Bakan Nebati başkanlığında bir toplantı düzenliyor. Toplantının adı; Türkiye Ekonomisinin Gücü: Kadınlarımız.

Orada herhalde bakanlıkta çalışan kadınlar toplanmış ki, “Kadın narindir, merhametlidir, incedir, ince ruhludur. Ona sizi gibi değerli yönetici vasıfları içeren görevler daha yakışır" demiş. Ne güzel konuşmuş diye düşündüm. Ancak bunun öncesindeki giriş ifadelerini okuyunca şaşırdım. Söylediği şu: “Kadınların iş gücüne katılma oranı arttı. Açıkça söyleyeyim; Allah bizi erkek, sizi kadın olarak yarattı. Kadına ağır iş, kadının eline kazma kürek, iş makinesi yakışmıyor. Kadın narindir, merhametlidir, incedir, ince ruhludur. Ona sizin gibi değerli yönetici vasıfları içeren görevler daha yakışır.”

Nebati, Nebati! Bu gidişle damadı sollayacak. O görevini ümmeti için yapıyordu. Şimdikine gelince, söylediklerine kısa bir analiz yapalım;

Gönül ister ki, kadınlarımızın hepsi okul yönü ile eğitilsin, yeteneklerine göre de özel eğitimlerle kariyer yönlendirmesi olsun ve hepsi yönetici, açık bir değişle hepsi müdür, doğru ifade ile müdire olsun.

Dünyada bunu yapan ülke var mı, tabii ki hayır. Kadınları dünyada her mesleği yapıyor. Kazma kürek de sallıyor, iş makinesi de kullanıyor, TIR şoförlüğü de yapıyor. İzmir’de Tunç Soyer’in özel programı ile kadınlarımız belediye otobüslerinde şoförlük yapıyor. Öte yandan bakkaldan, fırına, lokantadan kafelere dek her yerde çalışıyorlar. En çoğu da bahçede, tarlada çalışıyor. Nerdeyse tamamı, ayrıca evin tüm işini yapıyor.

Bu nedenle, Nebati’nin söylediği doğru değil. Buna kendisi de inanmıyor. Üstelik kadını ötekileştiren bir inanca sahip; onun için “Açıkça söyleyeyim; Allah bizi erkek, sizi kadın olarak yarattı” diye söze başlıyor.

Erkek olarak avantajını kullanmanın gururunu yaşıyor. Kadınlara iş konusunda sanki bir lütuf dileğinde bulunuyor. Onun için insan kavramı maalesef yok gibi.

Sözün özü damat gibi o da başka bir yolun yolcusu. Damat ümmet için çalışmıştı. Bu kime çalışıyor acaba?

İki gün önce ayçiçeği yağı için yeni tarım bakanının yeterli stokumuz var açıklamasının ertesi günü Temmuz ayına kadar hiçbir şey yapmasak bile yeterli stokumuz var dedi. Ne sıfatla bunu söylüyor? Yeni gelen bakanın rolünü kapmanın peşinde de ondan. Ancak, ayçiçeği yağı stokumuz temmuza kadar var derken, kaç ton stokumuz var bilemiyoruz. Öte yandan Putin’e yağ taşıyan gemilere yol verin diye bir haber yaydılar. Kaç gemi, kaç ton Ayçiçek yağı getirecek, belli değil.

İktidar bu konuda aciz durumda kaldı. Erdoğan bile kadın muhtarlara ayçiçeği yağı yokluğu konusunda dedi ki;

“Bu muhalefet, ülkemizi darda zorda göstermek adına böyle bir kampanyayı yürütüyor. Muhtarlarımdan şunu istiyorum. Mahallenizde marketlerde gerçekten ayçiçek yağı var mı yok mu?”

Dayanamıyor diyor ki, sizlere İçişleri bakanının yetkisini veriyorum, depolara girip ayçiçek stoklarını kontrol edin, varsa ardından ihbar edin.

Sivil toplum anlayışını yandaşlık, yağcılık ve ihbara dayandıran zihniyet,

Görünen o ki mevcut yöneticilerin işi beceremediğinin farkında.

Bu, biraz da “acizlik içinde olduğunun farkına varmak” demektir.

Ekonomide başarısızlığı saklamak için akaryakıta bir haftada 6 defa zam yapmakla halkın sindirileceğini sanıyorlar. Ardından da bir avuç kömür ve makarnaya teslim alacaklarını düşünüyorlar. Size Kurtuluş Savaşında askerlere çıkartılan yemek listesini yazarsam, iktidarın halkı yoksullaştırma çabasının nafile olduğunu anlarsınız. Onlara bu talimatı verenler ise Anadolu halkını yüz yıldır tanımamış, tanıyamayacaklar.

Ukrayna da bunun bir başka örneği. Olan halka oluyor, ölen de halk oluyor.