CHP’nin “İkinci Yüzyıla Çağrı” başlığıyla düzenlediği ve partinin ekonomik vizyonunun açıklandığı toplantı 3 Aralık’ta gerçekleşti. ABD’li Jeremy Rifkin, Prof. Dr. Daron Acemoğlu, Prof. Dr. Refet Gürkaynak; “kirli sermaye” ile bayır aşağı giden Türkiye ekonomisini, “temiz sermaye” ihtiyacıyla restore edecek “kurtarıcılar” olarak ilan edildi. İkinci yüzyılın ekonomisine yön verecek kaptanlar olarak gösterilen bu isimler, benzerlikler nedeniyle 2000’li yılların başındaki deneyimlerin yeniden tartışılmasına vesile oldu. 

2001’li yılların başında IMF Birinci Başkan Yardımcısı Stanley Fischer, Ecevit’in kulağına Kemal Derviş’i üflemiş, İstanbul sermayesi olarak da anılan TÜSİAD, bu ihtiyaca işaret eden açıklamalar yaparak Derviş’in gelişini ayakta alkışlamıştı. Çünkü TÜSİAD 2000’li yıllarda “demokrasi rapor”u yayınlayarak sermayenin rotasını çizmiş, Ecevit ise 2001 yılında Kemal Derviş hamlesiyle çizilen rotaya uygun görevleri sırtlanmıştı.

TÜSİAD, YDH VE DERVİŞ

ABD'den Türkiye'ye gelecek olan dönemin Dünya Bankası Başkan Yardımcısı Kemal Derviş, 1994 yılında Cem Boyner başkanlığında oluşturulan Yeni Demokrasi Hareketi'nin (YDH) kurucu üyesiydi. Kemal Derviş’in tavsiye ettiği program ile TÜSİAD ve YDH arasından benzerliklere değinen Cem Boyner, “Geçenlerde bir gazetede YDH'nın programı ile Derviş'in programı yan yana konmuş. Çok benziyor ama fark etmiyor. TÜSİAD'ın ‘Demokrasi Raporu’nu alıp koyduğunuz zaman da çok fark etmez.” açıklamasında bulunmuştu. 

2001 yılında “demokrasi raporu” yayınlayan TÜSİAD, 2021 Ekim ayında da “Yeni Bir Anlayışla Geleceği İnşa” çağrısıyla, Türkiye kapitalizminin bir birikim modeli krizinde olduğunu kabul ederek, “sosyal demokrat” soslu bir rapor yayınlanmıştı. Hiç kuşkusuz bu raporun düzenleyicisi ve fikir babalarından biri de TÜSİAD’ın Yüksek İstişare Kurulu’na rota çizen Daron Acemoğlu olmuştu. CHP’nin 3 Aralık vizyonunu da TÜSİAD raporuyla örtüştürmek mümkün çünkü aktörler aynı. TÜSİAD’ın rotasına uygun görevleri bu sefer Ecevit gibi Kılıçdaroğlu sırtladı. Tarihin cilvesi!

FİSCHER, DERVİŞ- RİFKİN, DARON

2001 yılında IMF Birinci Başkan Yardımcısı Stanley Fischer ve Kemal Derviş, 2022 yılında da Jeremy Rifkin, Prof. Dr. Daron Acemoğlu ekonomiyi ayağa kaldıracak isimler olarak memleketin önüne servis edildi. Her iki dönem, ekonomi-politiğiyle niteliksel olarak farklı olsa da ekonomide sarsıntının üst düzeyde yaşandığı ve sistemin benzer semptomlar göstermesi nedeniyle de benzerlikler gösterir niteliktedir. 

“Siyasetin içinden değil, memleket sevdalısı bir ekonomist olarak” halkın gözünde itibar kazandırılmaya çalışan Kemal Derviş, daha ekonominin başına oturmadan verdiği röportajlarda, partilerin hiçbirinin yeniden parlamentoya giremiyor oluşuna, “Bu yüzden partiler sisteminin reforme edilmesi, yani sosyal demokrat ve liberal partilerin birleşmeleri ve orta sağın birleşmesi kaçınılmaz” sözleriyle çözüm öneriyordu. Doğal olarak sadece ekonomi değil, politik rotayı da belirliyordu. 2001 yılında yapılan bu tespite uygun olarak AKP, kendisine uygun gömleği de bulmuştu!   

Ülkenin kuruluş ruhuna işaret eden, ikinci yüzyıl çağrısıyla “kurtuluş” parolalarını öne süren CHP gibi 2001 yılında Ankara'daki ABD Büyükelçisi Robert Pearson da Kemal Derviş’in gelişini, “Ekonomiyi kurtarma mücadeleniz Kurtuluş Savaşı'na benziyor. 1919 ruhunu ve o dönemdeki cesareti şimdi de görüyorum” benzetmesi ile “aynı ruha” işaret ediyordu! Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği ise, “Cumhuriyet tarihinin en ağır ekonomik krizini yaşayan Türk ulusu, yeni bir kurtuluş savaşı vermektedir” ilanları ile kemer sıkma politikalarının kurbanı olacak halk kesimlerini sürece hazırlıyordu. 

PAROLA: ENKAZI TEMİZLEMEK

Böylesi bir süreçte, 3 Kasım 2002 yılında AKP seçimlerde oy kullananların üçte birinin, tüm seçmen sayısının ise dörtte birinin oylarını alarak, seçim sisteminin de azizliği ile 550 sandalyeden 363'ünü elde etmişti. AKP de iktidara gelişi süresince, işçi ve emekçilerin haklarından, yoksulluktan dem vurmuş ama meclis grubuna 21 MÜSİAD'lı üyeyle girmişti! 

AKP 2001 yılında iktidara yürürken “enkazı temizlemek” için geldiğini ve kısa süre önce yaşanmış krizle ilgili hiçbir sorumluluğunun olmadığını ifade ediyordu. Kemal Derviş'in öncülüğünde kurulan “mali istikrar” rotasının devam ettirilmesinin hayati olduğunu kavrayan AKP, uluslararası ilişkiler açısından da AB ile ilişkiler mümkün olduğu kadar ileri götürerek Türkiye’ye temiz sermayeyi getirecekti! “Enkaz alıyoruz” parolasıyla bu sefer CHP’nin bayrağı devraldığı, yeni Kemal Derviş politikaları yürüteceği, halka da kemer sıkmanın düşeceğini söylemek için tarihsel deneyimlere bakmak yeterli olacaktır. 

TEK ADAM GİTMESİN Mİ? 

Yazımızı sabırla buraya kadar okuyanlar diyecektir ki, “Tek adam rejiminden daha kötü olamaz”,” İki farklı dönem, tarih tekerrür etmez”, “Sosyolojisi, koşulları farklı” gibi haklı sorular yöneltecektir. Elbette tek adam rejiminden kurtulmak halk için en acil görevler arasında yer almaktadır. Ancak “AKP gitsin de kim gelirse gelsin” denilerek geleceğimiz bir kumara da heba edilmemelidir. AKP’nin gitmesini neden istiyorsak yeni gelende de bunların olmaması için bugünden mücadele etmek, gerçekleri kavrayarak ilerlemek gereklidir, ihtiyaçtır. 

AKP kalemşorlarının “Eyy” nidalarıyla, kendileri çok “Anti-emperyalist”miş gibi CHP heyetini emperyalistlere uygun politikalara yedeklenmekle suçladığı bir dönemde, muhalif bir yazar olarak benzer şeyler söylememiz de tezat görünebilir. 2001’li yıllarda sosyalistler, devrimciler Kemal Derviş’in tehdidini ifade ettiğinde, Cengiz Çandar gibi liberaller, “Cumhuriyet gazetesinin Kemalist-Komünist kırması yazarlarından Attila İlhan ile Akit gazetesinin ateşli İslamcı yazarları aynı saftalar” diyerek Kemal Derviş’in arkasına asker olmuştu. Bugün de tek adam rejimi korkuluğunu gösterip, CHP’nin ve TÜSİAD’ın diriltmek istediği Kemal Derviş’in ruhuna ikna olmamızı isteyenler böylesi basit eleştiriler getirebilirler.  

Biz bugün tek adam rejimine karşı mücadelemizi yükseltirken, halklara özgürlük, eşitlik, insanca çalışma ve yaşam koşulları gibi halkçı, demokratik bir mücadele hattını esas alıyoruz. Ne yazık ki, CHP, TÜSİAD ve onun 6’lı masası bize yeni olarak sunduğunu biz 2002’den bugüne AKP iktidarıyla gördük, geçirdik. Biz artık yoksulluk istemiyoruz! Biz artık insanca yaşamak istiyoruz. Sermaye kendi kurtarıcılarını arıyor. İşçiler, emekçiler yeni dönemin yeni sorunlarını göğüsleyebilecek mi? Esas kurtuluş da buradan geçiyor.