(Yılbaşı haftası nedeniyle bu haftaki ‘seçimler’ gündemini pas geçiyorum.)

Her yerde tatlı bir telaş var bu günlerde. Sokaklar ışıl ışıl. Bazı evlerin balkonlarında, pencerelerinde süslenmiş çam ağaçları gözümüze çarpıyor. Çarşılar, sevdiklerine hediye almak için mağaza mağaza dolaşan insanlarla dolu. Bu günlerde daha çok satış yapan Milli Piyango bileti satıcıları, soğuk havaya rağmen geç saatlere kadar tezgahlarının başındalar. Herkes yılbaşı gecesini en keyifli şekilde geçirmek için plan yapıyor. Kimisi bütçesine uygun mekanlarda geceyi geçirecek kimisi yurt dışına gidiyor kimisi otellerde yer ayırtmış bile. Çoğunluk ise evde, televizyon başında, çerez tombala takılacak. Ve birileri sabaha kadar çalışmak zorunda. Aynı vatan toprağı üzerinde, aynı gökyüzü altında yeni bir yılı karşılama şekli tamamen sınıfsal!

Herkes ‘yeni’ bir şeyler bekliyor 2019’dan. Sağlık, mutluluk, para, huzur vs. Mevzuya ‘politik’ yaklaşanlar, barış, demokrasi, sömürünün son bulması, adalet vs. diliyor. Hepsi de ekmek kadar su kadar lazım. Biri olmadan diğerinin ol(a)maz. Yalnız böyle bir ülkede, bu kadar dilekle Noel baba bile başa çıkamaz. Hangi birini gerçekleştirsin adamcağız?

Durun, kızmayın! Moral bozmak, ümitlerinizi kırmak değil derdim. Tabii ki ümit edeceğiz. Vazgeçmeyeceğiz. Sadece, inatla, direngenlikle, dayanışma ve örgütlülük ile güçlendirilmeyen ümitlerin, geyikleri kaçmış bir Noel baba arabası gibi olacağını düşünüyorum.

Çok zor bir yıl geçirdik ve belki de daha beteri bekliyor bizi. Birbirimize, yan yana durmaya, daha çok okuyup yazmaya, söylemeye, çizmeye, gitmeye, gelmeye, sarılmaya, tartışmaya, anlamaya, yüzleşmeye, güzel olan, ‘ bizim’ olan her şeye sahip çıkmaya, kısılmış vicdanların volümünü yükseltmeye ve enseyi karartmayıp kendimizden, gücümüzden, örgütlü halimizden ümit kesmeden, ‘ Kötülüğe İnat Yaşasın Hayat!’ diye avazımız çıktığı kadar bağırmaya ihtiyacımız var. Bağıralım. Gülerek, ağlayarak delicesine… Tam 00.00 da hem de! Ne kadar çok bağırırsak o kadar çok inanırız!

Hatta şimdi başlayalım, ‘yaşasın hayat, yaşasın çocuklar, yaşasın tüm lösemili çocuklar ve yaşasın ÖYKÜ ARİN’ diyerek, donör olalım, olmayanları ikna edelim. Bir ‘ümit’ hediye edelim çocuklara! Ve vazgeçmeyelim tabii ki. Dayanışma dolsun bizim Noel arabamız bu yıl!

Yerel yönetimlere iki çift laf etmeden de geçmeyelim tabii… Güzel. Her yeri ışıklandırmışsınız. Peki bu soğukta o ışıkların altında, buz gibi havada sokakta yaşamak zorunda olan, Türkiyeli ya da Suriyeli çocuklar, kadınlar, yaşlılar, gençler için bir planınız programınız var mı? Yoksa sizin Noel arabanız sadece elit semtlere mi hizmet götürüyor?

Okullarda zaman aşımına uğramayan, modası geçmeyen bir klişe ile bitireyim; ‘Seneye görüşürüz!’

Yeni yılınız Kutlu olsun.