Yeni bir macerayla merhaba…

Yaklaşık yirmi yıldır düzenli olarak kalem oynatan, en azından yarısında da ilmi çalışmaları takip eden, nihayetinde de akademik eserler vermeye çabalayan biri olarak karşınızdayım bugün. Ve bu yeni mecrada, İz Gazete’de yeni bir başlangıç yapıyorum.

Bunca yıldır okuduklarım, yazdıklarım… Muhakkak ki bana hiçbir şey bilmediğimi hatırlatıyor. Hiçbir şey bilmiyorken de bir nebze olsun ilmin ışığından faydalanma fırsatı veriyor. İlim ne içindir, diye de bu yıllar boyunca sorular sormama vesile oluyor.

Peki, bilim ne içindir? Büyük filozof Farabi’den mealen; İlim, tanrısal bir hakikatin neticesinde ortaya çıkan düzeni, akıl ve gözlemle kavramaktır. Bu kavranışın akabinde oluşan ifadeler bütünüdür. Bu ilim, sosyal olayları da iklimsel fenomenleri de ve benzeri tüm doğal meseleleri de kapsamına alır. Lakin burada dikkat etmemiz gereken şey; ilmin bir ifade olmasıdır. Yani kendi içinizde tuttuğunuz şeyin bilim olmadığı rahatça söylenebilir. Zaten bilimin nihai hedefi de günün sonunda bilimsel bilginin pratiğe geçebilmesi ve böylelikle de insanlığa dolaylı ya da direkt fayda sağlayabilmesidir. Nitekim çağdaş toplumda da bu ifadelerin yani ilmin pratiğe geçmesi için bilim insanları çalışmalarını kitap, seminer, makale gibi çeşitli şekillerde yayınlar ve seslerini siyasetçi, iş insanı gibi pratik işler yapanlara duyurmaya çalışır. Zaten bu ilimden faydalananlar da mesut olur, başarı ve zenginlik onların yanındadır.

İşte ilim peşinde koşmak da böyle bir şeydir. Ya da en azından benim için budur. Zaten ben de bu köşede bir nebze olsun kendi öğrendiklerimle yorumladıklarımı sizinle paylaşmaya çalışacağım. Bu paylaşımlarım ise uzmanlık alanım tarih ve çevresinde geçecek. Zaman zaman da disiplinler arası bakışlarla öz bir halde bazı güncel ekonomik ve siyasi mevzulara da dalmaya çalışacağım.

Bu sefer ise tarihin ne olduğuyla alakalı bir iki satır karalayacağım.

Tarih ne işe yarar? Kuşku yok ki bu sorunun cevabı bir yüz yıl önce farklıydı. O zamanlar tarih, toplumun onurunu yüceltmek, birlik duygusunu sağlamak için vardı. Lakin bugün artık bir toplum olma bilinci ülkemiz dahil hemen hemen tüm toplumlarda gelişti. Bu nedenle de tarih günümüzde ne işe yarar sorusu sorulmaya başlandı. Sahi! Tarih ne işe yarıyor artık? Sanırım bunun en iyi cevabını yine dönemin popüler tarihçilerinden Emrah Safa Gürkan veriyor. O çoğu zaman, tarih biliminin değişimin ilmi olduğunu anlatıyor. Yani tarih, en azından toplumsal faydası açısından artık fonksiyon değiştiriyor. Artık günümüzün en az lise tahsili yapmış ve en az 20’li yaşlarındaki bir bireyi için tarih, ülkenin şu savaşı kazanıp, şurada şöyle bir yeri fethettiği bilgisinden daha da katmanlı bir işlev yükleniyor. Öyle ki artık tarih, bireyin içinde yaşadığı toplumun o güne nasıl geldiğini anlatmaya çabalıyor. Örneğin İzmir, nasıl oldu da büyük bir köy görünümünden bugünkü milyonluk bir metropol haline geldi. Türkiye’nin üçüncü büyük şehri oldu? İşte tarih bu çok katmanlı soruları yani uzun süreçli değişimleri açıklamaya çalışıyor.

Elbette bunu yaparken Barbaros’un nasıl Cezayir Sultanı olduğunu, Fatih’in şahi toplarını, Süleyman’ın muhteşem olma öyküsünü de içine alıyor. Lakin bunu çok katmanlı yapıyor. Örneğin bu fetihlerin bize bıraktığı mirası açıklıyor.

Ben de bu yazılarımda bir nebze olsun bunu yapmaya çalışacağım. Yeni yazıda görüşmek dileğiyle…