012-2020 döneminde toplamda 45,9 milyon avroluk garanti ödemesi yapıyor, Şirket, 18 yıllığına çektiği kredinin bedelini 8 yılda devletten aldı. Şirket, cebinden beş kuruş çıkmadan kredi ile havalimanını yaptı. Çektiği kredinin parasının tamamını da KÖİ sayesinde devletten aldı. Sıfıra sıfır, en başa dönüldüğünde havaalanı orada duruyor, uçan yok ve 2044 yılına kadar yani 24 yıl daha şirket oturduğu yerden yaklaşık 160 milyon Euro alacak, yani halktan alacak, gelecekte Y ve Z kuşağı bu parayı ödeyeceği vergilerle karşılayacak. Nasıl çaldırılır Z kuşağının geleceği ve refahı… en belirgin örneklerinden biri bu. Bugüne gelindiğinde bu yararlı olmayan havaalanı şirket tarafından satılığa çıkartılmış. Kim alır ki…

İktidarda işler bu şekilde yürüyor, halkı düşünen yok; Birilerine para aktarmak gerekiyor. Bunun üzerine nasıl para aktarabiliriz diye kafa yoruyorlar, yaralı ve fizibil olmasına bakılmaksızın bir proje yapıyorlar, o proje ile istenilen para ilgilisine aktarıyor ve sonra o proje bir yararı olmadan orada öyle duruyor. Tabii, yandaşa aktarılan paralar nasıl paylaşılıyor, kimler ne kadar komisyon alıyor bunlar ileride ortaya çıkacak. Örnek olarak basit ifade ile; Vatandaş devlete vergileri ile 2 ekmek almak için 100 lira veriyor. Mezardakilerine de oy kullandırarak iktidara gelenler kendisine emanet edilen bu 100 liralık bütçe ile 4 lira ödeyerek 2 ekmek alıyor, kalan 96 lira nerede diye sorduğumuzda yüzsüz bir şekilde 2 ekmek aldık (Havaalanı Yaptık) diyorlar. Yarın iktidar değiştiğinde bu 96 liranın nerelere verildiğinin hesabını soracak, bunları araştıracak ve yargılayacak hâkim ve savcıların olacağı bir düzeni hep birlikte göreceğiz.