Son iki haftadır işlerimin yoğunlaşmasından dolayı bu güzel mecrada bana yer açılan köşede yazma şansını geçici olarak üzüntüyle dondurmak zorunda kalmıştım. Belki yeni bir yılda, daha fazla vakit ve işlerin yolunda gitmesi ile hiç aksatmadan burada her hafta buluşmayı sürdürebiliriz. Dolayısıyla bu yazımı, biten bir yılın ardından neler yaşadıklarımıza ayırmak istedim.

2020 yılına nasıl başladığımızı inanın pek anımsamıyorum. Benim doğum günüm 25 Aralık olduğu için ya doğum günüm ya da yılbaşı gecelerim birbirine girer ve birisi mutlaka arada kaynar. Yaklaşık altı-yedi senedir hiç doğum günümü kalabalık bir ortamda kutlamadım. Belki de bu genç yaşımda yavaş yavaş yaşlanacağım korkusu da sarmış olabilir. Yılbaşı akşamlarında ise bir şişe kırmızı şarap eşliğinde en sevdiğim filmlerden birini tekrar açar seyrederim. Son yılbaşında Kurosawa’nın, Kral Lear uyarlaması olan RAN filmini izlemiştim.

2020 yılına dair en sevdiğim haberlerden birisi Ortaoyuncular’ın, yani Ferhan Şensoy ve ekibinin yıllar sonra (40. Yılı dolayısıyla) Şahları da Vururlar oyununu yeniden sahneleyeceğiydi. Oyunun sahnelendiği döneme benim yaşım yetmiyor fakat oyunun metnini, oyundaki şarkıları neredeyse ezbere bilirim. Ama maalesef Mart ayında artık bizi pençesine alan salgın ile birlikte o da kursağımızda kaldı. Üstüne oyun ekibinde yer alan Ortaoyuncular’ın değerli üyelerinden oyuncu Levent Ünsal’ı maalesef kalp krizinden dolayı kaybettik. Bunun yanında Ortaoyuncular kanadından bazı güzel gelişmeler oldu tabii, özellikle salgın süresince varlığını daha geniş kitlelere yayan podcastlere Ferhan Şensoy’un da yaklaşık on bölümden oluşan keyifli sohbetleri katıldı. Ferhan ustanın her yaptığını ezberlemeye programlandığım için tekrar tekrar dinlemeden edemiyorum. Bir de geçen haftalarda Ortaoyuncular’ın YouTube sayfasında yayınlanan oyunların restorasyondan geçmiş hallerini yayınlamaları bu yıl bize dolu dolu bir Ortaoyuncular 40. yılı yaşattı. Karl Valentin’in hikâyesi üzerinden Almanya’daki faşizmin anlatıldığı İçinden Tramvay Geçen Şarkı oyunu youtube kanalında gösterimde. İlerleyen günlerde ise Münir Özkul ve Erol Günaydın gibi usta isimlerin olduğu İstanbul’u Satıyorum oyunu yayında olacak.

“Pandemi sürecinde başıma ne gelebilir ki, kurallara uyum sağlayabilirim, evde olmaya da pek alışkınım aslında” derken bir gece attığım tweet ile gözaltına alınacağım pek aklımın ucundan geçmemişti. Allah’tan pandeminin en başında sıkı önlemler vardı da nezarette tek başıma değişik bir gece geçirmiş oldum. Söz konusu tweet hakkında kovuşturmaya yer olmadığına dair kâğıt epey gecikmiş olsa da, aynı tweetten dolayı, bağzı sayın muhbir vatandaşlar tarafından, Türkiye’nin bir çok şehrinden CİMER’e şikayet edilmiş olmamı ise güvenlik şubenin bir kaç kez daha beni davet etmesiyle öğrenmiş oldum. O süreçte o kadar çok imza attım ki, birkaç ay sonra çıkacak ilk romanım için iyi bir alıştırma olmuştu benim için.

İlk roman, ilk heyecan diye düşünürken o da benim için pek talihli oldu diyemem. Bir yazarın kitabını tanıtabileceği ve okurlarıyla ilk buluşmasını gerçekleştireceği kitap fuarları da pandemi yasaklarından doğal olarak nasibini aldı. Genel olarak çok olumlu eleştiriler aldım. Olumsuzları da önümüzdeki kitaplarda değerlendirmek üzerine not aldım. Özellikle de hiç tanımadığım insanların elinde kitabımı görmek çok gururlandırıcı bir histi.

Yılın sonlarına doğru ise edebiyat çevremizdeki kadınların #metoo hareketi gayet şık bir hareketti. Bir yazar kimliğine sahip ve sırtını küçük de olsa bir iktidara dayamış bir insanın kafası estiği her şeyi yapma hakkının olmadığını ve bu o kimliğin istenirse nasıl yerle bir olabileceğini görmüş olduk. Başkalarını da cesaretlendirecek bir girişim olduğunu düşünüyorum.

Ve gelelim yeni yaş ve yeni yıl dileklerine. Kendim için yazmayı sürdürmekten başka isteğim elbette yok. Bu zaten sürekli dilediğim ve elimden geldiğince yapmaya çalıştığım bir şey. Bu nedenle tüm dileklerim 2021’den herkes için adalet dilemek olabilir. İnsanların düşüncelerinden dolayı tutuklanmadığı, bunun aksine aramızda dolaşan gerçek suçluların adaletli bir biçimde cezalandırılmasını dileyebilirim. Mesela AİHM tarafından derhal serbest bırakılması salık verilen Selahattin Demirtaş’ın bu karar doğrultusunda tahliye edilmesini yalnızca dilemek olmaz, bunu istemek ülkemizin demokratik ve hukuk devleti olmasının bir gereğidir.

Herkese iyi yıllar dilerim.