Nerede okudum, ne zaman okudum şimdi tam olarak hatırlamıyorum. Ama yüreğime, beynime işleyen bir cümle. Sık sık yazılarımda kullanıyorum.

“Uygarlığın tek ölçütü, insan zekasının şiddetin önüne geçebilme yeteneğidir” demiş bir düşünür. Ne de doğru söylemiş. Çok haklı.

Aşağıdaki satırları 6 yıl önce yazmışım. Maalesef o günden bugüne Garp Cephesi’nde değişen bir şey yok!

“İnsanoğlu, uzayın bilinmezliğine, okyanusların derinliklerine, yaşam ve ölüme dair sırlara, bilim ile teknolojinin sınırlarını her geçen gün geliştirerek biraz daha vakıf oluyor. Tıpta, sanayide, tarımda, bilimsel pek çok alanda baş döndürücü bir gelişme var. Ama maalesef hırs, açgözlülük, iktidar sarhoşluğu, güç kavgaları, ırkçılık, fanatik milliyetçilik, dini taassup insanlığın gözünü kör ediyor.

Bu güzelim ülkede gözlerimizi her sabah yeni bir cinnet fırtınasına açıyoruz.

Gerilim ve korku filmini aratmayan ülke gündemini takip ederken yoruluyor, içiniz sızlıyor, yüreğiniz daralıyor, şiştikçe şişiyorsunuz.

Hemen her konuda birbirimizle kavga etme konusunda müthiş yetenekliyiz.

Her gün birilerini linç etmezsek içimiz rahat etmiyor.

Linç kültürü öylesine genlerimize işlemiş ki…

Sağımız linç, solumuz linç, milliyetçisi, dincisi, yandaşı, candaşı, yoldaşı herkes birbirini linç etmekle meşgul.

Linç kültürü yaygınlaştıkça, demokrasi, uzlaşma, hoşgörü, vicdan, sağduyu, diğerkamlık, merhamet ortadan kalkıyor. Birbirlerine düşman kitleleri köşeli sloganlarla tahrik etmek ve eyleme geçirmek kolaylaşıyor. Bu sayede sağduyulu insanların sesi kolayca bastırılıyor.

Sonuçta insanlık, vicdan, merhamet, sağduyu kaybediyor.”

Konu malum; Sezen Aksu’nun bir şarkısı üzerinden yediği linç. Üzücü tarafı, bu linç girişimine karşı çıkanların itirazlarını yaptıktan sonra “ama” diyerek yaptıkları yorumlar. Farkında değiller ama içten içe eski kızgınlıklarını dile getirerek gerici-yobaz tayfasına örtülü destek oluyorlar.

Baskılara, sansüre, linç girişimlerine, hakarete, adaletsizliğe tepkimizi kişilere göre değiştiriyorsak o zaman demokrat olup olmadığımızı sorgulamanın zamanı geldi.

Demokrasi ve demokratlık hamilelik gibidir. Demokrasinin ve demokratlığın azı çoğu olmaz. Ya demokratsınızdır ya değil.

Sezen Aksu haksızlığa uğradı, “yetmez ama evetçiydi, oh olsun” diyorsanız kusura bakmayın siz demokrat falan değilsiniz.

“Kavala, Demirtaş yıllardır tutuklu, bu insan haklarına, hukuka aykırıdır ama onlar da şunu şunu yapmasalardı” diyorsanız, evet siz demokrat değilsiniz.

Demokrasi, hak, hukuk, insan hakları, adalet, özgürlük kavramları; kişilere bağlı, insana, ülkeye, coğrafyaya, dine, dile, aidiyete, ırka göre değişen değerler değildir.

Gerçek demokrat Sezen Aksu’nun linç edilmesine “ama’sız” tepki gösterir.

Bugün, gerçek bir demokratın, büyük bir gazetecinin aramızdan ayrılışının 29. yılı. Uğur Mumcu gibi aydınlarımız bu ülkede demokrasinin tüm kurum ve kurallarıyla geçerli olması için canlarını feda ettiler. Onların emanetini yere düşürmeden tamamlamak boynumuzun borcu.

Bunu gerçekleştirmenin yolu da “yarım demokrat” tavrımızı bir yana bırakıp “tam demokrat” olmaktan geçiyor.

Herkese linçten uzak, sağduyunun egemen olduğu sağlıklı bir hafta diliyor, Uğur Mumcu’nun şahsında öldürülen tüm meslektaşlarımızı saygı ve özlemle anıyorum.