Kent hayatında normalleşme için kamuya düşen var, hemşehriye (yurttaşa, bireye) düşen görev var. Tabii yurttaşın normal davranabilmesi eğitim ve kültürle ilgili bir süreç. Ne kadar kentliyse, o kadar kent hayatının gereklerini yerine getirebilir. Yuttaşın normali yapmadığı noktada kurallar devreye girecektir. Bunu uygulayan, yerine gelmediğinde yurttaşı, eğitecek ve gerektiğinde caydırıcı cezalar verecek ve denetleyecek ıolan da kamudur. Kamunun da üç ayağı var; yerel yönetim, mülki yönetim ve sivil toplum örgütleri.

Bu yazının sınırları içinde kent içindeki bisiklet ve motosiklet ulaşımı üzerinde durmak, özellikle kamu otoritesine, yetkililere seslenmek istiyorum.

KENT İÇİ ULAŞIM ARACI OLARAK DA BİSİKLET

Önce bisiklet meselesi… İzmir’de büyükşehir belediyesinin Körfez etrafında güzel bir bisiklet yolu var. Bisiklet uygulaması da (BİSİM) iyi. İzmirkart ile kullanılabiliyor, bir yerden alıp başka bir yerde bırakabiliyorsunuz.

Ne var ki İzmir’in kent hayatında “bisiklet”in sahilde bir keyif ve spor olmaktan öte geçmesi gerekiyor. İzmir’in içerlek semtlerinde ne kadar bisiklet yolu var? Açılması planlanıyor mu? İzmirlilerin işine, okuluna bisikletle gidip gelebilmesi için planlamalar var mı? Genel olarak sürücüler kitle iletişim araçlarıyla bisikletlilere karşı trafikte nasıl davranacağına ilişkin eğitiliyor mu?

Kısacası, İzmir’de BİSİM güzel, bisiklet güzel ama sadece “sahil”de akla gelen bir uygulama. Kent içi ulaşım anlamında bisikletle ilgili yapılacak çok şey, atılacak çok adım var ve artık düğmeye basma zamanı geldi de geçiyor. Bu konuda yapılacak düzenlemeler için İzmirlilerin de, bisiklet gruplarının da, kent hayatıyla ilgili sivil toplum örgütlerinin de ayağa kalkması, ses çıkarması gerekiyor kuşkusuz. Bizim memlekette ağlamayan çocuğa meme verilmez de!

KALDIRIMLAR MOTOSİKLETLERİN DEĞİL YAYALARINDIR!

Gelelim motosiklet konusuna… Motosiklet kent hayatında artık ‘terör’ demek! Nasıl mı? Bakın anlatayım…

Birincisi, özellikle kent merkezindeki fast food zincirleri ve benzeri işletmelerin motosikletleri ‘terör’ün asli unsuru haline gelmiş durumda. Hepsinin acelesi var, hepsi sipariş yetiştirecek… İyi, güzel ama ya kaldırımdaki yaya ne yapacak? “Yaya hakları” İzmir’de iptal mi oldu? Ne zamandan beri iptal oldu da, “kaldırımlarda motosikletlere geçiş üstünlüğü” verildi de haberimiz yok?! Şaka bir yana, yayalar için ayrılan kaldırımlarda motosikletler istediği gibi ve süratle tehlikeli biçimde arz-ı endam ediyor. Buna bir “dur” diyen var mı? Sorun burada, kamu otoritesinde… Çünkü, yok…

İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin ve ilçe belediyelerinin “trafik zabıta birimi” var mı? Var… En azından armalı araçlarına rastlıyoruz, görüyoruz. Peki bu birim ne işe yarıyor? Kaldırımdaki sistematik yaya hakkı ihlaline müdahale etmiyorsa ne yapıyor? Kaldırım, yayalar için… Kaldırımda ayrıca engelli yurttaş var, yaşlılar var, pusetteki bebek var, kuşlar var, kediler, köpekler var… Bütün bu canlılar savunma halinde! Kendisini kollamakla karşı karşıyalar çünkü her an bir hızlı motosikletle burun buruna gelebilirler. Uyardığınızda hakaret işitirsiniz ya da dönüp bakmazlar bile, çünkü hep onlar haklıdır, hep aceleleri vardır…

NASIL ÇÖZÜLEBİLİR?

Kaldırımdaki “mosotiklet istilası” yurttşın çözeceği bir sorun değil. Yerel yönetimin mutlaka ve acilen el atması gerekiyor. Ne yapılabilir? Birincisi, yerel yönetim kent içinde motosikletle servis yaptıran zincirlerle ve dükkanlarla bir araya gelerek kuralları hatırlatmalı, motosiklet sürücülerini eğitmeleri sağlanmalı ve uymayanlara da ciddi para cezası uygulanacağını belirtmelidir. İkincisi, kaldırım ihlali yapan motosikletler kurallar gereği bir ay bağlanmalıdır. Üçüncüsü, yerel yönetim kent içinde servis için bisikleti önermeli ve zincirleri, dükkanları ikna etmelidir. Bisiklet söz konusu olunca ‘terör’ yok, kaza minimum, gürültü patırtı yok… Daha iyi değil mi? İlle motosiklet kullanmak isteyen de normal yoldan gidecek, hem de adam gibi, ters yönden değil, kent içi sürate de uyarak…

Peki motosikletlerin yaya hakkı ihlaline ve genel olarak trafik kuralları ihlaline tek başına trafik zabıtası yeter mi? Yetmez. O zaman İzmir Emniyet Müdürlüğü de bir trafik şube müdürlüğü olduğunu hatırlamalı! Tabii bu trafik şube müdürlüğü de “trafik kurallarının sadece dört tekerlekli araçlar için geçerli olmadığını, iki ve üç tekerlekliler için de geçerli olduğunu” hatırlayarak harekete geçmeli! Trafikten sorumlu il emniyet müdür yardımcısını buradan göreve çağırıyorum. İzmir Büyükşehir ve ilçe belediye trafik zabıtadan sorumlu belediye başkan yardımcılarını da. Onlara önerim; tez elden İzmir ili düzeyinde bir toplantı yaparak sorunu saptamaları ve çözümü için düğmeye basmaları, takipçisi olmaları…

MUSTAFA KEMAL SAHİL BULVARINDAKİ ‘TERÖR’

Motosiklet demişken… Mustafa Kemal Sahil Bulvarı’ndaki özellikle ilerleyen saatlerdeki motosiklet sürat denemelerini, yarışları Emniyet yetkillileri hiç işitmiyor mu? İşitmiyorlarsa bu konuyu da buradan duyurmuş olayım muhit sakinlerinin yoğun talebi üzerine; gürültüden, terörize atmosferden bırakın sahil bulvarındaki yurttaşları, Mithatpaşa Caddesi’ndekiler ve daha içerideki Küçükyalı, Göztepe, Güzelyalı sakinleri de çok rahatsız.

İzmir’in kent hayatının normalleşmesi için atılacak adımlarda yerel yönetim ve Emniyet tarafına kolaylıklar diliyorum. Yurttaşlara ve İzmir’in sivil toplum kesimine de yerel yönetim ve Emniyet’e verdiğimiz ev ödevine ilişkin takipçi olmaları gereğini hatırlatıyorum.

Son söz: Kaldırımlar yayalarındır, trafik kuralları sadece dört tekerlekli araçlar için değildir.