Senaryonun bini bir para. Bir yandan Arınç’ın istifası, öte yandan Soylu’nun Türk erkeklerine “kendinize gelin” diklenişi, beri yanda “Çakıcı benim dava arkadaşımdır” diyen birisi. Baktıkça bakasım geliyor, ortada cansiperane bir gayret var. Ne için? Erdoğan’ı ortadaki girdaptan çıkarmak için.

Damat gitti, başkası geldi de ne oldu? Daha önce faizleri indirmiyor dediği başkan gitti, gelen başkan faizleri indirdi. Bir süre sonra bu başkan faizleri yükseltmiyor diye yollandı. Nereden? Özerk bir kuruluştan, Merkez Bankasından. Gelen siyasetçi, bu kez faizleri geçen yılın seviyesine yüzde 15’e çıkarttı. Yabancılar buna inandı mı? Tabii ki hayır. Onlar sadece sonuçla ilgilenir. Türkiye’den ne kadar para kazandıkları onların gündeminde bir numaradır.

Kurtuluş Savaşı sonrasında Osmanlı Devletinin borçlarını ödeyen ve onlarca fabrika kuran, altyapısına yatırım yapan Türkiye bugün o değerlerin hepsini sattı. Üstelik 2019 yılı sonu itibariyle dünyada dış borcu en fazla olan 10 ülke arasına girdi… Düşük ve orta gelirli 120 ülke arasında Türkiye, 2019 sonundaki 440,9 milyar dolarlık dış borçla en çok dış borcu olan 6. ülke durumunda. Dış borcun milli gelire oranı en yüksek ikinci ülke. Arjantin’in ardından geliyoruz. Dış borcu 279 milyar olan Arjantin’de bu oran yüzde 65, bizde yüzde 59.

Ülkemizi bu duruma getiren iktidarlar belli. Bugün yurt içi ve yurt dışındaki bankalardan ödünç aldığımız döviz ve altınlar hariç tutulduğunda rezervimiz eksi seviyelere geriledi. Yani bu demektir ki, yabancı parasına hem borç hem sermaye girişi olarak muhtacız.

Gündemi saptırmak için ne yapsalar nafile.  Arınç diyor ki, Ben duygusal bir insanım. Dünkü konuşma beni çok rencide etti. Sayın Cumhurbaşkanı çok ağır bir konuşma yaptı”. Öbürü de yanıtlıyor “Teröristlerden birinin yazdığı kitabı herkesin okumasının tavsiye edilmesi hakikaten beni rencide etmiştir”

Bu senaryolara Türk insanı ne kadar alıştı. Eğer alışmadı dersek, muhalefeti geri planda tutmak için AKP ile Arınç replikleri şimdiden hazırlanmış olmalı.

Bahçeli zaten yardımcı oyuncu. Çakıcı’nın 1980 öncesi MHP Ülkü Ocaklarına kaydolduğu biliniyor. Bunun için mi dava arkadaşım diyor yoksa kontr-terör iç ve dış operasyonlar birimi kapsamında askeri eğitim verilip tim komutanı olarak görevlendirilmesine mi gönderme yapıyor, ya da başka bir şeye?  12 Eylül 1980 öncesi ülkü ocakları mensuplarının bir kısmının sonradan ticaret yaşamında çek-senet mafya işinde olduğu biliniyor. Bunlar aynı zamanda partiyle nasıl ilişkili, bilemem!

Ne kadar gündemi dağıtmak isteseler de konu açık: paramız yok. Para veren Türkiye’yi her tarafa sürüklüyor. Bunun sonu iyi değil.