60’lı yılların başında bir İzmir gazetesi sayfalarında bir ankete yer verir. Anketin sorularından biri “İzmir’de gece hayatını nasıl buluyorsunuz” şeklindedir. İzmirliler, yazın Fuar’da ve sahil kıyısında çok güzel vakit geçirebildiklerini fakat kışın sinema dışında hiç bir alternatif olmadığını belirtirler. Pavyon ve gazinolar aileler için ekonomik açıdan hiç uygun yerler değildir. İzmirlilerin kendilerini açıkça “mahkum” olarak gördükleri sinema, sadece iki dolmuş bileti fiyatınadır. Bu dönemde İzmir’de yedi, Bornova, Karşıyaka gibi yakın yerleşim yerlerinde ise beş olmakla birlikte on iki sinema bulunur. El Hamra bunların en seçkinidir, Tayyare sineması Kordon’da yine seçkin bir kitleye hitap etmektedir. 1953 yılında ise daha önce aynı yerde bulunan yazlık Güneş Sineması’nın kapalıya çevrilmesi ile Yıldız Sineması ortaya çıkar. Bir İtalyan mimar tarafından tasarlanan ve “Türkiye’de eşi benzeri olmayan bir sinema” olarak nitelendirilen İzmir sinemasından “müteharrik” yani hareketli çatı sistemi vardır. Böylelikle kışları kapalı olan sinema, yazları üstü açık bir sinemaya döner.

Yıldız Sinemasının ilk gösterimlerinden birisi Raj Kapoor’un meşhur ‘Avare’ filmidir. Pek iş yapmayacağı düşünülerek, “gişe gelirinin yüzde altmışı ve hasılat beş bin lirayı geçmezse tazminat verileceği” şeklindeki sözleşme ile gösterime sokulur film. 1800 kişilik sinema dolup taşar, film iki kere üçer haftalık vizyona çıkar. 1957 yılında ise, Büyük Altaylı Erdoğan Tözge’nin mimarlığında bir yenileme geçirir, asma katı ile hareketli mekanizması gizlenir. Bu kez açılışını Zeki Müren yapacaktır.

Tayyare ve El Hamra sinemalarının aksine, bu lüks sinemaya Basmane ahalisinden orta gelirliler hatta fakirler de gitmektedir. Her ne kadar “sınıfsız, imtiyazsız film izlemek için toplanmış bir kitle” olsa da, biletler dört sınıfa ayrılmıştır. En ucuz biletlerin seans bitiminde sinemayı boşaltması beklenmediği için, bir nevi gariban kahvehanesi gibi de işlev görür Yıldız Sineması. Biletler farklı olsa da izlenen film aynı olduğu için, tüm İzmirli ekonomik sınıfına ve varlığına bakılmaksızın aynı şeyleri konuşur bir hafta boyunca.

Localarına aşıkların gittiği, karanlıkta öpücük seslerinin eksik olmadığı, insanların sevgilileri ile sadece film izlemek için değil, birbirlerine bakmak için de gittikleri Yıldız Sineması hakkında mülakat veren Mustafa Çalışık “O sinemaya girdiğim zaman o kokusu bana başka gelirdi yani. Bakılıyordu o sinemaya yani. Sadece girip oturmak falan değil. Teşvik edici bir şeyi de vardı. Nasıl yapıyorlardı o kokuyu bilmiyorum” der. İzmirlinin gönlüne sinema alevini düşüren ilk salonlardan olan Yıldız Sineması, seks filmleri furyasıyla seyircisizleşmeye başlar. Seksenlerin sonunda ise yerlerinden yurtlarından edilip İzmir’e gelmek zorunda kalanların İzmirli olamamasıyla kapılarını kapatıp, halı saha olarak değerlendirilir.

Tüm bunları yazdım çünkü mutlu bir haber var. İzmir Büyükşehir Belediyesi Basmene’deki Bıçakçı Hanı ve çok yakınındaki Yıldız Sineması’nı satın aldı. Başkan Tunç Soyer, Her iki tarihi yapı, şehrimizin kültür sanat yaşamına ayrı bir heyecan getirecek ve bulunduğu yeri, yani tarihi semtimiz Basmane bölgesini ayağa kaldıracak bir kaldıraç işlevi görecek” dedi. Yıldız Sineması bunu tarihinde bir kez yaptı bay başkan. Onlarca sene bölgesini, insanlarını İzmir’i güzelleştirdi ve İzmir’i çok sevdi. İzmir’de onu sevmiş, insanların hatıralarına bakarsanız, zamanın gençlerinin de sevmesi ellerinizde.