Turgut Özakman çok kimlikli bir sanatçıdır. Avukat, tiyatro oyun yazarı, romancı, belgeselci ve eğitmen olarak tam bir Rönesans adamıdır. Çalıştığı her alanda büyük başarılara imza atmış, son derece nitelikli eserler üreten Turgut Özakman’ın eğitimci yönü pek bilinmez ve konuşulmaz ama bugün yetiştirdiği öğrencilerin üzerinde Turgut Hocanın aydınlık izlerini görürüz. Dokunduğu her öğrencisinde, hayata farklı pencereler açarak onların bakış açılarını genişletmiş, farkındalık kazandırarak algılarını yükseltmiş çok özel bir eğitimciydi. Onun öğrencisi olma şansını yakalamış bütün bu seçkin insanlarda Turgut Özakman’ın imzası hissedilir. Turgut Özakman’ı ‘Dünya Öğretmenler Gününde’ eğitimci kimliği ile bir kez daha anmak istedik. Üstelik Ankara Dil Tarih Coğrafya Fakültesi Tiyatro Bölümünün altın çağında, herkesin kıskandığı ‘efsane kadroyla’ Sevda Şener, Metin And, Sevinç Sokullu, Mahmut Tali Öngören, Yücel Erten, Nurhan Karadağ, Tahsin Konur, Ergin Orbey ile birlikte, aynı dönemde çalışmış Prof. Dr. Ayşegül Yüksel ile eğitimci olarak Turgut Özakman’ı konuşmak bizim için başlı başına bir ayrıcalık oldu.

Hocaların hocası Prof. Dr. Ayşegül Yüksel, Turgut Özakman ile birlikte çalıştığı dönemi anımsadığı zaman onun eğitimci kimliğini, nasıl bir hoca olduğunu şöyle anlatıyor. “Turgut Özakman disiplinden hiçbir zaman ödün vermeyen bir hocaydı. Aynı zamanda öğrenciyle arkadaşlık kurmayı başarmış bir eğitmen olarak da çok etkiliydi. Ben onun gençlere ‘doğru Türkçe öğretmek’ adına ne yollar denediğine tanık oldum. En umutsuz görünen öğrencisinin bakışında bile ışık yakalamak için ne kadar çok çaba sarf ettiğini ve en elverişsiz eğitim koşullarında bile hedeflerinden hiç şaşmadığını gördüm. Aynı tutumu Dokuz Eylül Üniversitesi Sahne Sanatları Bölümü’nün ilk yıllarında Özdemir Nutku’yla birlikte çalışırken, ardından Eskişehir BBŞT’nin kuruluşuna omuz verirken de sürdürmüştü. Amacı, öğrencilerine ‘sahneden bakarak’ (bir başka deyişle, tiyatro metninin sahnede nasıl canlanacağını tasarlayarak) yazmayı öğretmekti. Bu nedenle, sahnede çarpıcı olacak durumlar, beklenmedik olaylar, vurucu karakterler ve doğal akışı oluşturan dilsel söylemler üzerinde dururdu. Bu temel ilkeler doğrultusunda, özgürce yazmaları konusunda öğrencilerine yol gösterirdi.”

Turgut Özakman’ın eğitimci kimliğinin yanı sıra tiyatro yazarlığını tanımlarken, ilk akla gelen özellikleri nelerdi deyince Prof. Dr. Ayşegül Yüksel Hoca şöyle cevaplıyor: “Turgut Özakman'ın hem oyun yazarı kimliği, hem de eğitimci kimliğinin temeli 1950’lerde Köln Tiyatro Enstitüsü’nde almış olduğu eğitime dayanır. ‘Tiyatro, tiyatrodan başka yerde öğrenilmez’ diyen Turgut Özakman, sahnede çarpıcı durumlar yaratmada ve esprili konuşmalar kotarmada üstün bir yeteneğe sahiptir. İnce güldürü anlayışı, yarattığı çarpıcı dramatik durumlar, toplumsal-politik eleştiriyi fantezi buluşlarla eğlenceli ve düşündürücü kılması, kıvrak diyalogları, 1960’lı yıllardan bu yana ürettiği tiyatro metinlerinde sahne olayının oyunsu tarzını gözeten yazma biçimiyle, tiyatromuzun en usta yazarlarındandır. Oyunlarını ‘sahneden bakarak’ biçimlendirmesi oyunlarının sahne başarılarını belirlemiştir. Eserlerinin sahnelenmesi aşamasında doğru yönetmenler ve doğru oyuncularla çalışmaya özen göstermesi onun tiyatrodaki başarısını perçinleyen bir başka özelliğidir.” O dönemlerde, ‘efsane kadro’ tarafından eğitilmek ve Turgut Özakman’ın öğrencisi olmak başlı başına bir ayrıcalıktı. Çünkü o kadronun dünya görüşü ‘akıl ve vicdan birlikteliği’ doğrultusunda hareket edecek öğrenciler yetiştirmekti. İyi ahlaklı, iyi insanların kaliteli ve güzel işler üretecekleri düşüncesinden yola çıkan Turgut Özakman’ın imzasını bugün yetiştirdiği öğrencilerinde görüyoruz.