"Ben ağaçların soyundanım

Ve bu “bayat” havayı solumak kederlendiriyor beni,

Ölen bir kuş uçuşu unutmamayı öğütledi bana

Tüm güçlerin sonu güneşin gerçeği

ve ışığın bilinciyle birleşmekten ibarettir,

birleşmek”

Füruğ Ferruhzad



Bundan tam 194 yıl önce, şimdi bizim yürüdüğümüz sokaklarda yüzlerce İzmirli kadın, ekmekleri için günlerce mücadele etmiş ve kazanmıştı.

İzmir Büyükşehir Belediyesi Ahmet Piriştina Kent Arşivi ve Müzesi’ne İlhan Pınar tarafından bağışlanan belgelere göre, bu topraklarda ilk kadın eylemi 1828 yılında, Kadifekale, Tilkilik, Namazgah ve Damlacık mahallelerinden gerçekleşti. Belgelere göre, İzmir’de ekmek zammına karşı kadınlar çocuklarıyla birlikte sokaklara çıkarak üç gün boyunca protesto gösterileri yaptı. Kadınların bu protestosu sonrasında ekmek zammı, geri alındı.

Aradan neredeyse 2 asır geçti. Bu topraklar ne savaşlar gördü. Ne emperyalistler hezimete uğratıldı, ‘Koca bir imparatorluk’ yıkıldı. Yerine devlet bile kuruldu. Teknoloji uçtu (Uçan araba henüz yok ama) çip falan hep bulundu. Kadifekale’de kentsel dönüşüm bile başladı. Çok şey değişti çok…

***

Ama…

Hala evine bir lokma ekmek götürmek için mücadele edenler ve o bir lokma ekmekte gözü olanlar var. Bakın ETF İşçisi kadınlara ödenmeyen ücret ve tazminatları için günlerce fabrika önünde eylem yaptılar. Haklarını ödemeyen patron polis eşliğinde fabrikadan tırlarla mal çıkardı. İşçiler hala mücadeleye devam ediyor.

Hala yaşamak için mücadele eden kadınlar var. Şiddete karşı defalarca devletin kapısını çalan yine de yaşayamayan kadınlar var. Son bir haftada İzmir’de öldürülen 5 kadın gibi, o kadınları katledenlere bu cesareti verenler var. Ama “Bir kişi bile eksilmeyeceğiz” diye sokağa dökülen kadınlar da var.

İstanbul Sözleşmesi’nden vazgeçmiyoruz diyerek, tüm ülkede tek ses olup haykıran kadınlar var. Dava salonlarını dolduran yargıyı adalete çağıran yüzlerce kadın var. Bir yanda da kadınların hayatını hiçe sayarak İstanbul Sözleşmesi’nden vazgeçenler var.

Dünya’nın her yerinde hürriyeti için mücadele eden kadınlar var. Bakın, Kabil’de karşılarında elleri silahlı erkekler olmasına rağmen cesurca, "Naan, kor, azadi" (ekmek, iş, özgürlük) sloganlarıyla yürüyen Afgan kadınlar…

Aradan 200 yıl geçse de ekmek, hürriyet için yaşamak için mücadele etmek zorunda olan kadınlar var.

***

Çok şey değişti ama asıl şey değişmedi.

EZEN VE EZİLEN!

Demek ki imparatorluk yıkmak bize yetmiyor. Sadece kendimiz için de değil tüm insanlık yaşasın diye bu ezme ezilme sistemini alaşağı etmemiz gerekiyor.

Yazının başında alıntıladığım satırlar gibi, biz ağaç soyundan geliyoruz bize bu bayat havayı solumak yakışmıyor. 194 yıl önce İzmir sokaklarını dolduran kadınların öğütlediği gibi uçmayı unutmayalım;

“Tüm güçlerin sonu güneşin gerçeği

ve ışığın bilinciyle birleşmekten ibaret”