31 Mart seçimleri öncesi sosyal medyada Tunç Soyer kadar yandaşı, destekçi grubu olan bir başka isim yoktu. Aday olduktan sonra bu durum zirveye taşındı. Bilen, bilmeyen, tanıyan tanımayan ‘Soyer seçilecek, İzmir şahlanacak’ diyecek kadar sosyal medyayı coşturdu. Bir izleyici olarak ben, bu durumu sağlıklı bulmadığım gibi bir süre sonra balonun söneceğinden endişe etmeye başlamıştım. Zira Belediye Başkanlığı, herkesi memnun etme makamı değildi!.. Nitekim pek çoğunun ‘önemsenme, dikkate alınma, görülme, dikkat çekme’ beklentisi karşılıksız kaldı, şimdilerde o hesaplar, kalemler, haklı, haksız çeşitli vesilelerle muhalefete başladı bile!..

Geçtiğimiz günlerde İz Gazete yazarlarının Başkan Soyer ile olan buluşmasına giderken, aklımdan bunlar geçti, ‘hayat böyle bir şey’ şeklindeki klişeye kapılmadan edemedim.

İki saatlik soru-cevaplı görüşmeyle ilgili ilk değerlendirmem, Soyer’in ‘sabırlı, nazik, güleryüzlü’ olmasıydı. Ama bir gazeteci buluşmasında bu duruş zaten olması gerekendi. Asıl önemlisi, sorulara net cevaplar vermesiydi. Merak ettiklerimin başında, kongre sürecindeki duruşu ve CHP’nin muhalefet etme performansını nasıl bulduğuydu. Detayları etraflıca yazı dizisinden takip ettiğinizi düşünüyorum, ben sadece yorumlamaya çalışacağım.

‘KONGRELER UMURUMDA DEĞİL…’

Büyükşehir Belediye başkanlarının, partilerindeki kongre sürecine kayıtsız kalması rastlanan bir durum değildir. İstemeseler de bu çarkın içine çekilirler, nitekim Soyer de ‘beni bu işin içine sokmaya çalışıyorlar’ diye yakındı. Aksi düşünülemez, sonuçta birlikte siyaset yapacağı ekip önemli. Ayrıca, bir belediye başkanı tüm kente hizmet eder ama bunu halka anlatıp siyaseten oya devşirecek olan parti örgütüdür. Kısaca ‘Başkan çalışır, parti satar’ mantığıdır. O nedenle başkanların, arkalarında hizmetlerini doğru biçimde sokakta, kahvede, evlerde anlatacak örgüt birimlerine ihtiyacı vardır. Ne var ki Soyer, kongre sürecine ilişkin ‘Beni ilgilendirmiyor, umurumda değil’ derken ya bu durumu önemsemiyor, ya umutsuzca ‘ben kendi göbeğimi keserim’ diyor veya, ‘seçilecek il başkanı belli ben bu topa girip de ortalığı karıştırmayayım’ havasında!..

İzlenimime gelince, gerçekten CHP’de kongreler ‘yokmuş’ gibi davranması olası değil, kesinlikle yakın takipte; ama zaten yeterinde karmaşık olan ilişkiler yumağında boğulmak, enerjisini, zamanını o işe harcamak istemiyor. Kim olursa olsun Başkan Soyer’i karşısına alacak değil ya, o da ‘Ne yaparsanız yapın, ben işime bakayım’ havasında.

‘ZAFERİN ANAHTARI YERELDE…’

‘Yerel seçimlerde halk CHP’ye avans verdi, bunu zafere çevirme yükü yerel yöneticilerin üzerinde’ diyen Soyer, bende ‘acaba o da CHP’nin muhalefet performansından umudu kesti, iş başa düştü’ mü demek istiyor izlenimi uyandırdı. Partilerin örgütlenme şeklinden, işleyişinden memnun değil, çok da haklı. Ama CHP’yi ülke genelinde zafere taşıma yükü yerel belediye başkanlarının sırtında bir yük olmamalı. Sonuçta onlar kendi illerinden sorumlu, parti ise tüm ülkede siyaset yapmak, belediye başkanlarının üzerinden parti siyaseti yapma yükünü almak durumunda. Ne var ki hal böyle değil, hep yazıp söylediğim gibi, CHP Salı konuşmaları üç beş twitten fazlasını yapmak zorunda!..

Başkan Soyer ile yaptığımız sohbetin bence yorumlanmaya değer başka bölümleri de var. Örneğin, Kültürpark, ilçe belediye başkanlarının performansı ve kadro konularındaki sorularımla ilgili detaylı konuştu. Bunlarla ilgili benim de yorumlarım baki, onu da önümüzdeki hafta yazabilirim. Bu hafta için son değerlendirmem, Başkan Soyer ‘in ‘yalnız kurt’ olduğu şeklinde. Kendince doğruları ve hedefleri var. Yanında o hızla yürüyecek başkanlar ve kadro konusunda sıkıntılı, onu iyi anlayacak, doğru bilgi verecek, düşünme sistematiğini kavrayıp o hıza yetişecek insanlara ihtiyacı var gibi…