İki gün önce AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan, partisinin grup toplantısında müjdeler açıklayacağını söyledi. Toplantı sonrası, Beştepe Millet Kongre ve Kültür Merkezi'nde düzenlenen Milli Uzay Programı Tanıtım Toplantısı'nda yaptığı konuşmada, Türkiye adına tarihi bir dönüm noktasına geldiğini açıklamak üzere bir araya geldiklerini söyledi. Milli Uzay Programı Tanıtım Toplantısı'nda 10 uzay hedefini tek tek açıkladı. İçeriğinin teknik kısımlarını burada uzun uzun anlatmadan sadece onuncu ve son hedefin gönüllü bir Türk vatandaşını uzaya göndermek olduğunu söyledi. Bunu söylerken de astronot, kozmonot isminin yerine bir Türkçe isim arayacaklarını ve bu tekliflere açık olduğunu iletti. Hemen arkasından MHP Genel Başkanı Bahçeli, Cacabey ismini telaffuz etti. Kamuoyunda, gönüllü astronot ya kadın olursa esprileri yer buldu. Keşke vereceği müjde pandemi, enflasyon, faiz ve işsizlik ortamında, esnafa, memuruna, işçisine, işsizine ve halkına bugün için fayda sağlayacak destek paketleri olsaydı.

Yıl 1925, iki yıl önce, Cumhuriyetin ilan edildiği yılda, 17 Şubat-4 Mart 1923 tarihleri arasında İzmir İktisat Kongresi’nde devletin ekonomi yol haritası çıkarılmaya çalışılmış, bir taraftan tarımda düzenlemelere gidilmiş, sanayileşme çabası olarak da Teşvik-i Sanayi kanunu çıkarılmıştır. Bu gelişmelerle hızlı bir kalkınma amaçlanmıştır. Bu konuda program ve yöntem olarak Gazi Mustafa Kemal Atatürk; “Eskimiş teknolojileri değil, en yeni teknolojiyi ülkeye getirmediğimiz sürece, yabancı ülkelere bağımlı olmaktan kurtulamayız. Bunun için de bir yandan mümkün olduğu kadar kemerleri sıkarak kendi yağımızla kavrulacak, bir yandan da yeni parasal kaynaklar yaratarak çağdaş teknolojilerin en yenilerini topraklarımıza taşıyacağız. Biz, yeni ve genç bir Türkiye kuruyoruz. Dost, düşman ülkelerin geride kalmış teknolojilerine gereksinmemiz yok. Ya en yenisini kurar, onlarla boy ölçüşürüz ya da biraz daha sabreder, bunu yapabilecek güce erişmemizi bekleriz” demiştir.

Bu yöntem ve program çerçevesinde, havacılık alanında 1925 yılında Kayseri’de TOMTAŞ (Tayyare ve Motor Türk Anonim Şirketi) uçak fabrikası Kurulmuştur. Bu alandaki alanındaki gelişmelerde yaşanan sürece gelince; fabrika 1926’da, Alman Junkers firmasıyla, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti arasındaki anlaşmasıyla, Tayyare ve Motor Türk Anonim Şirketi (TOMTAŞ) adı altında açıldı. 1928 yılında, Junkers firmasının kendi ülkesinde yaşadıkları sorunlar ve antlaşma yükümlülüklerini yerine getirmemesi sonucu fabrika iflas etti ve Türk Tayyare Cemiyeti fabrikayı satın aldı. 1931 yılına gelindiğinde Millî Savunma Bakanlığı Hava Müsteşarlığı tarafından yeniden açıldı. Arkasından Eskişehir uçak bakım merkezi, Etimesgut uçak fabrikası, Uçak Motoru fabrikası, Ankara Rüzgar tüneli ve iki özel müteşebbis, Vecihi Hürkuş’un Kadıköy’de, Nuri Demirağ’ın Beşiktaş’ta uçak fabrikaları ve uçak yapım çalışmaları devam etmiştir. Geçen sürede genç cumhuriyetimiz yaklaşık 212 uçak üretmiş ve bazı ülkelerde satmıştır. Nuri Demirağ ilk yolcu uçağını üreterek uçuşlar düzenlemiştir. Kayseri uçak fabrikası o dönemde dünyanın sayılı büyüklükte fabrikası ve Ankara rüzgar tüneli ise Avrupa ve Ortadoğu’nun en büyüğüydü.

1950 yılına gelindiğinde; İkinci Dünya Savaşı’nın ardından başlayan 1948 Marshall yardımları kapsamında Türkiye’ye bol miktarda ABD uçağı girmesi ile birlikte Türkiye üretmek yerine satın almayı benimseyince fabrikalarda üretim durdu. Hazıra alıştırılan Türkiye’nin uçak üretimi konusunda kazandığı deneyimler de heba edildi. Kayseri uçak Fabrikası’nın tesisleri, uçak bakım ve onarımı amacıyla 1950 yılında Kayseri Hava İkmal ve Bakım Merkezi oldu. 1955 yılına kadar Demokrat Parti Menderes hükümetleri zamanında, bugün olduğu gibi, şeker, tütün, tekstil, vs… bu tesislerin tamamının kapısına kilit vurularak hurdaları düdüklü tencere, dikiş makinası gövdesi vs. gibi gereçlerin üretiminde kullanıldı. Daha da acısı, özel sektörde en büyük darbeyi bu iki özel girişimci almıştır. Marshall yardımı ile her şeyin daha ucuzunu dışardan alan hükümet artık Nuri Demirağ’dan uçak almamıştır. Zamanla bu iki girişimci de batmıştır. Bu iki girişimci içerisinde, Vecihi Hürkuş’un hikayesi gerçekten okumaya değecektir.

Gelelim yazımın başlığına; TOMTAŞ benzeri girişim, bizden önce Rusya’da yapılmıştı. Alman Junkers Firmasının Türkiye'den önce yatırım yaptığı ve yarıda bıraktığı Sovyetler Birliği'ndeki fabrika bizde olduğu gibi kapılarına kilit vurulmamış, düdüklü tencere yapılmamıştı. Junkers mühendislerinin geliştirdiği jet motorları Rus hava savunma ve uzay teknolojisinin temelini oluşturdu. Kubishev’de kurulan fabrika, Mig ve Tupolev gibi havacılık tarihinin mükemmel uçaklarını üretti. Temmuz 1969’da Rusya Uzaya astronot gönderdiği gün Vecihi Hürkuş hayata gözlerini yumdu. Bugün ABD bizi F-35 programından çıkarınca, yaklaşık 95 yıl önce Rusya ile başladığımız Uçak üretimi yolculuğunda, Rusya’dan SU-57 savaş uçağını almayı gündeme getiriyor, aldığımız S-400 füzelerini Girit vs. gibi yöntemlerle yok etmeye çalışıyoruz.

Biz kapatmasaydık, belki dünya uçak endüstrisi Türk uçaklarından söz ediyor, Boeing ve Airbus uçakların doldurduğu göklerin yerini yerli uçaklarımız alıyor olacaktı. Otomobilde Devrim ve Anadol’un hikayesi de ayrıca irdelenmesi gerekir.

Bizimle benzer akıbeti Kanada yaşadı ama bizden 43 yıl sonra 1969 Yılında Brezilya, bizim yaptığımızın tam tersini yaparak küçük bir atölyede başlayan macera ile bugün Boeing ve Airbus’tan sonra dünyanın en büyük uçak üreticisi oldu.

GEÇMİŞTEN DERS ALALIM, TANK PALETİ UNUTMAYALIM!