Taksim’de, İstiklal caddesinde bomba patladı. Ardından hemen bir açıklama; terörist Afrin’den geldi.

Terörist henüz yakalanmamıştı. İçişleri Bakanı Soylu “Bedelini misliyle ödeteceğiz” gibi bir şeyler söyledi. Sonra hem haberler hem de senaryolar “üretilmeye” başlandı.

Aradan geçen 10 gün içinde her gün teröristlerle ilgili bilgiler ve haberler o kadar çeşitli ki, insan hayrete düşüyor.

Afrin’den geldiği söylenen terörist, sonradan Münbiç’ten gelmiş oldu. İstiklal caddesinde patlatılan bombanın haftasında da Silahlı Kuvvetlerimiz Suriye’deki terör üslerine karşı harekete geçti.

Millî Savunma Bakanlığı “Birleşmiş Milletler Antlaşması’nın 51’inci maddesinden doğan meşru müdafaa haklarımız doğrultusunda, Irak’ın ve Suriye’nin kuzeyinde bulunan ve teröristler tarafından ülkemize saldırılarda üs olarak kullanılan bölgelere PENÇE KILIÇ HAVA HAREKÂTI icra edilmiştir." açıklamasını yaptı.

Hava harekâtı sürerken, bu kez “kara harekatı da bunu takip etmeli” mesajı verildi.

Taksim bombacısı Ahlam Albashır yakalandı, 49 kişi de gözaltına alındı. Bunların hepsi yabancı. Gözaltına alınanların 19’u tutuklandı, üç kişi kontrol şartıyla serbest bırakıldı, kalanlar da yurtdışı edilmek üzere Göç İdaresine yollandı.

Her gün bir başka haber; bombacının abisi ÖSÖ komutanı, torbadakini uyuşturucu sandım, 112’yi aradım konuşamadım, falan filan… Hani desem ki, bir süre sonra Ahlam Albashir kandırılmış ve masum bulunup serbest bırakılabilir. Bombayı da o değil, başkası patlatmış olabilir. Canını yitiren 6 vatandaşımızın hesabını kim verecek o zaman?

Bulgaristan’a kaçırıldığı iddia edilen planlayıcı teröriste yardım ve yataklık yapan kişilerden bir kısmı orada yakalandı, gözaltına alınanlar içinde 2 Ukraynalı da var. Sanırım bir süre sonra ipin ucunu bulmak mümkün olamayabilir.

Gündemde tutulmak istenen Suriye’ye yapılan hava harekâtının ardından kara harekatı da yapılabilir. Kanımca yapılacaktır da…

Suriye’ye hava harekâtı yapılırken Amerika’dan, Rusya’dan ve Esat yönetiminden onay alındığı bilgilerini medya haberlerde paylaştı. O zaman soru şu Suriye’de, Suriye karşıtı terör gruplarına harekât yapılacağı konusunda devlet bütçesinden yanılmıyorsam 175 milyon dolar ayıran ve onları askeri subaylarıyla eğiten Amerika’nın onlara haber vermeyeceğini düşünebilir miyiz? Ruslar da acaba sessiz mi durdular? Esat yönetimi de hangi alanda harekat yapılacağını mutlaka merak edip, sormuştur.

Aynı bilgi paylaşımı kara harekâtı sırasında da yapılabilir. Zira Ayn el Arab, Münbiç, Kobani ABD’nin kontrol alanında, taa Kamışlı’ya kadar.

Demek ki, kara harekâtı için de “konusu gündemde ve Beyaz Saray buna “yeşil ışık” yaktı. John Kirby, Türkiye'nin güney sınırında "meşru terör tehdidiyle” karşı karşıya ve kendini her türlü savunmaya hakkı var, diyor. Bu arada ekliyor; "Bölgedeki bir operasyon, ortağımız SDG'nin DEAŞ ile mücadele kabiliyetlerini kısıtlayabilir. SDG ile bunun için ortaklık yapıyoruz ve DEAŞ üzerinde baskıyı devam ettirmek istiyoruz."

SDG, Suriye Demokratik Güçleri. Türkiye ise SDG’nin çatısı altında terör örgütü YPG/PKK’nın bulunduğunu ileri sürüyor.

ABD diyor ki, bunlar bizim ortağımız. Halbuki onlar Türkiye’nin düşmanı. Peki şimdi ne olacak?

Ortada bir durum var ki, üretilen haber ve senaryolarla herkesin başını döndürecekler sanki.

Peki bu gelişmelere destek veren ABD ve Rusya, yanlarına Esad’ı da alıp Erdoğan’ı desteklerlerse bu durum sandığa ne kadar yansır?

Bunu da yaşayıp göreceğiz.