Kamuda girilecek herhangi bir iş için artık memleketin en önemli kriteri güvenlik soruşturması oldu. Belediyeye işçi alımlarında bile güvenlik soruşturması yapılmakta. 31 Mart Yerel Seçimleri öncesi her türlü güvenlik soruşturmasından geçmiş, aday olmasında herhangi bir sorun tespit edilmemiş ve seçimlerde seçilmiş belediye başkanlarının görevden alınıp yerlerine kayyum atanması maalesef ki memleketin yeni ‘yönetim’ anlayışı oldu.

18 Aralık sabahına ‘vekâleten’ bir kayyum atamasıyla uyandık. 16 Aralık akşamı tutuklanan Urla Belediye Başkanı İbrahim Burak Oğuz’un yerine Urla kaymakamı vekâleten atandı. Oğuz ise görevden alınmadı soruşturması devam ettiği için ‘görevden uzaklaştırıldı’. Yani kılıfına uydurmak için yasal boşluktan faydalanıldı.

Her yol denenmeli ve Urla’yı kayyumun yönetmesi engellenmeli.

NEDEN KAYYUM YÖNETMEMELİ?

Doğa düşmanlığı ve umursamazlığı artık doruğa çıkmış bir anlayışın Urla gibi doğası harika bir yeri ne hale getirebileceğini hayal etmek zor değil. 18 Ağustos’taki yangında zaten ormanlık alanının büyük bir bölümünü kaybeden Urla’da yaşanabilecek tahribatlar şimdiden gözümüzün önüne gelmelidir.

Doğa katliamına paralel bir şekilde artacak inşaat miktarı ile yeni rant alanları yaratılacak. Kâhin değiliz tabii ki ama geçmiş deneyimler maalesef bu tahmini yapmayı kolaylaştırıyor.

Kayyumun kalıcı olması durumunda 4 yıldan fazla süre Urla’yı yönetecek. 4 yıl sonra CHP tekrar seçimi alır fakat ağır tahribatla bir belediye devralmış olur. En basit hesapla yaşanacak tahribatların düzeltilmesi de 5 yıl sürer dersek Urla’nın toplamda en az 10 yılı kaybolur.

Kayyumun ilk icraatının ne olacağı da malum, yeni bir belediye binası ya da başkan odası yaptırmak… Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi başkanlık makamını hatırlayın. Ne de güzel ifşa etmişti Selçuk Mızraklı. Sonu kötü olmuş, başkan görevden uzaklaştırılmış ve kayyum atanmıştı ama Selçuk Başkan ne kadar şatafatlı bir hayat sürdüklerini bizlere göstermişti.

KANUN NE DİYOR?

Vekâleten atanan kayyumun dayandırıldığı ‘Belediye Kanunu’na bir bakalım.

5393 numaralı Belediye Kanunu’nun 45. maddesinde yer alan ifadeler aynen şöyle:

“Belediye başkanlığının herhangi bir nedenle boşalması durumunda, vali tarafından belediye meclisinin on gün içinde toplanması sağlanır. Meclis, birinci başkan vekilinin, onun bulunmaması durumunda ikinci başkan vekilinin, onun da bulunmaması durumunda en yaşlı üyenin başkanlığında toplanarak;

a) Belediye başkanlığının boşalması veya seçim dönemini aşacak biçimde kamu hizmetinden yasaklanma cezasının verilmiş olması durumunda bir başkan,

b) Başkanın görevden uzaklaştırılması, tutuklanması veya seçim dönemini aşmayacak biçimde kamu hizmetinden yasaklama cezası alması durumunda bir başkan vekili seçer.

Ancak, belediye başkanı veya başkan vekili ya da meclis üyesinin terör veya terör örgütlerine yardım ve yataklık suçları sebebiyle görevden uzaklaştırılması veya tutuklanması ya da kamu hizmetinden yasaklanması veya başkanlık sıfatı veya meclis üyeliğinin sona ermesi hallerinde 46.  maddedeki makamlarca belediye başkanı veya başkan vekili ya da meclis üyesi görevlendirilir.”

Peki 46. madde ne diyor:

“Belediye başkanlığının herhangi bir nedenle boşalması ve yeni belediye başkanı veya başkan vekili seçiminin yapılamaması durumunda, seçim yapılıncaya kadar belediye başkanlığına büyükşehir ve il belediyelerinde İçişleri Bakanı, diğer belediyelerde vali tarafından görevlendirme yapılır.”

Maddelerde açıkça yer alan bir ifade var; yeni başkan veya vekilinin seçilememesi durumunda valilik ya da bakanlık görevlendirme yapabilir diye… Tutuklamadan çok kısa süre sonra her hangi bir seçim yapılamadan o görevlendirme yapıldı bile.

NE YAPMALI?

Urla da kayyumla yönetilmemeli. Bunun için de her yol denenmelidir. Urla’da seçimin tekrarlanması talep edilmelidir. Burak Oğuz, soruşturmanın sonuçlanmasını beklemeden görevinden kendi isteği ile ayrılmalıdır. Yani, başkan vekili ile Urla yönetilmeye kalkılmamalı. Yoksa sonuç vekâleten kayyumdan kalıcı kayyuma çok kısa süre içerisinde gider.

Meclis de kendi içerisinden bir başkan seçmemelidir ve hatta meclis üyeleri toplu istifa ederek CHP’nin elini rahatlatmalıdır. Burada kişiler, koltuklar değil Urla göz önüne alınarak hareket edilmelidir.

Sonrasında da CHP’li hukukçular denenebilecek her yolu deneyerek Yüksek Seçim Kurulu’na başvurup Urla’da seçimin tekrarlanmasını talep etmelidir. Bu konuda kamuoyu yaratılarak hareket edilmeli ve süreç tamamen şeffaf yönetilmelidir.

İzmirlilere düşen de tüm bu süreçte Urla’ya sahip çıkmaktır!