Geçen hafta köşemde dünya üzerindeki en büyük gerginliğin asıl nedeninin gıda olduğundan bahsetmiştim ki başlayan savaşın hemen ardından dünya genelinde buğday fiyatları yüzde 10’lara varan bir artış ile karşılaştı ve bizde yaklaşık yarım milyon ton civarı buğday ithal edebilmek için bir ihale açtık. Bundan sonraki dönemde mevcut tahıl açığını kendi topraklarımızdan temin edemezsek, yani üretip ihtiyacımızı gideremezsek istediğimiz kadar cebimizde para olsun (ki yok) artık ithalat yoluyla da alamayabiliriz. Önümüzdeki süreç çok büyük belirsizliklere gebe oluğu için ne ile karşılaşabileceğimizi öngöremeyiz. Bu da gıda güvenliği denilen o sihirli kavramı akla getiriyor ki ciddi bir tehlike ile karşı karşıya olabiliriz.

Tamda böyle bir dönemde geçen hafta Ziraat Bankasının borçlarını ödeyemeyen üreticilerin borçlarını taksitlendirmesi ve yeni gelen haber ile de tarım kredi kooperatiflerinin de temerrüde düşmüş ve borcunu ödemekte zorlanan çiftçilerin borçlarını yapılandırma yoluna gitmesi olumlu bir gelişmedir.

Gübre firmalarının yüzde 500- 700 civarı artan fiyatlarını eski yüzde 30 ila yüzde 50 oranlarda indirmesi de her ne olursa olsun olumlu bir gelişmedir. Keşke hububat ekim döneminden hemen önce gelen yüzde 500-700 civarı zam yerine bu indirimler olsaydı da kuraklık yüzünden hala sıkıntıda olduğu düşünülen bir üretim yılını verim açısından da kayıplarla karşı karşıya bırakmasaydık. Lakin zararın neresinden dönülürse kardır.

Bahar ve yaz mahsullerinin fide, tohum siparişlerinin verildiği tam şu dönem o kadar stratejik ki muhakkak üreticilerimizin sırtına binen yükü almamız gerekiyor. Geçen yıl 25 kuruş olan patlıcan fideleri 2 liraları buluyor. Domatesinden biberine her üründe çok büyük artış söz konusu ve kaynak bulmakta zaten zorluk çeken çiftçilerin bu ihtiyaçlarını ciddi bir şekilde düşünmeliyiz. Çünkü artık onların bu sorunlarından ‘bana ne?’ diyebilecek lüksümüzün olmadığını, onların içinde bulunduğu sorunların direkt bizim cebimizi ilgilendirdiğini idrak edersek üretim sorununu çözer ve sağlıklı, ucuz ve güvenilir gıdaya ulaşır, gıda güvenliği kavramına katkıda bulunmuş oluruz.

Sonuç olarak önümüzde hızla artan ihtiyacımızın karşılanması için üretmemiz gereklidir. Hızla artan diyorum çünkü önümüz yaz, etrafımız savaş alanı ve tüm kapılarımız herkese açık, misafirimizin çok olacağını öngörmek için müneccim olmaya gerek yok. Üretimi arttırmak için gerekli olan girdileri ucuz ve etkin bir şekilde üreticilerimize ulaştırdık, ulaştırdık, aksi takdirde yapacağımız ‘bana ne?’ tarzı bir yaklaşım ile yaz’a aç gireriz. Pahalılıktan da bahsetmiyorum bildiğin açlıktan bahsediyorum. Açlık.