Bir virüs yayıldı dünyaya, doğrudur. Buluşma hızı çok yüksek olan, ‘henüz’ aşısı bulunamayan ve öldürücü bir virüs bu cibirzit. Hayatta kalmak için neler yapmamız gerektiğine dair de bir şeyler öğretiyor bize sürekli. Öğrettiği en önemli bilgiler elimizi yıkamamız, dişimizi fırçalamamız, birbirimizin yüzüne, gözüne hapşırmamamız gibi uzun ve meşakkatli bilimsel araştırmaların açığa çıkardığı bilgiler. Sadece kişisel temizliğimizin önemli olduğunu değil, evimizi barkımızı da temizleyebileceğimizi öğretti. Herkes kişisel gelişti, yabancı diller öğrenildi ama o konuyu dert etmemize gerek kalmadı zira Elon Musk yeni geliştirdiği çipleri eğer her şey yolunda giderse 5 seneye kadar beynimize yerleştirebilecekmiş ve o çip ile bırakın yeni dil öğrenme gereksinimini, konuşmaya dahi ihtiyacımız kalmayacakmış. Diziler, filmler, kitaplar, şarkılar, galeriler yani neredeyse aklınıza gelen her şey telefona sığıyordu zaten yakında insani faaliyetlerimizde beynimize yerleştirilecek çiplerle robotik bir vaziyet alacak. Bilim kurgu filmleri yıllarca robotların dünyayı istila edeceğini söylerken bunu mu kastettiler bilmiyorum da kendimiz için gerçekleştiremediğimiz istilayı teknoloji için gerçekleştireceğiz gibi görünüyor. Bunu teknolojiye karşı bir yerden yazmıyorum tabii ki lakin teknoloji beynimize çip takacak kadar ileri gidince o çipi kimin takacağını, kimin kontrol edeceğini; yani robotların dünyayı istila etmesinden korkutulurken aslında işin beynimizin içine girmeye kadar gelişinin ne ara tasarlandığını da göz ardı etmeyiz herhâlde. Yoksa ettik bile mi?

Neyse işin çip yerleştirmeye kadar gelmesine daha bir 5 yıla yakın zaman varmış, rahat rahat beynimizi kullandığımıza inanabiliriz. Ne de olsa insan psikolojisi ve beyninin en güçlü mefhumu inanç. Zaten şu sıra hepimiz kendi karantinalarımızı yaşıyorken beynimizi böyle konularla meşgul etmemiz de sağlıklı değil. Ekmek yapalım, ev yogasına başlayalım, mabadımızda tuvalet kağıdı sektirelim, yastıklara sarınalım challengelarda boğulalım. Bu arada şunu söyleyeyim, bunların hiçbirine itirazım yok. Eve kapanıp kalmış insan bir şekilde hayatta kalmaya çalışıyor ve herkes kendince eğlenmeye, vakit geçirmeye çalışıyor. Yalnız gelmekte olan 5G'nin en büyük övünç kaynaklarından biri tepki süresi iken, salgında herkesin eve kapanmasından istifade tüm hayatı sosyal medyada idame etmeye alışıyorken birinin çıkıp ‘beyninize çip takacağım’ demesi bana kaderimin bir oyunu gibi değil; en iyi ihtimalle teknolojinin fırsatçılığı gibi geliyor. Çipini de al git Elon Musk.

Hayat eve değil, cep telefonuna sığdı, yeter ki şarjımız bitmesin. Okul, iş, toplantılar, dostça görüşmeler, akraba ziyaretleri vs. her şey cebimizde artık. Hayatın devam etmesine dair gerekli şeyleri eve, ele, telefona sığdırdık evet ama insana dair olanları nereye sığdıracağız, nereye kaldıracağız, nasıl unutacağız? Sevgiyi, sarılmayı, iki satır sohbet etmeyi, aşkı, öpüşmeyi, dans etmeyi yaşamadan nasıl insan kalacağız?  AB Komisyonu öncülüğünde düzenlenen 'Koronavirüs Küresel Mukabele Uluslararası Taahhüt Etkinliği’nde koronavirüs salgınına karşı teşhis, tedavi ve aşı geliştirilmesi için 7.4 milyar Euro taahhütte bulunuldu. Bu şu demek; pazarı kapan ülke 7.4 milyar Euro'yu hazinesinde bilsin. Aşının satışından kazanılacak parayı hesap etmek şimdilik mümkün değil. Hala aşının bulunmadığını sanmak mümkün ama devletler bir şeyler için tarih vermeye başlamışlarsa aslında o şey çoktan bulunmuş veya yürürlüğe girmiştir. Ya zamana yayılacak bir durum vardır ya da kazanılması gereken bir pazar savaşı...

Hayat eve, her şey cebe sığdı evet doğrudur yalnız Helin'in, Mustafa'nın, İbrahim'in bu şekilde gitmeleri içime sığmadı, sığmayacak. Hayati tüm gereklilikleri teknoloji bize sağlıyor evet peki ya insani duygu ve durumları ne yapacağız? Mesela bir adaletsizliğe ne kadar isyan edeceğimiz, bir ölüme ne kadar üzüleceğimizde mi çiple yerleştirilecek? Yoksa çipe gerek kalmadan yerleştirildi mi?