Daha öncesinde de gençlerin böyle hor görüldüğü, işsiz bırakıldığı, birilerinin zümresine ait değilse mutluluğu kovalamasına bile imkan tanınmadığı zamanları gördük. Kanlı bankerler masasında, memleketi birilerine satıp, gençlerin hayalleri üzerine daha önce de yattılar. Bu günleri daha önceden de gördük. Vasıf bey o gençlerden biriydi.

Vasıf Çınar, Vasıf Çınar Bey olmazdan evvel 1896 yılında Girit’in Kandiye’sinde doğar. Babası Abdullah Hulusi Bey, Rıdvan Paşa’nın suikasti soruşturmasında yanan yaşların arasında olduğundan Girit’e sürülmüştür. 1908 gibi Girit, Osmanlı’dan kopunca İzmir’e düşer yolları. Şimdi Hükümet Konağının ardında kalan binada, “İzmir idadisinde” liseyi bitirir. Hukuk okumak için İstanbul’a gittiğinde savaş patlamıştır. İnanmadığı bu maceraya felakete ortak olmak istememesi nedeniyle katılmaz Vasıf Bey. İzmir’e döner. Yunan İzmir’i işgal etmeden önce tekrar İstanbul’a geri dönüp orada Mustafa Necati Bey ile tanıştığı okulunu bitirir. Dünya savaşından sonra İzmir’e birlikte geri gelirler. Gençleri düşünen, onları kollayan yoktur pek. Mustafa Necati’nin de, Vasıf Çınar’ın aileleri onların hayalleri peşinden koşmasını sağlayabilecek kadar varlıklıdır. Bunu bir şans olarak görüp, kalburun altında kalan çocuklar için bir şeyler yapmaya çalışırlar. Bu uğurda Özel Şark idadisi denilecek bir okul kurarlar. O okuldan önce Altay Spor kulübü, sonrasıında Türk Ocağı ve işgal başladığında ise, ilk örgütlü direniş derneği Redd-i İlhak cemiyeti çıkar.

İşgal günlerinde Balıkesir’e çekilir ve orada inanmış gençlerle ve Mustafa Necati Bey ile birlikte “İzmir’e doğru” gazetesini çıkartır. Büyüklerinin yanlışları yüzünden hak ettiklerini yaşayamadıklarını düşünen ama daha güzel ve özgür bir ülke hayali kuran gençlerle birlikte, Balıkesir işgal olunana dek, umutsuzların içinde umut ateşini yakmaya, kendi kavgalarının yanına çekip ekmeklerini bölüşmeye davet eder.

Savaş bittiğinde, İzmir’e Eğitim Müdürü olarak atanır. Ve henüz 28 yaşında, kendisine ve gençliğe ve eğitime önem verem insanların davetiyle milletvekili seçilip meclise girer. Onun genç dimağında hilafet gibi kendisinden başkasına yararı olmayan bir sistem yoktur. Cumhuriyet ve hilafetin kaldırılması için çabalarına gönülden iştirak eder.

Bir memleketin kurtuluşunun yalnız ama yalnız gençlerinin eğitimine ve onlara saygı duyulmasına bağlı olduğunu bildiği için, o dönem için çok büyük bir sorun olan, her okulun kendince bir eğitim verip çok azının kaliteli eğitim vermesi işine eğilir. 50 arkadaşı ile birlikte Eğitimin Birliği yani Tevhid-i Tedrisat Kanununu çıkarttırır. Gazi Paşa bu fikirlerine ortak genci üç gün sonra Eğitim Bakanı yapar.

Zengin gericiler ile baş edemeyecek kadar gençtir Vasıf Bey. Karma eğitim gibi fikirlerini yüzünden çok fazla düşman edinir. Ve en sonunda daha altı aylık bakanken istifasını verir. Aklına, fikrine, iffetine, namusuna güvendiği Türk gençlerinin tıpkı Osmanlı’da olduğu gibi hor görmesi kanına dokunur ve hariciye görevi alıp diplomat olur. Daha 39 yaşında, belki de kalbindeki kırıkla yitip gider Moskova illerinde.

Daha önce de gördü bu günleri bu ülkenin çocukları. Onlara inanmadılar, saygı duymadılar, güvenmediler, iş ve ekmek vermediler. Ama gençler yılmadı, kendi kurtuluşlarını yaratıp, başkalarını da kurtardılar. Gazi paşa bu düşmanın taşından korkmayıp dostun gülüyle yaralananları görmüştü ve dedi ki onlara “muhtaç olduğunuz kuvvet damarlarınızdaki asil kandadır”