Yoksulluk, yokluk, yılkıya zorlar. Yılkıya bırakılmak da dayanışmaya! Anadolu köylüsü, yılkıya bırakılmanın ne olduğunu iyi bilir! Kıtlık ve yokluk, kışa girerken atını, yazıya salıvermeye zorlar…  Belki kendi başının çaresine bakabilir, belki de sağ kalır diye. Sağ kalırsa, baharın yakalar yeniden işe koşar. Umut bu!

Yılkıya bırakılan atlar birbirlerini bulur, sürü oluştururlar. Yılkı sürüsüne katılmak, hayatta kalma yoludur. Kurda kuşa, soğuğa karşı tek başına olandan daha fazla güç demektir. Kurt sürüsü saldırdığında güne bakan çiçeği gibi halka olurlar. Başları içerde, boyunları yapışık ama arka ayakları sıkı çifteler savuracak biçimde. Böylece yanaştırmazlar tehlikeyi böğürlerine, boyunlarına. Yaşamak içgüdüsü atları zorlar dayanışmaya, bir çeşit örgütlenmeye. Hem de nasıl!

Kente göçün en yoğun yaşandığı 1950 sonrası yıllar, kentlerde hızla artan nüfus, katlanarak artan ihtiyaçları da beraberinde getirdi. Sanayileşme ve iyi yaşam umudu, istihdam kapasitesinin üstünde nüfusu kentlere çekiyordu. Bu durum işgücü üzerinde rekabet baskısı yaratarak, emeği ucuzlatıyor, yoksulluğu tabanda yayıyordu. Halkın kendi çözümleri olan gecekondu-dolmuş-işporta, kıt kanaat yaşamaya yardımcı olsalar da biriken sorunlar, başka tür bir belediyecilik programına ihtiyacı büyütüyordu.

1970’li yıllar, büyümüş şehirler için yeni belediyecilik anlayışlarını geliştirmeyi zorunlu kılmıştı.  “Yenilikçi belediye”, “halkçı belediye”, “devrimci belediye” “sol-sosyalist belediye” gibi anlayışlar tartışılmaktaydı.

1973-1977 arasında uygulama içinde olgunlaşan ve sistemleşen bu düşünceler “toplumcu belediye” modelini ve adını kalıcılaştırdı.

Birlikçi Belediye

Toplumcu belediyeciliğin ilkelerinden birisi dayanışmacı ve birlikçi örgütlenmeleri esas almasıydı. Belediyelerin birbirleriyle yerel ve bölgesel dayanışma örgütleri kurmaları, deneyim ve imkanlarını paylaşmaları, siyasal temsil güçlerini artırmaları hedeflenmişti.

Genel belediyecilik ya da yerel çevre, alt yapı, ulaşım, katı atık gibi alanlarda hizmet birlikleri de geliştirilmeye başlandı. Marmara ve Boğazlar Belediyeler Birliği, Keban Belediyeleri Ulaşım Birliği, GAP Belediyeler Birliği gibi birlikler kuruldu.

Türkiye Belediyeler Birliği Derneği (1945), 2002’de Bakanlar Kurulu kararıyla Mahalli İdareler Birliğine, sonra da 2005’de 5355 Sayılı Kanun’la Türkiye Belediyeler Birliğine dönüştürüldü. Kanun üyeliği mecbur kılarak ve aidatların İller Bankası paylarından otomatik tahsilini dolayısıyla tüm belediyeleri bünyesinde toplama tekelini de sağladı.

Türkiye Belediyeler Birliği Kanunu öncesinde kurulmuş, belediye birlikleri, tüzel kişiliklerini korumakla birlikte, TBB’nin tekelci konumu nedeniyle ilk zamanlardaki canlılıklarını sürdürememişlerdir.

Zorunlu üyelik yapısı TBB’nin belediyecilik adına, gerektiğinde merkezi iktidardan özerk bir tutum sergileyebilmesini zorlaştırmıştır. Özellikle son yıllarda belediyeciliğin ve belediyelerin demokratikleşmesi, toplumsal ve siyasal kimliklerinin güçlendirilmesi mücadelesi durmuştur. Bu dönemde belediyeciliğin özellikle yerinden yönetimin önemi ve topluma kazandırabilecekleri merkezi yönetime anlatılamamıştır.

2019 Seçimleri, belediye başkanı profillerinde önemli değişimler getirdi. Büyük şehirlerde, kendi belediyelerinin dışındaki dünyayı fark eden -İzmir ve İstanbul gibi- bazı belediye başkanları işbaşı yapmış görünüyor. Ülke içinde ve uluslararası alanda güçlü temsil kapasitesine sahip dayanışmacı belediyecilik anlayışı da onlarla birlikte!

Bu anlayış, yerleşmeler arasında da iş birliği ve dayanışma ağları geliştirerek zor zamanları aşmanın yollarını keşfedecektir.