İZ TV'de Bülent Kepenek’in sunduğu Emek Dünyası programının bu haftaki konuğu Türkiye İşçi Partisi (TİP) İstanbul Milletvekili Sera Kadıgil oldu.

TİP Karşıyaka’daki ilçe başkanlığı açılışına katılan Kadıgil, siyasetten ekonomiye, seçim tartışmalardan TİP’in çalışmalarına kadar birçok konuda değerlendirmelerde bulundu.

Partisine olan ilginin son derece sevindirici olduğunu söyleyen Kadıgil, “TİP’e yoğun bir ilgi var ama ben bunu şöyle değerlendiriyorum; TİP’e ilgi duyan insanlardan biri olarak yoldaşlarımın arasına katıldım. Bundan da memnunum. Bir yol var diyerek yollara düştük. Çünkü çok yoğun bir medya ablukası içerisindeyiz. Bir tek bizim için değil, hemen hemen tüm muhalefet partileri için geçerli bir durum. Çok büyük bir yağma-talan içerisindeyiz. Ülkede yapılan yolsuzlukları, hırsızlıkları, rezillikleri yollara çıkıp, sokaktaki insanlara anlatmak istedik. Genel olarak çok sıcak karşılandık. Gittiğimiz her dükkânda güler yüzle buyur edildik. Hiçbir olumsuz durumla karşılaşmadık. Hatta birkaç CHP’li arkadaşla da denk geldik. Sıcak bir iletişim oldu” diye konuştu.

TİP’e geçişinin CHP’nin içerisindeki sosyalistleri hayal kırıklığına uğrattığı söylemlerini değerlendiren Kadıgil, “Elbette olabilir. Parti içerisinde CHP’nin daha sol bir çizgiye ulaşması için çalışan çok arkadaşım var. Onlarla da gurur duyuyorum. Koskoca CHP bir iki vekilin ayrılmasıyla sağa kaymaz. Bunun rahatlığıyla hareket ettim diyebilirim. Partide bir olumsuzluk yaşamadan ayrıldım. Sadece ideolojik bir gereklilik olduğunu düşündüğüm için TİP’e geçtim” dedi.

‘İTTİFAK ÇIKIŞI ÖNEMLİ’

3. ittifak söylemlerine dair düşüncelerini paylaşan Kadıgil, “HDP ile bir görüşme gerçekleştirdik. Bu anlamda ilk defa resmi bir temasımız oldu. Diğer partilerle de bir araya gelmeyi çok istiyoruz. 3. İttifak çıkışını çok önemli buluyorum. HDP’nin açıkladığı ilkeleri de çok önemsediğimi söylemek isterim. İki-üç farklı senaryodan bahsediliyor. Şunu görüyoruz; bu ülkede solcuları ve Kürtleri dışlayarak bir kuruluş hayaline düştüğünüz zaman orada sıkıntılar çıkmaya başlıyor. Evet, AKP’den kurtulmak hepimizin bir numaralı gündemi. Bunun bir de ikinci aşaması olacak. AKP’den kurtulduktan sonra ne olacak? Yeni Anayasa’yı nasıl hazırlayacağız? Bu ülkeyi nasıl restore edeceğiz? Kimler o masada oturacak? Millet İttifakı kadar o ittifakta yer almayan, temsil edilmeyenlerin de olması çok önemli. Kürtleri dışlayan bir tutumu kabul etmemiz mümkün değil. HDP’yi bu kadar düşmanlaştırılması, terörize edilmesi, yöneticilerinin hapiste çürütülmesi akıl almaz bir zulüm. Her şey bir kenara bırakıyorum, bu insanlar 6 milyon oyu temsil ediyor. Bu insanları dışlayarak atılacak adımdan ne Türklere ne Kürtlere hayır gelir. Öte yandan sol-sosyalist partiler ne yazık ki anketlerde yeterli oy ağırlığında görünmüyor. Biz de 1,1 oy oranındayız. Ne mutlu ki yüzde 1 barajını uzun yıllar sonra bir sol parti aştı. Bunun da bir sorumluluk getirdiğinin farkındayız. O yüzden biz ilkelerimizi ortaya koyduk. Birincisi; Erdoğan ve Saray rejiminden kurtulmak. TİP bunun için üzerine düşen her şeyi yapacaktır” açıklamasında bulundu.

‘ÖNCE HESAP VERECEKLER’

Türkiye’de son günlerde konuşulan restorasyon havası ile ilgili “Geçmişin hesabını vermeyen hiç kimse geleceği inşa etmeye kalkmasın” diyen Kadıgil, “TÜSİAD’ın açıklamasında tek bir olumlu yön olabilir; TÜSİAD bile ağzını açıp konuşmak zorunda kaldıysa, bahsettiğimiz Abbas’ın yolcu olduğunu çok açık bir şekilde söyleyebiliriz. TÜSİAD’a dönüp sormak gerekir; 20 yıldır aklınız neredeydi? AKP iktidarı gökten zembille inmedi. Sermaye çevreleri işbirlikçilerinin eliyle pompalandı. Şimdi muhtemelen sermayenin iç çatışmaları nedeniyle karlılıklarında bir düşüş görüldü. ‘Ay bu iktidar dönüşüyor biz de yerimizi alalım’ dediler. Patron örgütü yani burunları iyi koku alıyor. Ekmek nerede biliyorlar. Ama biz de yemiyoruz. Eğer gerçekten samimilerse bu zamana kadar işledikleri suçların hesabını versinler” ifadelerini kullandı.

‘SOMUT ÇÖZÜMLERİMİZ VAR’

TİP’in ekonomiye dair somut çalışmaları olduğunu ifade eden Kadıgil, “İdeolojimizin kendisi zaten acil önlemin tedavisi. Tabii ki spesifik alanlarda da çalışmalarımız var. somut önerilerimiz var. ama somut önerilerimizin dayandığı tek bir dayanak var. O da şu; mevcut düzenin içerisinde ne yaparsanız yapın adil bir şekilde bu geliri paylaşmamız mümkün değil. Benim bu ideolojiye yönelmemdeki asıl sebep bu. Herkesin sadece parayı hedef koyan, para kazanmak için bir düzen kuran bunun dışında insanların temel ihtiyaçlarını gözetmeyen bir sistemde tutunmaya çalışıyoruz. Önerileri, eleştirileri somutlama konusunda sosyalistler olarak sıkıntılar yaşadık. Solcu olmak çok zor. Okumak, araştırmak, bilmek gerekiyor. Çok somut dertler var. Mesela üniversite öğrencisi bir arkadaşımın, ‘Anlık olarak bir barınma sorunu yaşıyorum Türkiye’deki solcuların bunun çözümü için ne getiriyorsunuz?’ sorusunun cevabını hazırladık verdik. Bir aydır Meclis’in raflarında bekliyor. İlk etapta yapılması gerekenleri söylüyoruz. Uzun solukta baktığımızda bir öğrencinin eğitime para vermesini aklım almıyor. Kış geliyor. Üzülerek söylüyorum ki bu iktidar yüzünden ülkedeki insanlar açlıkla terbiye olacak. Bir ayda 30 tane zam yapıldı. Her şeye zam gelmiş durumda. Devlet neden bu parayı hep garibandan, yoksuldan, asgari ücretle çalışandan alıyor? Neden o 5’li çetenin milyarlarca dolar vergi borcu siliniyor? O kadar saçma bir düzen kurmuşlar ki? Türkiye’de para yok değil. Sadece bu paranın nereye dağıtılacağı ile ilgili işçisine, halkına cimriyken patronuna, zenginine çok cömert davranıyor. Buradan bulacağız parayı” şeklinde konuştu.

‘BECERİKSİZLİK DEĞİL’

Erdoğan iktidarının tıkandığı süreçlerde kendine bilinçli olarak bir düşman edindiğini söyleyen Kadıgil, “Erdoğan hükümetinin yaptığı bir şeyin beceriksizlik olarak nitelendirilmesi bu iktidara yapılacak en büyük iyilik olduğunu düşünüyorum. Beceriksizlik falan değil. Bu saf kötülük. Kendileri iktidarda kalsın da ne olursa olsun diye hareket ettikleri için Türkiye bu halde. Merkez Bankası kararı da bunun en net örneği. Ne zaman bir yerde tıkansa kendine düşman ediniyor. Türkiye’nin ekonomisine tarihinin en kötü günlerini yaşatıyor. Bunun üstünü nasıl örterim diye de çırpınıp duruyor. Ama örtemeyecek. Çünkü insanların artık Erdoğan’ın çeçeronluğunu dinleyecek takati de yok” ifadelerini kullandı.

‘SOKAKTAN KORKMAYIN’

Toplumsal olaylara reaksiyon göstermek gerektiğini belirten Kadıgil, sokaktan korkmamak gerektiğini dile getirdi. Kadıgil, “Ama gidiyorlar sakın kıpırdamayın düşüncesinin karşısındayım. Gitme ihtimalleri kuvvetle muhtemel. Ama biz gönderirsek gidecekler. Sokaktan neden korkuyoruz. Korkması gereken kişiler biz değiliz. Sokak, en meşru, en anayasal hakkımız kullanacağımız yerdir. Hele ki Türkiye gibi medyanın kalmadığı bir yerde sokaktan, eylemden, direnmekten başka opsiyonumuz yoktur. Bu mücadeleyi aktif olarak tüm bileşenlerle vermeliyiz. Her toplumsal olayda karşılığı verilmeli, gürültü çıkarılmalı ve bu saray rejiminin yularından tutmaya devam edilmelidir” diye konuştu.

‘DİĞER BİLEŞENLERE HAKSIZLIK’

Kadın ve gençlik mücadelesini salt sosyalizm hareketinin içerisinde değerlendirmemek gerektiğini aktaran Kadıgil, “Aktivizmden, sendikacılıktan gelen bir insanım. Bu iktidar insanların alanlarda siyaset yapma haklarını o kadar daralttı ki genel olarak hareketler kendi alanına odaklanıyor. Bu aşamada kadın hareketini, gençlik hareketini ya da çevre hareketini sosyalist bir kimlikle adlandırmak her şeyden öte o yapının içindeki diğer bileşenlere haksızlık olacaktır. Ama tabii ki sosyalizm ve TİP ile kesiştiği çok fazla alan var. Aslında özünde aynı şeyi istiyoruz ama biz adını koyuyoruz onlar adını koymadan hareket ediyor. Yaptıkları da aşırı derecede kıymetli bir şey. Farklı bileşenlerin olması kadın ve gençlik hareketini bir zenginlik kazandırıyor” dedi.

Herhangi bir hareketi içeriye almaya çalışmanın haddi aşmak olduğunu dile getiren Kadıgil, “TİP’in yapmaya çalıştığı şey bunları içine almaya çalışmadan onların pratiklerinden beslenmek olmalıdır. Ben de özeleştirimi veriyorum. İnsan büyük resme odaklanmadığı zaman farklı farklı kollara boğulup kalabiliyor. Ülkenin yüzde 95’ini oluşturan kesin Meclis’te temsil edilmiyor. Ülkenin yüzde 52’si kadın ama Meclis’in yüzde 17 kadın. Bu ülkenin yüzde 60’a yakını genç nüfus, o Meclis’in yüzde 10’u bile genç değil. Gençler apolitik diye eleştiriyorlar. Hayır değil. Sen sokmazsan siyasetin içine, sadece afiş astırırsan nasıl siyaset yapacak?” diye konuştu.

‘OYLARI BÖLMÜYORUZ’

‘Oyları bölüyorsunuz’ eleştirilerine de cevap veren Kadıgil, “Bu soruyu tamamen haksızlık olarak değerlendiriyorum. Birincisi biz oy bölmüyoruz. Bu endişeyi anlıyorum ama TİP’in İstanbul seçimlerinde, Ankara seçimlerinde nasıl hareket ettiği belli. İlkelerimizi açıkladığım 4 maddenin ilkinde bu iktidardan kurtulmak var. Düzen partilerini boykot eden insanları da ikna etmeye çalışıyoruz. Oy böleceğimiz tek bir yer var o da Meclis oluşumu. Orada oy böleceğiz ama bu oy bölümü kesinlikle AKP’den kurtuluş mücadelesine zarar vermeyecek. Çünkü 2 farklı pusula var. Birincisinde zaten beraberiz. İkinci kesime geçtiğimizde; seçimde 24 vekil aldığımızda zarar mı verir bu sizce? Herkesin için rahat olsun. Hatta uzun vadede çok yararımız olacaktır” şeklinde konuştu.

KEÇİFEST’E DAVET ETTİ

Son olarak düzenledikleri Keçifest ile ilgili konuşan Kadıgil, “İnat muhabbeti 5-6 ay kadar önce kendi aramızdan çıktı. Erkan’a ve Barış’a ne inat adamsın derdim. Aslında bu inatçılık işi bir kampana dedik. Keçifest’in ilkini de İstanbul’da yaptık. Çok fazla sanatçı üyemiz var. Partiye para lazım. Sanatçılara da sahne lazım. İnsanların yan yana durmaya da çok ihtiyacı vardı. 7 Kasım’da da İzmir’de yapacağız. Herkesi Açıkhava’ya bekliyoruz” dedi.

Editör: Haber Merkezi