Kaatsa yaptırımları geliyor diyorlar. Kaatsa bize kağıttan kaplan çağrışımı yapsa da doğru yazılımı CAATSA. İngilizce “The Countering America's Adversaries Through Sanctions Act” sözcüklerinin baş harflerinin birleşmesinden oluşuyor.  Bunun tercümesi şu demek oluyor; Amerika'nın Düşmanlarına Yaptırım Yoluyla Karşı Mücadele Yasası.

Evet, Amerika düşmanlarıyla mücadele ederken yaptırım uygulayacak. Nasıl mı? Kredi desteğinin verilmemesinden tutun, döviz işlemlerinin yapılmasının yasaklanmasına, yaptırım kapsamındaki kişilerin üst düzey görevlilerine de yaptırım uygulanmasına kadar 12 madde var.

240’tan fazla maddenin yer aldığı, Amerika'nın Düşmanlarına Yaptırım Yoluyla Karşı Mücadele Yasası, CAATSA (İran, Kuzey Kore ve Rusya'ya yaptırımlar uygulayan bir Birleşik Devletler federal yasası. Tasarı, Kongreden 3 oya karşı 419 oyla geçti ve 27 Temmuz 2017'de Senato'da 2’ye karşı 98 oyla kabul edildi. Trump yasayı imzaladı ve 2 Ağustos 2017’de yürürlüğe girdi.

Peki, biz Amerika ile neredeyse 70 yıllık müttefik iken, nasıl “düşman” konumuna girdik? Rusya’nın ürettiği, en gelişmiş füze savunma sistemi olan S-400’ü alarak.

Trump ile bizimkiler iyi anlaşıyordu, şakalar yapıyordu bizim bakanlarımıza, kırıcı mektuplar yazıyordu devlet başkanımıza… Hem hakaret ediyor, hem de iyi anlaşıyoruz diyordu. Giderayak Türkiye’yi de bu yasanın kapsamı içine almasını yadırgamadığımızı söylersek, vatandaş olarak, haksızlık etmiş oluruz. Trump, “Türkiye Patriot füzemizi satın almak istedi Obama vermedi. Onlar da gidip S-400 aldılar, hakları da var” dedi ama gelinen bu noktada durum iç açıcı değil. Zira F35 uçaklarımızı alıkoymalarının yanında Türkiye’de yapılan ve Amerika’ya ihraç edilen yedek parça alımlarının durdurulması ve başka ülkede üretilmesi de planlanıyor. Neresinden baksanız bize zarar yazıyor.

Meclisteki 4 partimiz ortak bildiri ile bunu kınadı. Milli Savunma Bakanlığı da (MSB) konuya ilişkin açıklamasında yaptırım kararının “müttefiklikle, mevcut askeri, politik gerçeklerle ve NATO ittifakının güvenliği ile bağdaşmadığını” vurgulayarak kararı kınadı. MSB açıklamasında S-400’ler ile F-35’lerin etkileşiminin gerektiğinde NATO’nun da içinde olacağı bir çalışma grubunda görüşülmesi teklifinin hala masada olduğunu hatırlattı.

Hatırlatmak iyi de, adam keşke konuşmaya yanaşsaydı! Ama olmadı, bizi yasanın kapsamı içine aldı, “haydi sen düşün” diyor.

Amerikan Başkanı yaptırımı durdurabilir mi? Kongreye ayrıntılı bir rapor sunup “bunlar bizim müttefikimizdir, Amerika’nın ulusal güvenlik çıkarı için çok önemlidirler” ile bitirirse 6 ay erteleyebilir. Sonra bir 6 ay daha ertelenebilir. Yani abanın altından sopa göstererek bir yılı geçirebilir. Ancak, ilk imzayı atsa bile, Ocak ayında seçimi kazandığı resmen ilan edilen Joe Biden işbaşına geliyor. Ondan icazet almadan veya alarak ne yapar, göreceğiz.

Gerekli mi, gereksiz mi tartışıladursun, Türkiye’mizi bir şekilde Rusya, İran yaptırım paketinin içinde bulduk.

S-400 önemli, ancak F35’ler için parça üretmek savunma sanayimiz açısından önemli, işin içinde teknoloji var. İHA ve SİHA yaptığımız gibi gökyüzü ve uzayla ilgili her gün daha eylemli girişimlerde bulunabilecek teknolojik düşünce gücü birikimine doğru gidiyoruz. Eskisi gibi “79 Cent’e muhtaç bir ülke değiliz. Ancak Amerikan veya başka baskılarla,  Kanada’nın SİHA’ların görme merceğini vermemesi, Almanların tank motorunun ihracına engel olması bizim de rakip görülmeye başlandığımızın işaretleri.

Aldım sattım, köşe oldum derken, hazine tamtakır, müttefikimiz bizi düşman görüyor. Dünya silah ticaretinde dostumuz Trump da olsa Biden de olsa, çok acımasız olabilir. Amerika’dan bize sağlanan teknolojik altyapının farkında olmalıyız. Tek başına iPhone Türkiye’nin bütçesinden büyük. Microsoft da öyle… Sağladığı servisleri dikkate alan var mı?

Serbest rekabetten “yaptırımlı düşmanlık” durumuna geçiş arasındaki çizgiyi iyi sorgulamalıyız.