Delinin biri kuyuya taş atmış, kırk akıllı çıkaramamış derler. Bugünlerde ülkenin akıllısı da delisi de aynı kuyunun içinde taş arayıp duruyor. 2002 ekonomik krizinde %11.34 olan işsizlik oranının %14’e ulaştığı günümüzde, yoksulluk ve işsizlik nedeniyle canına kıyan vatandaşların intihar haberlerinin yerini bu hafta gazeteci Rahmi Turan’ın ortaya attığı iddia aldı.

Ne olmuştu diyerek olan biteni buraya uzun uzun yazmak gibi bir niyetim yok. Zira manavım Ahmet Amca’dan, kahvede batak çeviren İsmail Hoca’ya kadar herkesin gündemi saraya giden var mı, varsa kim.7 yaşında Jack Russell terrier kırması bir kızım var, dile gelse eminim o da aynı soruları soracak.

Bilirsiniz gölgelerin en uzun olduğu saatler günün ilk ve son saatleridir. O saat dilimlerinde dışarıda rastladığınız herhangi bir cismin önce gölgesine bakar gözünüz. Kısa süreli kısmi bir yanılsama durumu gerçekleşir. İşte bugünlerde haber kaynağının gazeteci Talat Atilla olduğunu açıklayan gazeteci Rahmi Turan’ın saraya giden CHP’li iddiası ile ilgili yaşanan durum tam da budur.

50 yıldır gazetecilik mesleğini icra ettiğini bildiğimiz Rahmi Turan, CHP parti içi seçimlerinin başladığı, Türkiye’nin ekonomi, hukuk ve dış politika gibi birçok önemli gündeminin bulunduğu bu günlerde yazdı bir yazı. Balıklar oltayı değil yemi görür elbette.

“Rahmi Turan’la beni ilişiklendirenleri mahkemeye vereceğim” diye tweet atan Talat Atilla, bir gün sonra “saraya 06 SFG 4543 plakalı araçla giriş yapıldığına,06 GHJ 1290 plakalı beyaz Audi marka araçla çıkıldığına” dair bilgiyi bir CHP’liden aldığını ve doğrulattığını söyledi. Bu refleksi de gazetecilik arzusu ile gerçekleştirdiğini ifade etti.

Kendisi bir gazetenin yönetim kurulu başkanı. İnsan gazetecilik arzusunu neden kendi gazetesinde haber yaparak yerine getirmez? Neden teyit ettiğini iddia ettiği bir bilgiyi iki başka gazeteciye üstelik aynı gazetede yazan iki kişiye servis etmek ister?

Birileri basmış mikserin düğmesine. Bir taş atalım, vurduğumuz kuşlar hedef, değdirdiklerimiz de yanımıza kar olsun diyerek. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu FOX TV’de katıldığı programda bu konu ile ilgili “olabilir” dedi ya Talat Atilla’dan açıklama gecikmedi. “Kılıçdaroğlu açıklasın, kaynağım bir CHP’li.” Suyu bulanık gören saray soytarıları CHP milletvekillerine, MYK üyelerine kadar karavana atışlara başladı.

Şu ülkede hangi CHP’li saraya girip çıkan bir aracın plakasını öğrenecek bir kudrete sahiptir? Saraydan bahsediyorum, hani şu geçenlerde 108 metrekare büyüklüğünde, maliyeti 1 milyonun üstünde olan Hereke halısının serildiği yerden. Ters manyelinizi sevsinler.

Saray soslu bu operasyonun ne amaçla yapıldığı aşikar. Hiç bir gerçeğin raf ömrü sonsuz değildir. Zaman bir ayna gibi her şeyin gerçeğini gösterir.

Bu hafta 24 Kasım Öğretmenler Günü Haftası. Ben derim ki “ yok başka cehennem yaşıyoruz işte” diyerek 21 yaşında canına kıyan Kevser öğretmeni analım. Cansız bedeninden sadece 10 TL çıkan Ersin Turan öğretmeni, mezun olmalarına rağmen atanamayıp işsizlikle boğuşan, hayatlarının baharında yaşamlarına veda eden Aydın’da 25 yaşındaki Merve Çavdar’ı, İzmir Çiğli’de İbrahim Yeşilbağ’ı, Bursa’da Elif İşler’i unutmayalım.

Başta Başöğretmen Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere ebediyete göçen tüm Cumhuriyet öğretmenlerimizin ruhu şad olsun. Atanamayan öğretmenler, haksız sebeplerle KHK ile mesleğinden alıkonulanlar,3600 ek göstergesi gasp edilenler, türlü zorluk ve baskı altında mesleğini icra eden tüm eğitim emekçilerinin 24 Kasım Öğretmenler Günü’nü bir eğitim neferinin kızı olarak içtenlikle kutluyorum.

CHP, masa başında iki sarkık dudağın talimatıyla dilekçe verilerek kurulmuş bir parti değil.96 yıl önce milli mücadele ruhundan süzülerek, savaş meydanlarında kurulmuş ulu bir çınardır CHP. Hiç bir saray soytarısının ve türevlerinin gücü yetmez bu koca örgütü bölmeye. Yaşadığımız coğrafyanın sorunları belli. Gölgelere değil,gerçeklere odaklanalım.İşimize bakalım.

İyi haftalar dileğiyle.