‘Yeni bir yere taşındın ve aracın bozuldu, sanayi sitesinin yerini sorma zahmetinde bulunmana gerek yok. Dereyi bul, takip et muhakkak kenarında bir yerde tenhada onu kirletiyordur.’ Bu çok değerli bilgiyi verdikten sonra sizlere bugün asıl anlatacağım hususa geçeceğim.

‘Nikel’

Fosil yakıtların gelecek yıllarda kullanımının azalacağını ve bunun yerine lityum iyon bataryalarının kullanılacağı gerçeği doğadaki lityum yataklarının ve bu bataryaların kalbini oluşturan nikel madenlerinin gitgide bu işi yapacak çok uluslu şirketlerin, dolayısıyla çoktan beridir devletlerin radarındadır. Bizler domates, biber, buğday, yağ, şeker, ev kirası, vergisi algısı derken ruhumuz duymadan dağlar, taşlar, kuşlar, ağaçlar, çiçekler, böcekler, dereler, ırmaklar paylaşıldı.

Çinli bir şirket gelip bizim babayiğit şirketlerimizden olan bir şirket ile ortaklık kurdu ve çok sevdikleri Manisa’da bu pillerin üretimi için toplamda 4.5 milyar dolarlık yatırıma karar verdi. ‘Ülkemizde bilinen toplam nikel cevheri 40 milyon tondur. Bunun 30 milyon tonu Manisa-Çaldağ sahasında bulunmaktadır. Türkiye de en çok nikel, Çaldağ yöresindedir. Yapılan ortaklık anlaşması ise uzun vadede ülke ekonomisine 6 milyar dolarlık bir girdi sağlayacak. 4 bin kişiye iş, 25 bin megavat kapasiteli batarya fabrikası ise 500 bin adet elektrikli araca batarya imkânı sunacak. Bu sayede ülkemiz geleceğin inovasyon ekonomisinin en güçlü oyuncularından biri olacak.’ diye sayfalarca haber oldu.

Bunun yanında 25 yıl sürecek olan madencilik faaliyeti süresince 18 milyon ton sülfürik asit kullanılacak. (Yani 20 tonluk depo düşün. Yan yana koy bunları, abartmıyorum. Uzunluğu İzmir’den Çin’e kadar gidiyor. Ortaklıkla baya alakalı yani) Gediz ovası yani 150 km uzunluğunda 25 km genişliğinde Türkiye’nin en verimli ovalarından biri sülfürik asidi ile bir güzel yok olacak. Topraklar ağır metaller ile çölleşecek. Hayvanlar, bitkiler, insanlar zehirlenecek.

Değişen dünya ekonomik koşulları ile beraber kalkınabilmek için doğal kaynaklarımızı kullanırken, bir daha asla yerine konulamayacak olan toprak ve su gibi diğer doğal kaynakları da gözümüz gibi korumalıyız. Bu madeni işleyen şirketlerin işleri bittiğinde kirlettikleri verimli tarım arazilerini temizleyebilecek sistemleri geliştirebilmek için uluslararası şirketler ile isimlerini değiştirip, ortaklık kurup karşımıza farklı bir formatta çıkacaklar. Amacı sadece şirketlerinin kasalarını doldurmak olan bu tür şirketlerin insafına, halk sağlığını bu denli doğrudan ilgilendiren stratejik öneme sahip bir sektör emanet edilemez.

***

Bitince toprağın gücü;

Holdinglerin parası yetmez bir salkım üzüm almaya.

Yetmez verdikleri maaş; domates, biber, patates, soğan almaya.

Kirazı, eriği, armudu, vişneyi rüyanda bulursun.

Vallahi içmeye suyun olmaz, çölde vaha görürsün.

Bitmedi zalimin savaşı, attıkları sade kurşun mu sanırsın?

Kaybedince kadim toprağı, temiz ise havanı da alırsın.

Vazgeç.

Sevgi ve saygılarımla