Şimdi sıcaklar Mısır’ın koynundan çıkageldi ya her yer açık kahve tadında bir terlemeye döndü; göçebe kuşların gölgesine sığınarak… Kuşlar gidince hazan bir üşümeye dönen mevsim yalnızlığımız, kalabalık bir sıcağa dönüşür kuşların kanatlarında gelince kavruk bir güneş…

***

Kışın soba sıcaklığında başlayan cılız çokluklar birden kavim buluşmalarına döner; yaz, deniz ıslaklığında çıkageldiğinde Mayıs sırtlarından Haziran düzlüğüne…

Kışları anca romantizm yaşamak adına üşümelerin sırnaşmasında yanından geçebildiğimiz denizler, artık bütün yolların kavuşma maviliğine dönüşür yaz çıkageldiğinde; denizyıldızlarının ışıltısıyla. Ayrık kentlerin, deniz kampları ortaklığında başlayan dostlukları yerini alır yine mangal toplaşmalarında; yan taraftan gelen cılız gitar sesleri eşliğinde…

 Umutları tazelemiştir mavi bir su birikintisi, tazeleyemiyorken sonsuz bir mavi gökyüzü… Bütün mutlu olma sebepleri yerini bırakmıştır yazın kendiliğinden gelen mutlu olma biçimine; mutlu olmayı hak eden her insana yakışan güneş yanığı belirginliğinde…

***

Kışın yalnızca içeri girmek için kullanılan kapılar, çekirdek oturmalı sohbetlerin ev sahibi olmuştur artık; yaz kapıdan pencereden çıkageldiğinde, sinek gerçekliğinde… Kapılar gibi açılan gönüllerden sıza gelince hasret kalınanlar, ardiyeye dönüşen balkonlar yerini alır dost türkülerin kadeh buluşmalarında… Kışın yalnızca yağmuru seyretmek için çıkılan o çıkıntı mutlu olma sebebi, yaz geldiğinde yaşama sebebi haline dönüşür, çıkıntısız mutluluklar yüksekliğinde…

***

Saatler kollarımızda gidilen kış oturmalarına inat, başıboş kollarla gidilir her yere; yaz geldiğinde vakitsiz hovardalığıyla… Çünkü zamansızlığın koynunda gidilen her yer sıcaktan kurtulmak, gelinen her yer sıcağa yakalanmamak içindir adeta. Zaman sen mutlu ol diye geçiyordur sanki, sen zamanı mutlu et diye değil…

***

Yaz geldi ya şimdi; bütün insanlar yalnızlığın o hınzır uğultusundan koşar ayak atacaklar kendilerini kalabalık bir sohbetin içine, tuzlu bir su birikintisine veya kumdan kalelerin avlusuna… Yaz geldi ya şimdi; bütün nihavent şarkılar makam sarhoşluğu içerisinde dönüşecek Akdeniz akşamlı şarkılara…

Yaz geldi ya şimdi; ayrık kentlerin bütün yaz kavuşmaları yerini alacak karpuz masalarındaki yemek saatlerinde; aynı sofradan kardeşçe kaşık sallamak için mutluluğa…

Ama bu yaz, bütün bu postmodern kavuşmaların, mutlu olma sebeplerinin yanı başında başka bir tedirginlik ve sorumlulukla bekliyor bizi; Sosyal mesafeli ve hijyen serinlemeler eşliğinde...

Çemberler çizili çimler bekliyor bizi, biz içinde oturalım diye!

Ya içindeyiz bu yazın ya da kış öykünmesinde dışında... Neresinde olursak olalım, yeter ki mutlu olalım... Sağlıklı olalım ve en önemlisi her zaman için umutlu olalım...