FETÖ terör örgütü ve siyasi ayağı tartışmalarına şimdi de siyaset, mafya ayağı eklendi. Susurluk skandalından sonra siyasetçi-mafya ilişkisi çok gündem olmamıştı.

AKP 2003’de iktidara geldiğinde Susurluk olayıyla çalkalanan ülkede temiz bir sayfa açacağı söylemleri ile iş başına gelmişti. Bunu burada iktidar yetkililerine bir kez daha anımsatarak, nerede o Türkiye? Temizleyebildiniz mi? Elleriniz temiz mi? diye sormak isterim.

Organize suç örgütü lideri Sedat Peker’in iddiaları doğru ise siyaset-mafya ilişkisinin hiç bitmediğini, yıllardır güçlenerek devam ettiğini ortaya koyacak cinsten.

Kılıçdaroğlu, mafyanın Cumhur İttifakı'nın üçüncü ortağı olduğunu belirterek, "Cumhur İttifakı'nın üçüncü ortağı ortaya çıktı. AK Parti, Milliyetçi Hareket Partisi ve yeraltı dünyasının çeteleri" ifadelerini kullandı.

Akşener, savcıların derhal harekete geçmesi gerekir derken, Ali Babacan, “Türkiye 1990’lara dönüyor” vurgusu yaptı. Davutoğlu ise Peker’in ayakları altına kırmızı halıyı bu iktidarın serdiğini ve devlet koruması verdiğini anımsattı.

Bu ne anlama geliyor?

Bu ve bunun gibi açıklamalar ve tepkiler sadece ülke içinde gündem oluşturmadı. Organize suç örgütü lideri Sedat Peker’in yayınlamaya devam ettiği videolar yurt dışında da gündem oluyor.

ABD basınında, ‘Organize suç patronunun iddiaları Türk hükümetini sarsıyor’ başlıklı bir haberde hükümetin bulanık bir yolsuzluk skandalıyla karşı karşıya olduğu yazdı.

AKP iktidarının sıkıştığını ise Türkiye’de yaşanan ciddi ekonomik kriz, koranavirüsle yeterli mücadele edilememesi, aşı sorununun çözülememesi, yükselen işsizlik, esnaf, çiftçi, köylüye verilemeyen destek, çözülemeyen eğitim problemleri gibi birçok konuda yetersizliği vurgulanan yazıda, Erdoğan iktidarının yolun sonuna geldiği gibi yazılar dikkat çekiyor.

Bu gibi makale, yorum, analiz, haber gibi yazıların dış basında bu şekilde kaleme alınması Türkiye’nin geldiği noktanın hiç de iyi olmadığının bir başka göstergesidir.

Malum balık hafızalı bir durum söz konusu olduğu için, kirli işlerin ortaya çıkmasına yardımcı olacağını sandığım bazı konuları da anımsatmada fayda var.

Uluslararası arenada Türkiye’nin AKP iktidarıyla birçok geri adım atmak zorunda kaldığını yazıyor. Ekonomiyi kurtarma çabasıyla Mısır ve Suudi Arabistan’la ilişkileri onarmaya çalışıyor.

Ne oldu da AKP iktidarı muhalefetin defalarca uyarılarına rağmen Ortadoğu politikalarında yaptığı yanlışı görmek istemedi?

Onarılır mı?

İstenilen şekilde asla onarılmaz. ABD’nin Ermeni soykırımını tanımasının karşısında sessiz kalan Erdoğan iktidarının, İsrail-Filistin arasında süren çatışmalarda, Filistinliler adına Müslüman dayanışma çağrıları ses getirmediği de görülüyor. Bu da Erdoğan hükümetinin gücünün dışarıda azaldığını gösteriyor. Bu güç azalmasının nedenleri de araştırılmalıdır.

FETÖ terör örgütü darbe girişimi sonrası destek arayan AKP’nin aşırı sağ milliyetçi kesime yanaşması bir şeylerin miladı mı oldu acaba? Peker’e yurtdışından video yayınlama rahatlığını sağlayanlar kim?

Bu durum profesyonel suç örgütlerinin içinde bulunduğu eski bağlantıları da beraberinde getirdiği bugün daha net bir şekilde ortaya çıkıyor.

Ülkede yasadışı faaliyetlere yeterli müdahale yok. Bunun altını çizmek lazım. Bütün yetkilerin bir kişide toplanması şimdi daha çok sorgulanacaktır. İktidar tarafından yapılmayan ancak yapılması gerekenleri de ortaya koymak lazım.

Susurluk Komisyonu’nu izleyen bir parlamento muhabiri olarak öncelikle, organize suç örgütlerinin illegal faaliyetleri ve bağlantılarını araştırmak için meclis de acilen hem Araştırma hem de Soruşturma Komisyonları oluşturulmalıdır. Muhalefet bu konuyu meclise taşıyacak ve komisyon kurulması için önerge vereceği ifade edildi. Salı günü muhalefetin vereceği önergeye karşı AKP ve MHP’nin tavrı ne olacak merak ediyorum.

Cumhuriyet savcıları acilen soruşturma başlatmalıdır.

Kamu kurumları içinde yapılanmaya çalışan bütün illegal yapılar ve bağlantıları konusunda geçmişi şaibeli olmayan dürüst yetkililerden oluşan bağımsız bir inceleme heyeti oluşturularak devlet içinde temizlik yapılmalıdır.

Bakan Soylu başka olmak üzere iddialarda adı geçen bütün yetkililer istifa etmeli veya görevden el çektirilmelidir.

İddialarla ilgili ihale ve tahsisler benzeri bütün hukuki süreçler yok hükmünde sayılmalıdır ve bu tür yapılanmaların gelecekte olmaması için siyasi ahlak yasası çıkartılmalıdır.

İktidar bunları yapar mı diye soracaksınız? Bence yapmaz.

Çünkü bu karanlık olaylara fırsat veren, meydanı boş bırakan bugünkü Cumhur ittifakı anlayışıdır.

Türkiye halkı bu yaşananları hiçbir şekilde hak etmiyor.

Yurttaşlar yaşanası bir Türkiye istiyorsa eğer, taşın altına bireysel olarak elini koymalıdır. En azında sosyal medya başta olmak üzere, kirli işlerin, kokuşmuş pis ilişkilerin ortaya çıkması için bulundukları her platformda, “yeter artık” sözleriyle temiz eller taleplerini yüksek sesle dile getirmesi gerekiyor.