Bazen umudun tamamen bittiğini düşünürsünüz. Dünya renklerini kaybetmiştir, çocukların kahkahalarını duyamazsınız, kediler mırlamaz, köpekler dolanmaz bacaklarınıza. Bütün değerler anlamını yitirmiştir. Karanlık bir boşlukta öylece savrulduğunuzu duyumsarsınız. Bir yağmur damlasının saflığına ve masumluğuna hasretsinizdir. Gözleriniz güzel bir şeyler arar, kulaklarınız güzel sesler, teniniz sıcak bir dokunuş… Hem içiniz hem dışınız kan revandır.  Umut yok dersiniz, işte tam o sırada telefon çalar, cıvıl cıvıl bir dost sesi heyecanla bir şeyler anlatır. Önce kulaklarınızın alışkın olmadığı kadar güzel bir şeyler anlattığına inanamazsınız, sonra bütün hücreleriniz dikkat kesilir, içiniz arkadaşınızın kalbiyle bütünleşir aynı heyecanı duyarsınız.

""Küçük bir sahil köyünde kadınlarımız öykü yazmıştır. Tekgül Arı ve Zerrin Saral’ın yaptığı üç günlük bir çalışmadan sonra Zamansız Düşler, Zamansız Kadınlar başlığı ile bir fanzin yayımlamışlardır.  Telefondaki ses aynı heyecanla “Öyküleri bir okusan, nasıl samimi, nasıl güzel, inanamazsın” der. Oysa sizin o sıralar, bir şeylere ne kadar da çok inanmak istediğinizi bilmiyordur. “Fanzinin ulaşmasını bekleyemem hemen pdf gönder” dersiniz. Kahvenizi alır masanızın başına geçersiniz. Dışarıdan bir çocuk sesi gelir, farkında olmadan gülümsersiniz, bilgisayarın yanındaki kaktüs küçük pembe çiçekler açmıştır, şaşarsınız “ne zaman açtı bu” diye. Kediniz kucağınıza zıplar. “Bir yeni ileti” düşer ekrana hemen açarsınız. Önce Mazı Köyü’nün rengârenk giysili kadınlarının fotoğraflarıyla renklerini bulur dünya. Umut kaktüsün üzerindeki minik pembe çiçek olur. Sırtıma güneş mi vuruyor ne….ilk öykü, ilk cümlesiyle sıcacık dokunur teninize. “Sokak lambasında dinleniyorum. Benim yalnızlığım, karanlığın yalnızlığı. Hayatımı geçiriyorum film şeridi gibi. Gözümün önünden yanlışlarım, doğrularım, evim eşim aşım, çocuklarım… Yüzüme vuran her damla yağmur, attığım her adım sarsıyor bütün benliğimi.”Özcan Karagöl… Özcan Ablaya kocaman olan kalbinizden bir selam çakarsınız… Kaktüsün dikenleri arasında minik bir tomurcuk daha fark edersiniz, gülümseyişiniz büyür… Hemen bir sonraki sayfaya takılır gözleriniz Tekgül Arı der ki:  Biz kadınlar zamansız düşler kurar, zamansız düşlere uyanırız. Ne zaman düşlerimizi gerçekleştirmeye kalksak, erk sistem sopasıyla karşımıza dikilir. Erk sistemin sopasını kıracak gücü vardır Mazı kadınının, ülkemin kadınlarının, yeter ki uzanan eller olsun. Dostunuzun eli uzanmıştır Mazı’ya öpersiniz o eli bir selamla… Sonra Zerrin Saral’ın cümleleri sıcacık damlar içinize, gülüşünü hatırlarsınız dostunuzun. Zamansız kadınlar, zamansız düşler kurmayı sever. Tanıdığım zamansız kadınlardan biri de Tekgül Arı. Kurduğu düşten bahsetti bir gece telefonda, sesi heyecanlıydı. Mazı’da köy kadınlarına öykü yazdırmak istediğini anlattı, uzun uzun. Öykülerle devam edersiniz okumaya, çoğu yalnızlık üzerinedir. Görürsünüz ki kadının statüsü ne olursa olsun yalnızlık hepsinin canını acıtır. Masanızın başından kalktığınızda balkona çıkıp haykırmak istersiniz “Hadi Zamansız düşlerimizi haykıralım dünyaya….” Bir yağmur damlası bütün saflığıyla damlar alnınıza, umut olur akar içinize…