Merhaba Özcan Abi,

Ne çok şiir emekçisinden, şairden duymuştum şu sözü:

Öyle kitaplarım, şiirlerim falan değil; benden bir iki dize çakılıp kalsa yeter.

Hem şu iki dizeni (“Aramıza gül girdi/ Güvercin geçti aramızdan...”) anımsarım seni andıkça hem de bu yaklaşımı/ dileği.

Seni konuştuğumuz bir etkinlikte Ahmet Günbaş, aklımızda unutulmaz replikler gibi duran, kimi başka şairlerin dizeleriyle seninkilerini de seslendirip “Hepimizden kalsa böyle bir-iki dize!..” deyivermişti.

Yıllardan 2004, yazı güze ulamış, “Vefa İstasyonu” nam bir işe kalkışmıştık o tarihlerde. Ve aylardan aralık. Yola seninle koyulmuştuk “Bir Zamanlar Özcan Yalım” diyerek.

Sunumu sevgili Mahzun Doğan üstlenmiş, söze senin en titiz, en duyarlı olduğun yerden girmişti:

Türkçeden açılırsa söz, dilse söz konusu olan, belki de sonda söyleyeceğini en başa alırdı Özcan abi: ‘Sevgilimden çok severim Türkçeyi ben!’ Her yapıtına, sözüne, çabasına taşıdı bu duyarlığını...

Şiirlerinde de böyleydi bu, hazırlayıp sunduğun etkinliklerinde de konuşmaların ya da yazdıklarında da...

Senden önce tanıştığım yapıtlarından “Türkçede Yakın ve Karşıt Anlamlılar Sözlüğü”nü dikkatle kucaklamıştım. Nedeni, herkesin özensizce söyleyip gezdiği “eş anlamlı” lafına yüz vermeyişindi. Konuşmuştuk bunu...

Gerçekten titizdin, özenliydin ne ki sen kaçtıkça kovalayan adamsendecilikler de yakanı bırakmıyordu.

Başka bir buluşmamızda, neredeydi yok aklımda, “Konularına Göre Dünyanın En İyi Fıkralar ve Nükteler Antolojisi” kitabından, kitabın kapağındaki yanlıştan söz açınca ben barınağı ayağına gelmiş balıkçı teknesine dönmüştün:

Ne biri ne ikisi, yalnızca kapakta beş yanlış yapmayı becerdiler!

Evet, “eniyi”nin, “ve”nin yazımı hatalıydı, tamlamayı doğru kuramamıştı yayınevi ve “fıkralar-nükteler” değil, “fıkraları-nükteleri” denmeliydi.

Kimine göre “adam sende, ne var bunda” makamında işlerdir bunlar ne ki senin için yaşamsaldı.

Titizliğin bununla da sınırlı değildi ki!

Foça’ya taşındığın günlerden birinde, Tülay Aktaş’ın işlettiği markete uğramıştın. Merhaba, hal hatır derken kıyıdaki şarap şişeleri ilişmişti gözüne. Yorgun görmüştün şişeleri, öyle ayakta; uyarmıştın işletmeciyi:

“Bunları yatıracaksınız! Yorulur bunlar, ayakta!”

Bunları da Ahmet Günbaş anlatmıştı, sana erişmeye, seni söylemeye durduğumuz o akşam. Ve eklemişti:

“Bildiği her şeye karışırdı. Zor bir insandı, doğru... Ağırbaşlılıktan anlaşırdık onunla... Yalnızlığımız çakışırdı.”

Dahasını da söylemişti:

“Evet, huysuzdu... İçine giremezdiniz. Birkaç tur atar (Çoğu kişi için nafile turlardı bunlar.) baktınız olmuyor, bırakır giderdiniz.”

Foça’daki evin, Özcan Abi, ne de düzenliydi! Her yanda kitap kokusu ve pırıl pırıl her yan. Ve şiir kitapları; hemen hepsi vardı sende dünden günümüze şiir kitaplarının.

Sonra o güzelim koleksiyonu (umarsız kalınca sen), İzmir Valiliği satın almış, Atatürk İl Halk Kütüphanesinde, özel bir odaya yerleştirmişti. Çocuklar için şiir kitabı “Kanatlı Sözler Bahçesi”ni hazırladığım dönemdi. Kimi şiir kitaplarını kütüphanemde ve kitapçılarda bulamayınca, birkaç gün Atatürk İl Halk Kütüphanesine taşınmış, senin o şiir kitaplığından yararlanmıştım. A, sahi, senin haberin yok! Atatürk İl Halk Kütüphanesi taşındı. Kütüphanenin bildiğin yapısını yıktılar. Vilayet konağının da bir tek duvarları kaldı. Ne kalmışsa dünden/ tarihten, ne bulurlarsa yıkanların elinde kaldı memleket. Şimdi nerededir senin bin bir titizlikle koruduğun şiir kitapların, bilmem!

***

Senin için iki yazı yazdım Özcan Abi: “Aramıza Özcan Yalım Geldi”, sana seslendiğimiz günün notlarından oluştu; “Az Dargınlık Biraz Kırgınlık Çokça Hüzün Barındıran Bir Eksik Kalmışlık Anısı...” ise o gün yaptığım konuşmaydı.

Görmeni isterdim.

Şöyle dönüp bakınca o kısacık görüşmelerimize karşın birikenler, aşar bu mektubun çerçevesini. Ötekileri de bir dahakine yazarım.

Ve ne çok severdin fıkraları... hem yazmayı hem anlatmayı ve paylaşmayı!

Hadi, yazık ki görmediğin “Güle Güle” kitabımdanbir fıkrayla koyayım noktayı:

      “Yavrum yalan kötü bir şey. Ben senin yaşındayken hiç yalan söylemezdim.”

      “Büyüyünce mi alıştın anne?”

Yalan şimdi geçer akçe Özcan Abi ve insan, onurunu peynir ekmek gibi yer oldu.

........................

Özcan Yalım (şair, yazar/ 19 Eylül 1931-22 Aralık 2011)

20 Aralık 2014’te, “Bir Zamanlar Özcan Yalım”başlığıyla düzenlenen buluşma, sonrasında altı yıl sürecek “Vefa İstasyonu” çalışmalarının ilk etkinliğiydi.

Türkçede Yakın ve Karşıt Anlamlılar Sözlüğü,”, Özcan Yalım, İmge Yayınları, 1998, Ankara

Konularına Göre Dünyanın En İyi Fıkralar ve Nükteler Antolojisi”, Özcan Yalım, Papirüs Yayınları, 1999, İstanbul