28 Temmuz’dan beri ülkemizin bilhassa muhteşem tatil bölgelerindeki ormanlar, yerleşim yerleri, tesisler yanıyor. Yangınları söndürmekte beceriksizlik örnekleri sergileniyor, yangın ile mücadelede önceden doğru dürüst hiç bir hazırlık, koordinasyon olmadığı görülüyor.
 
Ülkede sadece duman çıkaran yangınlar mı var? Türkiye’de hangi alana bakarsak bakalım, duman çıkmayan yangınlar var. Yönetim orman yangınlarındaki başarısızlık örneklerini çok daha önceden, pandemi, adalet, ekonomik kriz, işsizlik, pahalılık, dış ilişkiler, eğitim alanlarında zaten görüyorduk. Güncel orman yangınlarının bu yangınlardan tek farkı, ortaya alevler ve duman çıkması, insanların ve canlıların hayatlarını kaybetmesi.

Yönetim ülkenin dört bir yanını saran yangınlar karşısında tamamen çuvalladı. Bu yangınlar; doğal sebepler, küresel ısınma, sabotaj, mevsim sıcaklıklarının artması nedeni ile çıktı. Komşu ülkelerde de orman yangınları son hızla devam ediyor. Ancak bizde önceden tedbir almak yerine, felaketin ardından “özel uçakları” ile olay bölgesine giden ve televizyon karşısına çıkan bakanlar, sorumluluğu belediyelere, muhalefete, ilgisiz her tarafa atma çabasından başka bir varlık gösteremediler. Yangınlardan bunların dışındaki herkes suçlu, tek bunlar sorumlu ve suçlu değil. Bu yeni bir şey değil! Sorumluların, resmi görevlilerin daha önceki doğal afetlerde de davranış şablonu aynıdır. Her defasında büyük bir basın ordusu ile  kameraların bol olduğu olay yerine giderlerler, “inceleme” yaparlar, kendileri dışında herkesi suçlarlar, bol vaadler verirler, üç gün sonra ortadan kaybolur ve bir sonraki felakette yine aynı şekilde ortaya çıkarlar. İçlerinden bir tanesi de “Sorumluluğumu yerine getiremedim, istifa ediyorum” demez. Halbuki; Sultangazi Köprüsünde teknik kontrol görevini doğru yapamadığı için intihar eden Japon mühendisi hiç kimse hatırlamaz ve bilmek istemez.

Bu hazretlerin; orman yangın uzmanlarının uyarılarına kulak tıkamaları ve yangınla mücadelede önceden hazırlanmış hiçbir planlarının olmaması, alevlerin tüm ülkeyi sarmasına neden oldu. Yüz binlerce hektar orman alanı kül oldu, bölgelerdeki habibat tahrip oldu, milyonlarca hayvan öldü ve evler, tesisler yandı. Devletten umudu kesen vatandaşlar, belediyeler, kendi imkanlarıyla seferber oldu. İnsanlar, araba yangın söndürme tüpleri, içme suyu şişeleriyle ormanları söndürmeye kalktılar. Yardıma koşan insanların arasında hayatlarını kaybedenler oldu.

Cumhuriyetin eserlerine karşı nefret ve kinle dolu bir tutumla yok edilen, Atatürk mirası olan THK uçakları yerde bakımsız dururken; AKP’li bürokratlar her yangın yerine yere özel uçaklarıyla giderek hamaset örnekleri sergilediler. Yalaka, yandaş basın ise başarısızlığının üstünü örtmek için her türlü haberi çarpıtarak verdi. “Ne yangını? Ülkede yangın filan yok. Bunlar ülkemizi kötü göstermeye çalışan CHP propagandası!” diyecek noktaya geldiler.
Dumansız yangınlarda, pandemide, ekonomik krizde, pahalılıkta oldukça başarılı olan yandaş medya, bu defa çok büyük başarı gösteremedi. Orman yangınlarının üstünü örtemedi. Ülkenin ciğerleri yandı.

Siyasi mevta Bahçeli bile devreye sokuldu. Bu ülkeye bu güne kadar hiç bir olumlu katkısı olmamış emir kulu Devlet Bahçeli’ye bile ‘Help Turkey’ çağrılarına ilişkin ‘Sinsiliğin şifreli mesajı’ demecini verdirdiler. THK uçakları hangarda çürürken; Sabah ve Akşam gazeteleri 5 helikopterin aynı anda karede olduğu fotoğrafları yayınladılar. Hele ki Sabah Gazetesi olmayan bir başarıyı öve öve bitiremedi. İktidarı eleştirenleri ise ‘utanmaz’ olarak niteledi. Halk arasındaki öfke büyüdükçe; yangınlar daha önceden orman yangını sabotajcısı ve sabıkalı PKK’ya ihale edilmeye çalışıldı. O da tutmadı!  

Bardağı taşıran son damla ise; canı, ormanı, hayvanı, evi yanmış insanların üzerine sanki seçim kampanyası varmış gibi otobüsten “ÇAY PAKETLERİ” atılmış olması. Su, helikopter, yangın uçağı bekleyen halka, “Al şu Çaykur çayını, demle bir güzel ve orman yangını manzarasının keyfini çıkart” mesajı milleti deli etti. Yönetimin halktan ne kadar uzak olduğunun bir ıspatıydı sanki bu....

Yönetimin sadece kendini aklama çabası, halkın sinirlerini daha da geriyor ve AK Parti ve ortağı MHP sürekli oy kaybediyor. Akdeniz’e kıyısı olan ülkeler gibi ciddi tedbirler almak yerine Bakanların showlarını artık millet yemiyor. “Bakan” denilen devlet memurlarının hiç bir yetkisi, etkisi olmadıkları, sadece emir kulları oldukları daha da bariz bir şekilde ortaya çıkıyor.

Aynı tehlikeye maruz Akdeniz ülkeleri ise show yapmak yerine orman yangınlarına karşı bizi kıskandıracak ciddi tedbirler alıyorlar.  İspanya’da toplam 21 + 9 özel yangın söndürme uçağı, Portekiz’de 6 adet uçak, 4 helikopter, Fransa’da 39 uçak, 40 adet helikopter,

İtalya’da 19 uçak bulunuyor.

Küçücük bir ülke olan Hırvatistan bile, bize uçak yolladı, 12 adet yangın söndürme uçakları var. Komşumuz Yunanistan bile toplam 40 uçak ve 20 helikopterlik bir filo ile orman yangınlarına müdahale ediyor. Ormanı olmayan İsrail’in bile yangın söndürme filosunda toplam 14 adet yangın uçağı var.

Türkiye  ile aynı coğrafyada bulunan, aynı iklim kuşağındaki ülkeler orman yangınlarıyla mücadele etmek için ciddi tedbirler almışlar, bu amaçla kendi ulusal filolarını da kurmuşlar.
Hiç bir ülke Türkiye gibi orman yangınlarıyla mücadeleyi ihale yoluyla teklif veren yabancı firmalara bırakmamış. Bu alanda da “Türk tipi Başkanlık modeli” gibi yeni bir sistem yaratmışız ve ormanlarımızı kurtarma görevini yabancılara ihale etmişiz. Dünyada böyle başka bir model yok.

Bu kadarda pesimist olmaya gerek yok, en azından itibarda ödün vermiyoruz, dünyada hiç bir tane 13 adet havada uçan saray uçakları olan ülke de yok.