Turistin göreceği herkes aşılanacak! Böyle dedi turizm ve tanıtma işlerinden sorumlu Dışişleri Bakanı. Aşı önceliğinin siyasi iktidara yakınlığa, lobi yapma becerisine bağlı olduğunu biliyorduk. Şimdi devletin aşı konusundaki bir önceliğini daha öğrenmiş olduk. Yeter ki turist gelsin, para gelsin.

Öğretmenler, okul ve öğrenci servisi çalışanları aşı olmamış, bu nedenle okullar kapanmış, eğitim yapılamaz hale gelmiş, bunların ne önemi var! Yeter ki ülkeye turist gelsin.

Adliyelere grip çıkan avukatların 40 yaşından küçük olanları (ki tüm avukatların yaklaşık üçte ikisi), bütün stajyer avukatlar, avukat kâtipleri aşılanmamış ne gam, adalet önemsiz bir ayrıntı nasılsa, önce turist karşılayacaklar aşılansın.

Her gün hepimize hizmet eden, çöpümüzü toplayan, parkımıza bakan, suyumuzun akmasını sağlayan, sosyal yardımları kapımıza kadar getiren, ölülerimizi gömen belediye çalışanları aşılanmamış, olsun turistin göreceği Türkler aşılanacak ya büyük ülke olmak budur!

Temel ihtiyaç maddelerini sattıkları için kapalı günlerde bile çalışan market işçileri, fırıncılar, kuryeler aşılanmasa da fark etmez! Onları turistler değil Türkler görecek nasılsa. Türklere virüs bulaşmış bulaşmamış mühim mi?

Yaşadığınız, sahibi olduğunuz, vatandaşı olmaktan gurur duyduğunuz ülkede siz evinizin önündeki denize bile giremezken sadece turist oldukları için her yeri gezebilenler korkmasın diye turistin göreceği Türkleri aşılayacaklarmış.

İyi de sormamız gerekmiyor mu? Ülkeye gelsinler diye yollarına gül dökülen turistler aşılı mı? Onların virüs taşımadığını nereden bileceğiz?

Ülkeye turist gelsin diye kapı kapı gezen, “turistin göreceği her çalışanı aşılayacağız” diyen Dışişleri Bakanı muhataplarının buna inanacağını sanıyor olabilir. Oysa bir ülkeyi küresel salgın bakımından güvenli kılan şey hangi kesimin aşılandığı değil toplumun ne kadarının aşılandığı ve virüsün yayılmasıyla ilgili olarak alınan tedbirlerin nasıl uygulandığıdır. 17 günlük sözde kapanmanın bile nasıl uygulan(ma)dığını dünya âlem görüyor. Aşılanan kişi sayısının tüm nüfusun %13’ünün altında olduğunu herkes biliyor.

O nedenle siz ne derseniz deyin iki İngiliz takımının oynayacağı Şampiyonlar Ligi final maçının Türkiye’de oynanmaması için resmi başvuru yapılabiliyor. İngiliz Hükümeti Türkiye’yi Mayıs ayının sonuna kadar yüksek riskli ülke olarak ilan edilebiliyor. Şampiyonlar Ligi Final maçı, salgın bakımından güvenli olmadığı söylenerek, Türkiye’den alınırsa bu ülkenin güvenli olduğunu ve rahatça gezmeye gelinebileceğini kime söyleyeceksiniz ki?

Alınması gereken tedbirleri, zamanında ve etkin şekilde almayan, krizi yönetemeyen, hamasetle, gerçek dışı rakamlarla herkesi kandıracağını sananlar gerçeklerle yüzleşmeye devam edecek.

Yurttaşlar olarak bizim de bir türlü cevabını alamadığımız “128 milyar dolar nerede” sorusuna hepimiz için hayati olan bir soruyu daha eklememizin ve her gün her yerde sormamızın zamanı geldi de geçiyor bile.

Aşılar nerede???