İnsanın gerçekten aklı almıyor! Nasıl kabullenilebiliyor, bunu da anlamak mümkün değil.

Boş verin o parti bu parti aldatmacasını. Hepsi aynı devletin partileri. Bedenlerimizdeki sağ ve sol kol ve elleri gibiler. Hangisi kullanılacaksa ve uygunsa...

Farklı olanlar zaten tutsak alınmışlar, güvenceleri için rehin tutuluyorlar. Ben böyle düşünüyor böyle yorumluyorum.

Türkiye’ de iktidar olanlar emperyalizme ve sermayeye sadakatle bağlı olanlardır. “Küçük Amerika olacağız” diye başladılar işe. TBMM’yi dışlayıp Kore’ye askerciklerimizi yolladılar. Emperyalistlerin çıkarı için öldürüldüler. “Şehit” edildiler yani! Amaca ulaşılmıştır; SSCB’ye karşı ileri karakol olarak NATO’ ya girilmiştir. Artık NATO emrinde bir ordumuz vardır. NATO Standartlarında ve doktrinleri doğrultusunda eğitimler, terfiler...

Truman Doktrini, Marshall Yardımları ile borç tuzağına düşürülmüş Türkiye vardır artık. Borçsuz yaşayamaz ve borç ödedikçe borcu büyür de büyür. Elbette bağımlılık da artar bu koşullarda.

Bu koşullarda ver milliyetçiliği ver dini... Zaten İttihad Terakki Cemiyeti politikalarına uygundur bu gidiş. Hep tekçilik hep tekçilik!

Tek vatan, bayrak, millet! Bu yıkıcı politikalarla bugünlere ulaşıldı.

Merkezi iktidarda da yerel yönetimlerde de bu böyledir!

İzmir susuzluğa mahkumdur. Çevresindeki havzaların suyunu boru hatlarıyla İzmir’e getiriyorlar. Başka yaşam alanlarının sularını tüketiyor İzmir. O havzaların yaşamları ne oluyor? Kurdu kuşu, bitkileri, canlı cansız tüm ekolojik dengeleri ne oluyor? Haydi bakalım, İzmir’ in yeraltı suyundan yılda bir milyon metre küpü ücret ödemeden cola şirketinin kullanmasını engelleyin de görelim.

Su demişken, İZSU toplantılarında bile PET kaplarda su dağıtılmasına ne demeli? İZSU Kendi suyunun Dünya Sağlık Örgütü standartlarında ve sağlıklı olduğuna güvenmiyor mu? Oysa İZSU çalışanları üstün gayretleriyle sağlıklı su içmemizi sağlayabiliyorlar. Biraz sertliği yüksek ama rahatlıkla içilebilir. İBB Başkanı’na önerim, belediyenin tüm birimlerinde ve toplantılarında derhal bu PET su dağıtımını engellesin!

Mutlaka suyun sertliği de düşürülmelidir. Dünyayı sarıp sarmalayan, suyu ele geçiren şirketlere karşı ciddi bir mücadele verilmelidir. İzmir suyunun içilebilirlik kalitesi daha da artırılarak ticarileştirilmiş suyun engellenmesi sağlanmalıdır.

Ne dersiniz bu yerel yönetimlerle olabilir mi? Bu yaşamın savunulmasıdır, sürdürülebilirliğinin sağlanmasıdır. Oysa kapitalist yolcular ve iktidarları kalkınmalarını sürdürme amacındadırlar. Yaşam ile sermaye arasında uzlaşmaz çelişki vardır. Merkezi ve yerel yönetimler parti farkına bakılmaksızın sermayeden yanadırlar.

Yaşam tüketiliyor. Sermaye için hem de. Birkaç sermayedarın dediği olacak, kompleksleri, egemenlikleri tatmin edilecek diye yaşatılıyor bunlar bize.

Kültürpark’ taki rezalet yönetimsizlik, itibarsızlaştırma, sermaye içindir. Sadece Kültürpark değildir amaçları. Basmane, Çankaya, Bitpazarı, Mezarlıkbaşı, Agora, Kadifekale, Kemeraltı bu projelerinin içindedir. Sermaye sabırlıdır. Otopark olmalarına alıştığımız Namık Kemal Lisesi, Atatürk Lisesi gibi en seçkin okullarımıza da sıra gelecektir. Deniyorlar, zorluyorlar; vazgeçmezler. Sen karşı çıkmazsan İzmirli, yaşayacağın bir kentin olmayacaktır!

Ahlaksızlık yaygınlaştırılarak egemenlerin yönetsel ahlaksızlıkları olağan görülür oldu. Utanma arlanma ve sıkılmaları yok!

Yalan bunların hızlarına yetişemiyor ve yorgun düştü.

Sen doğru olanı yap İzmirli! Kentine, bu kentin kültürüne ve değerlerine sahip çık. Ekoloji ve kültür derneklerinde, platformlarında örgütlen.

Ama unutma bu iş parlamentoda çözülür; politiktir yani çözüm. O zaman oralarda edindiğin bilgi ve deneyimlerini de düzen dışı partilere taşımalısın.

Yeni düzen, yeni ülke, yeni dünya ancak direşken ve kararlı örgütlenmelerle kurulur. Bunu kimse kimseye hediye edemez. Direnen, mücadele eden hak eder ve özgür insan ve toplum olarak yaşayabilir.