Ana akım medyada azımsanmayacak sıklıkla karşılaşırız solcular üzerine yapılmış bir haber ya da köşe yazısına. Bunların geneli eleştirel, atıp tutan, kara propaganda niteliğinde haber ya da yazılar iken geride kalan kısmı da iyi mi kötü mü, seviyor mu dövüyor mu belli olmayan türden yazı ve haberlerdir. Uzunca bir süredir gündemin yoğunluğu ve buna bağlı açığa çıkan moral bozukluğu ile birlikte hepsinin üzerine ilaveten kişisel bir zaaf olarak açığa çıkan tembellik nedeniyle İzgazete’ye ne yazmalı diye düşünmekteydim.

Neyse ki imdadıma ana akım medyanın ve yandaş medyanın kimi yazarları yetişti, solcular üzerine laf üretmeye çalışırlarken. Nedendir bilinmez (aslında bilinir) bu türden yazarların hiçbiri sağcılık ve sağcılar üzerine herhangi bir yazı yazmış değillerdir şimdiye dek. Zaten böyle bir şeye kalkışmış olsalardı da yazdıkları yazı gündem olamayacak ve tartışılmayacaktı. Böyle bir yazıya yeltenmiş olsalardı kaleme aldıkları şey aslında bir özeleştiri niteliğine sahip olacak ve bu nedenle kendi kendilerini çürütmeye yetecekti. Hoş, yurdum insanının hatırı sayılır bir kesimi hiçbir çürümeye tepki vermiyor oluşuyla nam salmış olsa da en azından gözü kulağı açık olan küçük bir toplam içerisinde söz konusu yazarların “yanlış yaptık” anlamına gelen yazıları belli ölçülerde gündem olabilirdi.

Böylesi bir sonuca dahi herhalde söz konusu yazar çevresinin içerisinden hiç kimse cesaret edemez. Bu tip durumlarda en kolayı ve kişiye gündem olma fırsatı veren iş ise şüphesiz solculara iki kelam laf atılan yazılar ve haberlerdir. Elbette bu yazıların hiçbirisi sol değerlere sahip olan insanların barış, eşitlik ve adalette ısrar edişlerini, şimdiye kadar tarihin her döneminde yaşadıkları ağır koşulları, ilkeli duruşlarını, sonuçları ne olursa olsun boyun eğmeyen tavırlarını vs konu edinmeyecektir. “Solcular Filistin’e savaşmaya giderken biz sessiz kalmıştık”, “Solcular Amerikan 6. Filosunu denize dökerken bizler ellerimizde silahlarla o solcu öğrencilere saldırmıştık” demeyecektir, diyemeyecektir.

Yazacakları, yazabilecekleri yazılar meseleye magazin boyutu kazandırmaktan ya da karşı propaganda niyetinden bir adım öteye geçemez. Bunlar yeminli sağcılar açısından söylenebilecek bir iki cümle söz. Bir de meselenin soldan dem vuran tarafı var tabi. Bunlar da her alanda solda durmaktan imtina ederken yazarken bir solculuktur kaptırıp giden tayfadır. Sonuna kadar özelleştirmeci, zaman zaman Amerikancı, daimi milliyetçi, arada liberal, Deniz Gezmiş üzerinden romantizm yapıp, bugünün devrimci gençlerine atıp tutan, hedef gösteren, “AB demokrasicisi”, sağa gösterdiği hassasiyetleri ve sola olan düşmanca eleştirileriyle bilinen sağlı sollu bir dolu insandan bahsediyorum. Ama bir kısmının karakteristik özelliği olarak ortaya çıkan şey ise şudur ki ara ara şunu da derler: “Ben de solcuyum kardeşim.”

Bir arşiv taraması yapsak daha neler neler ortaya çıkar kim bilir? Ahmet Kaya’nın linç edilmesi suçuna ortak olup, hükümetin açılım sürecinde Kürtçe şarkılar söyleyen, şimdiler de yaşasa Ahmet Kaya’ya daha neler neler yapacak olan bir dolu insan. Tıpkı Gezi zamanı eylemlere gelip hükümete karşı olan, 15 Temmuz sürecinde ise hükümetin düzenlediği mitinglere katılım sağlayan bir dolu insan gibi. Rüzgâr nereden eserse o tarafa yüzünü dönen, bazen solu över gibi görünen ama her fırsatta küfür etmeyi de ihmal etmeyen insanlar topluluğu... 

Bitirirken bir örnek vereyim. Geçenlerde denk geldim yine; birisi “her kadın aslında mahallenin solcusuna aşık olur” diye bir iddia ortaya atmış. Buyurun buradan yakın. Tabi bu kadarla kalsa iyi. Yazısının içerisinde bir de Nagehan Alçı'ya sormuş “Sen de Rasim’e (Ozan Kütahyalı) bu nedenle mi aşık oldun" diye. Solcuları diline doladığına mı yanarsınız, Rasim Ozan Kütahyalı’ya solcu dediğine mi?

- - - -